"2009'da derneğimize 409 kadın başvurdu. Van'daki kadınların en önemli sorunu ekonomik şiddet. Çünkü ekonomik şiddet, erkeklerin kadınlar üzerindeki iktidarını güçlendirirken kadınların şiddetten kurtuluş mekanizmalarına erişimini de engelliyor. Sosyal güvencesizlik, kamusal alandan taleplerinin karşılanmaması, cinsel taciz, aile içi şiddet, çalışma hayatında ayrımcılık da kadınların maruz kaldığı diğer sorunlar."
9 Nisan 2004'teki kuruluşundan bu yana kadına yönelik şiddetle ve ayrımcılıkla mücadele eden Van Kadın Derneği'nin (VAKAD) kurucularından Zozan Özgökçe, Van'daki kadınların karşılaştığı sorunları böyle özetliyor. Kadının toplumsal konumunun güçlenmesine katkıda bulunmak ve kadın dayanışmasını güçlendirmek için faaliyetlerini sürdüren VAKAD, kadınlarla birlikte hayatı değiştirmeyi ve dönüştürmeyi amaçlıyor.
Özgökçe, "Amacımız kadınları kurtarmak değil onların farkındalıklarını artırmak, güçlenmelerine katkıda bulunacak mekanizmalara erişimlerine aracılık etmek" diyor.
"Kadın bilinçlendikçe şiddetin dozu artıyor"
Kadın sığınağı, danışma merkezi ve dayanışma mağazası ile faaliyetlerini sürdürdüklerini anlatan Özgökçe, kadınlar bilinçlenmeye başladığında maruz kaldıkları şiddetin dozunun da arttığını vurguluyor; "Kadınlar kendilerini birey olarak görmeye ya da haklarını savunmaya başladıklarında erkeklerin kadınları sindirmek için başvurduğu şiddet de artıyor" diyor.
Özgökçe kadınların ekonomik şiddetle mücadelesine katkıda bulunmayı, "kadına yönelik şiddetle mücadelenin çok önemli bir ayağı" olarak nitelendiriyor: "Çünkü para, erkeklerin kadınlar üzerinde güç ve iktidar kurma aracı. Pek çok kadın, ekonomik bağımsızlığını kazanmayı, duygusal ve fiziksel şiddetten kurtulmanın da aracı olarak görüyor."
"2009 ve 2010'da Türkiye'nin yaşadığı ekonomik darboğazın kadınlar üzerindeki etkisi çok büyüktü. Kocalarının kendilerine para vermediğini, çalışmasını yasakladığını, bulduğu işleri beğenmediğini anlatarak bize başvuran kadınların sayısı arttı. Bazı kadınlar 'Çalışmaya başladım ama kocam ev işlerini hiç aksatmadan eskisi gibi yapmamı istiyor' dedi.
Bazı kadınlar, çalışmaya başladıktan sonra kocasının eve ekonomik katkısını tamamen kestiğini belirtti. Bazı erkekler ise kadınların mesleki ve bireysel donanımını artırmasını engelledi. Kadınları fuhuşa zorlamak, çalışan kadının parasına el koymak, ailenin ekonomik durumuyla ilgili bilgileri gizlemek de ekonomik şiddetin farklı yüzleri."
Kadınların karşılaştığı bir başka önemli sorunu da "kamusal alandan taleplerinin karşılanmaması" olarak özetleyen Özgökçe, "Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'ndan, adliyeden ya da savcılıktan elleri boş dönen kadınlar, sorunlarıyla baş etmekte güçlük çekiyor. Üstelik bu kurumlara her an işleri düşebileceği için şikayet mekanizmasını da işletemiyorlar. Kadınlar ciddi bir sosyal güvence sorunuyla karşı karşıya" diyor.
"Devlet kadınlarla ilgili, kadınlar eril zihniyete karşı politikalar geliştirmeli"
Özgökçe'ye göre, kadına yönelik şiddetle mücadele için, devletin kadınlarla ilgili ciddi politikalar geliştirmesi, özel önlemler alması, yasaları uygulaması, zihniyet dönüşümünü sağlaması şart. Ciddi yaptırımlar uygulanması, eğitim sisteminin çok kültürlü, çok dilli, çok kapsayıcı olarak düzenlenmesi lazım. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarına ve medyaya da önemli görevler düşüyor.
Öte yandan Özgökçe, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kullandığı eril dille kadınlara ve özellikle de feministlere yönelik ayrımcı tutumu pekiştirdiği görüşünde. Kadın örgütlerinin bu tutuma karşı politika üretmesi gerektiğini vurguluyor; "Kadın örgütlerinin sayısı arttı ama proje yapmak yetmez, politika üretmek şart" diyor. (BB/EÖ)