Bugün öğle saatlerinde Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü'nde öğrenciler ve öğretim üyeleri Cihan Kırmızıgül Davası'nda çıkan 11 yıl 3 aylık mahkumiyet kararını bir basın açıklamasıyla protesto etti.
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Boğaziçi Üniversitesi Şubesi ve Eğitim-Sen 6 Nolu Üniversiteler Şubesi Boğaz Üniversitesi İşyeri Temsilciliğiyle Öğrencime Dokunma Kampanyası Koordinasyonu'nun düzenlediği basın açıklamasında İstanbul 14. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi'nin Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül hakkında verdiği karar hatırlatıldı.
Her Cihan Kırmızıgül eyleminde tekrar edilen ve böylece yargı kararının anlamsızlığını defalarca gözler önüne serilen gerekçeler sıralandı.
* Dava süresince Cihan'ın arkadaşları, hocaları ve avukatları, dava dosyasında Cihan'ın aleyhine tek bir delil dahi bulunmadığını belirttiler. Dosyada delil namına sunulan tek unsur "puşi"ydi. En son duruşma tutanağının 7. paragrafında Türkiye yargı tarihine geçecek bir hüküm bulunuyor:
"Puşi tabir edilen bez parçasının suçta kullanıldığı anlaşıldığından TCK'nın 54. maddesi gereği müsaderesine karar verilmiştir."
* Aynı mahkeme Hrant Dink cinayetiyle ilgili davaya da bakmıştı. Hrant Dink cinayetinde örgüt bulamayan mahkeme heyeti, tek başına yargılanan Cihan'ı örgütle ilişkilendirebildi.
* Cihan'ı örgütle ilişkilendiren tek bir somut veri, tek bir delil yok. Yargılama süresince avukatları, gerçeklerin ortaya çıkartılabilmesi için soruşturmanın genişletilmesini istediler.
* Mahkeme bu talepleri hiçbir gerekçe göstermeksizin reddetti. Hukuku uygulamaktan ve gerçekleri açığa çıkarmaktan çok açık bir şekilde kaçındığı izlenimi uyandırdı.
Basın açıklaması bu gerekçeler sıralandıktan sonra şu sözlerle sonlandırıldı: "Tüm bu gerekçelerden hareketle iddia ediyoruz ki, Cihan Kırmızıgül davası bir suçun kovuşturulduğu bir dava değil, bir kimliğin, muhalif bir Kürt genci olmanın yargılandığı davadır.
Her zaman ifade ettiğimiz sorumluluğumuzu burada bir kez daha yineliyoruz:
Biz akademisyenler ve üniversite çalışanları olarak, artarak devam eden gözaltı ve tutukluluk uygulamaları ile öğrencilerimizin hedef haline getirilmesine, özgürlüklerinin ellerinden alınarak sindirilmelerine, üniversitelerinden ve hayattan koparılmalarına karşı sessiz kalmayacağız.
Sınıflarda öğrencilerimizle tam mevcutlu olarak bir arada olmak istiyoruz:
Öğrencilerimize dokunmayın!" (HK)