Bu korku, öyle derin ve öyle sık girecek ki dünyanıza, onsuzluğu unutacaksınız. Herkes, o sabah yastığınızda bulduğunuz o bir tek telin artık başınızda olmadığını fark edecek, hatta bu yüzden artık güçlü-yakışıklı-genç-ve-enerjik olamadığınızı düşünecek ve daha da kötüsü, bu konuda şakalar yapacaklar. Ve bu da dünyanın sonunu getirecek...
Arkadaşlar, birisinin bu soruna bir çare bulması lazım. Mitolojideki Samson 'un saçları hikayesinden bu yana, erkeklerin saçları konusunda öyle bir imaj trajedisi kurulmuş ki, Çin mandarinleri de, Japon samurai'ler de, padişahlarımız da, hatta devr-i saadette Hazreti Muhammed ve bütün çevresi, hep saçlarını uzun tutmuşlar. Orta Çağ Avrupası'nda, önce erkekler için geliştirilen ve "coiffe" denilen - evet, coiffeur'ün kökeni bu sözcüktür - özel peruklar kullanılmış. Hatta o zamanlar din adamları, "Bizim dünyevi konularla alakamız yok" mesajını vermek için başlarını kazıtmışlar. Saç erkeğin enerjisinin bir sembolü olmuş ve buna en çok erkekler inanmış. Bilime göre bu da doğru bildiğimiz bir yanlış. Aslında, çok büyük bir ağırlıkla genetik faktörlere bağlı olsa da, saç seyrelmesi erkeklik hormonu fazla olan erkeklerde daha sık görülüyor. Peki hormonların güç ve enerjiyle doğrudan bir ilişkisi var mi? Eh, biraz var. Demek ki, önce kişisel devrimlerin birincisini yapacağız: Saç seyrelmesinin erkek enerjisiyle - ne demek istediğimi hepiniz anladınız- doğru orantılı bir ilişkisi yok, ters orantılı bir ilişkisi var .
Saç seyrelmesi diyorum, çünkü saçı dökülmeyen hiç kimse yok. Doğumdan ölüme, her iki cinsiyette de, sürekli olarak saçlar dökülüyor, yerlerine yenileri çıkıyor. Saçınız sürekli olarak dökülecek, ve bunda kötü bir şey yok. Kötülük şurada ki, bir süre sonra, dökülen saçın yerine çıkan saçlar, pek çok konuda da olduğu gibi, haleflerinin kalitesini tutturamıyorlar. Sağlam, kalın, ve kökten uca kadar sağlıklı olamıyorlar, ya da daha az olabiliyorlar. Saç diplerinde biriken kir, tortular, yağ katmanları, sigara dumanı, çevre kirliliği, sprey -jöle- briyantin kalıntıları saç derisini ve kökleri zayıflatıyor. Gittikçe, yatırmak için bin bir teknik denediğiniz o saçlar, bir gün bebek saçı kadar ince ve narin oluyor, ve sonra yerine yenisi çıkmayıveriyor.
Devrim İki: Dökülen saçlara üzülmeyin, yerine çıkanların kalitesizliğine üzülün. Üzülün diyorum ama, bu konuyu, mizaha dönüştürüp hanımlardan takdir bile toplayabilirsiniz, "Ay, bak kendisiyle alay bile edebiliyor" olursunuz. "Bizim alnımız ensemize kadar açık", ya da "cevher olan yerde ot bitmez" gibi maskülin iddialı bir şaka, ya da kendinizi Bruce Willis, ya da Sean Connery, hatta Engin Cezzar 'a benzeterek, "hanımların beğendiği erkekleri bilen bir erkek" imajı saçlarınızın eksikliğini görünmez hale getirebilir. Zaten hanımlar da, aslında alnın iki tarafında ve simetrik bir seyrelmeyi, şakaklardaki ağarmalar kadar çekici bulurlar.
Devrim Üç: Hanımların sizi daha az çekici bulacağını düşünmeyin. Pekiyi seyrelmeyi durdurmak için ne yapılabilir? Uzun bir yap-yapma listesi bu arkadaşlar: Saçınızı en fazla iki günde bir ve düzenli olarak yıkayın. Her sabah yıkamanız en iyi formüldür. Sıcak su yerine, ılık, yazın soğuk suyu tercih edin. Şampuan konusu çok önemli. Asit-baz dengesi saç dibindeki yağlanmayı ve kök hücrelerin beslenebilmesini doğrudan etkiler. Üzerinde Ph 5,5 yazmayan şampuanları kullanmayın. Saçınızı her gün ya da sık yıkayacağınız için sık kullanım şampuanlarından şaşmayın. Bu şampuanlar hafif formüllü olduklarından kolay durulanır ve saçınızda tortu bırakmazlar. Medikal şampuanları ya da özel bakım şampuanlarını, eğer kullanmaya mecbursanız, sürekli olarak kullanmayın. Saçınızı kurutma makinesiyle kurutmayın, havluyla kuruturken de yumuşak davranın. Saçınızı şekillendirmek zorsa, ıslakken şekil verin. Zorunluysanız, sprey ya da briyantin yerine köpük ya da jöleyi tercih edin. Saçınızı mümkün olduğu kadar kısa tutun, saç köklerinizi uzun saçları beslemek zorunda bırakmamış olursunuz.
Devrim Dört : Çaresiz değilsiniz. Ben yaptım, oldu. Babamlar, dört erkek kardeş. Dördünün, ve erkek kuzenlerinin alınları enselerine kadar açık. Anne tarafım da daha iyi değil. Babası benim gibi olan arkadaşlar bilecektir-dayısı, dedesi ve amcası öyle olanlar da bilecektir- ilk saç seyrelme korkusunu 12 yaşında yasadım. Ayna karsısında saçımla uğraştığım her iki saatin en az biri, saç sayımın azalıp azalmadığını tespit etmeye çalışmakla geçiyordu. Bir keresinde saymaya bile kalkmıştım. Babamla aynı berbere gittiğimiz, ve berberimiz de tanıdığım en zarif adam olmadığı için, bana sürekli olarak, boş vermemi, hiç bir çarenin olmadığını, ceviz kabuğu ve kantaron otu bekletilmiş zeytinyağının, ya da katranın bile sadece geçici iyileşmeler yarattığını kaçınılmaz sonu cesaret ve metanetle karşılamam gerektiğini söylerdi. Elbette, razı olmadım. Kozmetik şirketlerinin bütün prezantasyonlarını takip ettim, yeni ürünleri denedim, sonuçları metodolojik olarak inceleyebilmek için beyaz yastık kılıfları kullandım. Ve hala saçım var. Çabalarının boşuna olduğunu düşünüp, yenilgiyi kabul eden kuzenlerim azalan saçlarını kompanse edebilmek için, yaşlarına göre, ya saçlarını Haset Bey köprüsü ile kapatıyorlar- denizde ve havuzda çok komik oluyorlar, uzun tarafın saçları, gelin duvağı gibi bir metre arkalarından süzülüyor- ya da yüz şekillerine hiç gitmeyecek sakallar bırakıyorlar. Sakal ve bıyığa, saçı seyrelmiş erkeklerde daha sık rastlamanız, bir rastlantı değil. Ama genç yaştaki erkeklerde, sakal ve bıyık traji-komik bir şekilde, olduklarından yaşlı ve "enerjisiz" görünmelerine sebep oluyor. Bir de zaten az olan saçlarını kazıtanlar var. Yüz hatlarınız düzgün değilse, Yul Bryner değilseniz, sizi bir korku filmi objesine dönüştürme riski olan bir reaksiyon bu. Yani enerjik olabilirsiniz ama, enerjiniz pozitif mi, negatif mi?
Devrim Beş : Dökülen saçların yerine, "O da tüy, bu da tüy"diyerek yenisini koymak, ya da "Madem beni terk ediyorsunuz, ben de sizi terk ediyorum" demek ters sonuçlar verebilir. Cerrahi müdahale, ya da peruk konusu bence daha kabul edilebilir. Ama değer mi, bu çok kişisel bir karar. Hayatınızı fiziğinizle kazanıyorsanız, estetik tercihiniz farklı olsa da, kariyeriniz sizi buna mecbur edebilir, ya da sadece prens gönlünüz öyle istediği için peruk kullanma ya da ameliyat yollarını seçebilirsiniz. Bu konuda söylenebilecek tek şey, ucuza kaçmamanızdır. Bu da, maddi-manevi, ağır bir fatura demektir. Son zamanlarda, CNN Anchorman 'ı, ya da Al Pacino'da bile gördüğümüz kötü peruklar, çekici olmaktan çok itici. Bir de Eyüp Aşık'a olduğu gibi, artık, saç seyrekliğinden daha çok şakaya maruz kalacağınızı da hesaplamalısınız.
Devrim Altı: Modern bilim, ve modern tip protezler konusunda yetersiz. Son olarak, saç dökülmesinin bir yan etki olarak çaresi olan ilaçlar var. Doğrudan endikse veya bir yan etki olarak hormonsal yapınızla oynayan ilaçlar zaten çok tehlikeli. Bu ilaçların düzenli kullanımında, saçlı olduğunuz için "var"sayılacak olan enerjiniz, bir imajdan öteye gitmeyebilir. Eskilerin tabiriyle, muvaffakiyetler, mahcubiyetlere dönüşebilir. Kozmetik ürünler ise, hangi ülkeden aldığınız bağlı olarak adi "regain" ya da "rogain" olan tonik dışında kuvvetli bir etki yapmıyorlar. Ama bu tonik de, ikinci ligdeki "foltene", "dercos" ve "haar stabil" ve diğerleri de, hafif olmayan bir diyet ödeterek sizi disiplinli bir düzene hapsediyorlar.
Devrim Yedi: Bedelini ödemeyi göze alırsanız, başka çareler de var. En ama en önemli konuya gelirsek, saçınızın seyrelmesi, siz onu önemsemediğiniz oranda azalır. Strese dönüştürdüğünüz her rahatsızlık gibi, saç dökülmesi de, stresle ilişkili olarak artar. Saçlarınızı sevdiğiniz bir kadın olarak düşünün. İyi bakın, ama sık boğaz etmeyin. Onları kaybetmekten korktuğunuzu hissettirin, ama abartmayın. Onlar size yapışsın.
Son söz: Prenslikten vazgeçin, devrimlerden kurtulun.