Resmi İlgisizlik Tarımı Çökertiyor
Bölge tarım ve hayvancılığı bitme noktasına yaklaşıyor. Meyve ve sebzeler pazarlanamıyor, su kaynakları değerlendirilemiyor, patates ve şeker pancarı yetiştiriciliği gerekli devlet desteğini alamıyor. Girdi-ıslah-pazarlama zincirinin kurulamaması yüzünden, besicilik terk ediliyor. Süt sığırcılığı geliştirilemiyor.
Ört ki ölem
Erzurum çiftçisinin sorunları değişmiyor. Ankara'dan çare umanlar, hayal kırıklığına uğruyor Bölge çiftçisi yetkililere haykırıyor: "Ört ki ölem"
Laftan Öteye Gidilmiyor
Ekilebilir alanlar ve çayır-mera kapasitesi bakımından önemli bir tarımsal potansiyele sahip olan Erzurum'da; Tarım Bakanlığı resmi kuruluşları ve üniversiteye bağlı Ziraat Fakültesi bulunduğu ve bu tarımsal açıdan bir şans olduğu halde; bu kurumlar kendilerinden beklenen etkinliği sergileyemiyor,
Tarım kesimi kendisine yol gösterecek kurum bulamıyor. Bu kuruluşlarca bölge tarımı adına seminerler, toplantılar düzenleniyor; ancak kalıcı ve somut icraatlar gerçekleştirilmiyor.
Adı Var, Ama...
Tarımsal alandaki gerileme karşısında, resmi kuruluşlar birbirini suçlu ilan ediyor. Çare Ankara'dan hükümetten dolayısıyla Tarım Bakanlığı'ndan bekleniyor.
İlde faaliyet gösteren Tarım İl Müdürlüğü , sadece tabela hizmeti veriyor, eğitim çalışmalarını bile gereken ağırlık ve ölçüde yansıtamıyor.
Kredilendirmeyle çiftçiye yem ve araç temin eden Tarım Kredi Kooperatiflerinin faaliyetleri de, çiftçinin gelir düzeyi düşüklüğünden olumsuz etkileniyor.
Ziraat Bankası'ndan kredi almış olan çiftçiler, ana paradan önce yüksek faizleri nasıl ödeyeceklerini düşünüyor. Çoğu çiftçi icra takibi altında.
"Biz Bu İşi Yapamayız"
Erzurum'un kuzey ilçelerinde yaygın olan meyve ve sebzecilik; üretim ve pazarlama sorununun çözülememiş olması nedeniyle, beklenen gelişmeyi gösteremiyor. Erzurum'un yanısıra çevre illerin de ihtiyacını karşılayabilecek meyve sebze potansiyeli depolama ve ambalajlama sorununun giderilmemesi yüzünden harekete geçirilemiyor.
Tarım İl Müdürlüğünce projelendirilen ve özel idare işbirliğiyle yapılan soğuk hava deposu "Biz bu işi yapamayız" denilerek elden çıkarılınca bu alandaki gelişmelere önemli bir darbe vuruldu.
Artık umutlar, bu işi üstlenen özel sektöre yöneldi.
Su Ürünleri Fırsatı İsraf Edildi
İldeki su kaynakları kapasitesi değerlendirildiğinde, su ürünleri üretimi bir gelir sektörü haline gelebilecekken; bu alandaki faaliyetler temennilerden öteye gidemedi.
Altındaki döşeğini, ahırdaki hayvanını satarak tatlı su balıkçılığı yapan üreticilere üretim ve pazarlama alanında yol gösterici çıkmadı. Üretimi sürdürenlere yardımcı olmak üzere, şimdi özel sektöre kiralanan soğuk hava deposuna şoklama üniteleri eklenmedi. Üretici bu nedenle il dışı pazarlara giremedi, günü birlik satışlarla işletmeler ayakta tutulmaya çalışıldı.
Hazine arazisi üstünde mecrası bulunan su kaynaklarının, su ürünleri üretimi açısından fizibilite çalışmaları yapılmadığı için, kaynak israfına göz yumuldu.
Üreticinin Eli Koynunda
Yılda 150-200 bin tonluk üretimiyle ilin en önemli tarımsal ürünü olan patatesin değerlendirilmesi için tesisler oluşturulamadı. Tesis kurmada girişimde bulunan patates yetiştiricileri, yetkililerden gerekli proje ve kredi desteğini bulamayınca , her yıl binlerce ton patates çürümeye terk edildi, üretici de yoklukla baş başa bırakıldı.
Önceki yıllarda Tarım İl Müdürlüğü'nce yürürlüğe konulan "patates tohumculuğu, tasnifleme ve pazarlama projesi" @ >ilgisizlik nedeniyle rafa kaldırıldı. Üretici için önemli olan bu projenin özellikle tasnif ve pazarlama bölümü, son iki yıldır uygulamaya sokulmadı.
Besicilik Tarih Oldu
İlin en önemli gelir kaynaklarından biri olan hayvancılık sektörü, "girdi-ıslah-pazarlama" zincirinin bir bütün olarak ele alınmaması ve bu alanda Tarım İl Müdürlüğü'nün projeler üretmemesi nedeniyle, yok olmaya yüz tuttu.
Bu sektörde kârlılığın sağlanabilmesi için girdilerin ucuza elde edilmesi ve verimi artırmak için gerekli ıslah çalışması , yetkili kuruluşlarca ciddiye alınmadı.
Yüksek verimli hayvan ırklarının bölgede çoğaltılması çalışmaları, ilin içinde bulunduğu iklim ve çevre şartlarına dikkat edilmediği için başarılı olamadı.
İthal Darbesi
Yıllarca Tarım Bakanlığı tarafından yurt dışından kültür ırkı hayvan ithal edilerek ırk ıslahı yapabileceği düşünüldü. Ancak, yurt dışından getirtilen hayvanlar istenilen nitelikte olmadıkları gibi; ildeki olumsuz çevre ve iklim şartları yüzünden telef oldular ve sahiplerini zarar uğrattılar.
Geçmiş dönemlerde damızlık için yurt dışından getirtilerek hakiki üreticiye teslim edilmesi gereken ithal hayvanların, ehil olmayan kimselere verildiği, bu hayvanların ya kesime gönderildiği ya da öldüğü iddiaları yıllardır ne doğrulandı ne de yalanlandı.
Proje Neden Terk edildi
Suni tohumlama usulüyle üreticinin elindeki hayvanların verimini artırmak ve çevre şartlarını ıslah etme olanağı yeterince değerlendirilemedi ve desteklenmedi.
1998'de Tarım İl Müdürlüğü tarafından hazırlanan Özel İdare Müdürlüğü kaynaklı suni tohumlama projesi , yalnızca 1999'da faaliyete sokuldu.
Ertesi yıl merkez Umudum köyünde yapılan buzağı teşvik yarışmasıyla suni tohumlamayla üretilmiş, çevre ve iklim şartlarına uyum gösteren yüksek verimli buzağılar elde edilebileceği ortaya konulmuş olmasına rağmen, bu proje sonraki yıllarda nedense terk edildi.
Söz Verilen Kaynak Nerede?
Tarım İl Müdürlüğü ve Özel İdare işbirliğiyle, soğuk hava deposu ve ambalajlama; patates tohumculuğu, tasnifleme ve pazarlama projelerinin hayata geçirilip başarı elde edilmesi; patates hastalıkları laboratuarının kurulup faaliyete sokulması sonucu; 1999'da dönemin valisi Ahmet Kayhan tarafından şu söz verilmişti:
"Yılda 8 ila 10 trilyon lira arasında değişen il özel idare gelirlerinden kış turizmine ayrılan en az bir trilyon liralık pay Tarım İl Müdürlüğü'ne aktarılacak ve projelerin desteklenmesinde kullanılacaktır."
Kayhan'ın başka ile tayininden sonra bu umut da öldü. Bölgenin can damarı olan tarım ve hayvancılık, bu büyük maddi desteğe kavuşamadı. Sadece hizmet araçlarının tamiri için harcanabilecek 3.5 milyarlık ödenek , projelerin çizim masrafını bile karşılayamadı.
Mandıralar Üç Ay Çalışabiliyor
Bölgede hayvancılığın gelişmesi, süt sığırcılığına önem verilmesiyle mümkün görülüyor. Süt sığırcılığının ayakta durabilmesi de pazarlama sorununun çözümüne bağlı.
İlde halen faaliyet gösteren 97 mandıra yılın ancak 6 ayında faaliyet gösterebiliyor. Bu küçük işletmeler ürettikleri süt ürünlerini yılın belirli günlerinde pazarlamak zorunda olduklarından, mallarını değerinde satamıyorlar. Uzun süreli depolama ise, maddi külfet demek.
Mera Kanunu Gösteriyor Ama...
Süt üretimini yılın en az 8 ila 10 ayında yapılabilir hale getirip; mevcut süt ürünleri işletmelerinin tam kapasite çalıştırılması, ildeki tarımsal alanlarda istihdamı geliştirebileceği gibi ticari canlılıkta getirilebilecek. Bu da süt sığırcılığını ilin şartlarında gerçekleştirilmesi, yapılanların desteklenmesi, il şartlarına uygun projelerin hayata geçirilmesiyle mümkün.
1998'de çıkarılan mera kanunu kapsamında gerek ırk ıslahı ve gerekse yem bitkileri üretimi ve gerekse de mera ıslahı alanında gerçekleştirilecek projeler için mera fonundan kaynak temin edilebilir, böylece süt sığırcılığı ciddi bir gelir kapısı haline getirilebilir. Buna rağmen, yetkili makamlar, beklenen çabayı sergileyemedi. Süt sığırcılığı kara düzene terkedildi.
Kredilendirmedeki Yanlışlar
İldeki tarım ve hayvancılığın, bazı alanlarda gerileyip bazı alanlarda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasının bir başka sebebi de kredilendirme yöntemlerinin, bölge çiftçisinin imkan ve kaynaklarına göre olmaması. Krediler, açıldığı dönemlerde de ihtiyaca cevap vermiyor.
Tarım kesiminin iddialarına göre; geçmiş dönemlerde bu sektör içinde yer almadığı halde, kredilerden yararlananlar oldu. Bunun da faturası; çiftçi ve besiciye çıktı. Ağır şartlarla kredi almak durumunda bırakıldılar.
İzmir'le Erzurum Bir mi?
Destekleme alımlarında ve kredi kullanımında, Erzurum çiftçisi; Türkiye'nin ekonomik düzeyi yüksek olan tarımsal kesimleriyle aynı kefeye konunca sonuç şu oluyor:
Tarımsal faaliyetleri, yılın sadece üç dört ayında ve yokluk içinde gerçekleştirmeye çalışan çiftçi ve besici göç etmek zorunda kalıyor. Önce Erzurum iline geliyor, sonra sosyo ekonomik durumu gün geçtikçe kötüye gittiği için; iri ve bakımsız bir köy haline gelen Erzurum'dan da başka illere gidiyor.
Görünen Köy Kılavuz İstemez?
Görünen o ki: Erzurum'da tarım ve hayvancılığın gelişmesi için Tarım Bakanlığı'ndan destek ve çare beklemek; ham hayalcilikten öteye gitmiyor.
Bakanlığın imkanları da politikası da buna uygun değil. Çare yerel imkanları en iyi şekilde kullanmak.
Ne var ki, on yılda beş müdür değiştiren , iç yapısı sancılı bir hal almış bulunan resmi tarım kuruluşlarından umut beklemek da kolay değil. Umut olması için:
*Siyasetin bu kurumlara girmemesi,
*Kurumlardaki idari ve teknik yapılanmanın inisiyatif kullanabilirlik üzerine kurulması,
*Yetkili makamlara atama yapanların gerek teşkilatı ve gerekse de bölgeyi iyi tanıması gerekiyor.
Ayrıca bu kurumlarda üretilen projelerin sürekliliği de şart.(EK/NU)