Mısır Çarşısı'nda 9 Temmuz 1998 günü meydana gelen patlamada yedi kişi ölmüş, 127 kişi de yaralanmıştı. Polisin ilk açıklamasına göre olay, Mısır Çarşısı girişindeki Ünlüoğlu Büfe'deki tüpgaz sızıntısı sonucunda meydana gelmişti.
İki gün sonra Pınar Selek gözaltına alındı ve tutuklandı. Daha sonra başfaili olarak yargılanacağı bu olay Selek'e sorulmadı. Aradan bir ay geçti. İstanbul'un çeşitli semtlerinde başka gözaltılar da oldu. Ardından polis açıklaması geldi: "Mısır Çarşısı'ndaki patlamanın failleri Pınar Selek ile Abdülmecit Öztürk'tür."
Öztürk beraat etti
Yargılama sürecinde birbirini yalanlayan bilirkişi raporlarını değerlendiren mahkeme, bomba konusunda inandırıcı bir delile ulaşamayınca hem Pınar Selek hem de Abdülmecit Öztürk'ü beraat ettirdi. Fakat beraat kararı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nca bozuldu. Ve Pınar Selek için yeniden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Abdülmecit Öztürk'ün beraat kararı temyiz edilmediği için kesinleşti.
Pınar Selek'in yeniden yargılamasına bugün başlanırken beraat kararı kesinleşen Abdülmecit Öztürk ilk kez Radikal'e konuştu.
Ertuğrul Mavioğlu'nun haberine göre Öztürk, Selek'i mahkûm ettirmek için yazılan bir senaryonun kurbanı olduğu inancında: "Duruşmaların başladığı güne kadar hiç görmediğim Pınar Selek bu davanın aktörüyse, sağdan soldan toplanan biz Kürt gençleri de figüran olduk."
İşte Öztürk'ün gözüyle Mısır Çarşısı davası ve Pınar Selek olayı: "1992'de Ağrı'dan çıkıp İzmir, oradan İstanbul'a gittim. 1979 doğumluyum. 1995'te de ticarete atıldım. Laleli'de esnaflığa başladım. Komşularım şahittir, işinde gücünde biriydim. 14 Ağustos 1998 günü evimden çıkarken gözaltına aldılar. Yanımda dayımın ve teyzemin kızları vardı. İlk anda ticari bir meseleden alındığımı düşündüm. Emniyette 'Azad hoş geldin' diye karşıladı polisler. O güne kadar bana kimse 'Azad' diye hitap etmemiş. Sonra anlaşıldı: Dört beş gün önce Uzunköprü'de akrabaları ziyarete giden amcaoğlu saat geç olduğu için otele yerleşmiş, orada gözaltına alınmış. Ailemizde PKK'ye katılanlar olduğu için oradaki Ağrılı bir polis şüphelenmiş. Amcaoğluna ağır işkence yapmışlar. O da basından okumuş ya 'Pınar Selek'i tanıyorum' demiş. 'Azad kim?' diye sormuşlar. Tanımadığını söyleyince işkence yine başlamış, o da 'Azad amcaoğlum olur' demiş. 'Hangi amcaoğlun' diye sormuşlar, beni söylemiş. Daha sonra konuştuk, 'İlk senin adın aklıma geldi' dedi.
'İşkence bitmiyordu'
Gözaltında yoğun işkence yapıldı. Filistinaskısından tutun da elektrik, her şey. Bunları anlatmak bana bugün çok zor geliyor. Birlikte gözaltına alındığım dayımın ve teyzemin kızlarına tecavüz etmekle de tehdit ettiler beni. Boş kâğıtlar imzalattılar.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir gözüm bağlıyken sorguma geldi. Yumruk vurdu.
İkametgâhım halam Seher Güler'in eviydi. Halam Türkçe bilmiyor. Emniyete getirmişler, bir ifade altına parmak bastırmışlar.
O ifadeye göre Selek'i halamın evine götürüp 'nişanlım' diye tanıtmışım. Sonra halam mahkemede Pınar'ı hiç görmediğini söyledi.
Savcı, ifademi işkencenin yapıldığı odanın üst katında aldı. 'Savcılıktaki ilk ifademde Mısır Çarşısı olayını reddettiğim, kapıdan çıktıktan sonra da vicdanım sızladığı için kabul ettiğim' iddiası tümüyle gerçek dışı. Savcı 'dört gün daha gözaltında kalacağımı' söyledi. Savcıya, 'Bunlar yeniden işkenceye başlarlar' dedim. Öyle oldu. İşkencede bir başka kâğıt imzalattılar. O 'ikinci savcılık ifadesi' olarak kullanıldı. Hastaneye götürdüklerinde arabadan indirmediler. Polis içeri girip hakkımda 'işkence yok" raporu aldı.
Tutuklandıktan sonra bizi Metris'ten itirafçıların kaldığı Kırklareli Cezaevi'ne kaçırdılar. Bütün dava sanıkları ilk kez ring aracında karşılaştık. 2.5 yıl tek kişilik hücrelerde tutulduk. Koğuşlara geçmemiz için itirafçı olmamız gerekiyordu. Üç ayda bir banyoya götürüyorlardı. Döşek yoktu. Lağım fareleri hücrelerde cirit atardı. Korkudan uyuyamazdım. 24 saat ışık yanıyordu.
Pınar Selek ile hayatımda ilk kez duruşma salonunda karşılaştım. Birbirini tanımayan insanlar ne konuşabilirler ki? Merhaba, merhaba. İşte o kadar. Selek'in ülkedeki savaşla ilgili çalışmaları olmuş. Kürtlere dokunan yanıyor. Kürt'sen zaten yanıyorsun, Türk'sen sürünüyorsun. Pınar Selek'in ve bizim başımıza gelenlerin bence özeti budur.
'Tanısaydım gizlemezdim'
Yeminle söylüyorum, Pınar Selek'i dışarıda tanıyor olsaydım bunu gizlemezdim. Bomba koyup hiç tanımadığımız yedi kişiyi öldürmekle suçlanıyoruz. Böyle bir olayı yapmak için vicdansız olmak lazım. Biz vicdan, ahlak sahibi insanlarız. 9.5 yıl hapis yattım. Beraat ettim. Bu kadar işkence çektim. Bazen düşünüyorum da keşke PKK militanı olsaydım. İnsanın boş yere bunları yaşaması çok acı geliyor.
Lakabımı 'kod' isim yaptılar
Delibaş Arat da Mısır Çarşısı davasında 'yardım ve yataklık'tan ceza almıştı. O da ilk kez konuşuyor: "İstanbul Maltepe'de gözaltına alındım. İnşaatlarda fayans işleri yapar, ayrıca zaman zaman HADEP'e gider gelirdim. 15 - 16 Ağustos Eruh, Şemdinli baskınlarının yıldönümü nedeniyle gözaltına alındım. Sorgu boyunca Pınar Selek, Abdülmecit Öztürk ve diğer sanıklarla ilgili herhangi bir soru sorulmadı. İfade sırasında önüme boş kâğıtlar koydular. 'İstersen imzalama' dediler. Nasıl imzalamayacaksın, işkence yapılacağını biliyorsun. Tutuklandım ve dava açıldığında hakkımda çok enteresan bir durumla karşılaştım. Benim adımı, 'Cüneyt kod adlı Delibaş Arat' diye yazmışlar. Ben koyu Galatasaray taraftarıyım. Galatasaraylı futbolcu 'Cüneyt' nedeniyle arkadaşlara 'bana Cüneyt diye hitap edin' demiştim. İşte bu Cüneyt kod ismi yüzünden, daha önce hiç tanımadığım Pınar Selek'e yardım ve yataklık etmekten dört yıl ceza aldım."
Kurula göre suçtan şüphe yok
Yargıtay Ceza Kurulu kararında Mısır Çarşısı'na bombanın Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk tarafından konulduğu savunulmuştu. Kurulun karar gerekçesinde şöyle deniliyordu:
"Çarşının iki tarafının açık olması ve ileri düzeyde hava sirkülasyonuna maruz kalması nedeniyle 'patlamaya yol açacak düzeyde gaz birikmesi' mümkün değildir. Patlamanın bombadan kaynaklandığını kabul etmek gerekmiştir. Selek ile Abdülmecit Öztürk'ün patlamadan önce birlikte gittiği öne sürülen Ş.G'nin evinde bulunan artıkların TNT maddesine ait olduğu ekspertiz raporu ile anlaşıldı...
Kod adı 'Leyla'
Selek'in üzerinde ve gösterdiği yerde bomba malzemeleri ile iki bomba ele geçirildi. Bunlarda bulunan parmak izi Selek'in parmak izleriyle uyum göstermektedir... Ayrıca kararda sanıklardan Maşallah Yağan gösterdiği yerde bulunan silah ve bomba malzemelerini Pınar Selek'in bıraktığı yönünde ifade verdi...
Bombanın Berzan Öztürk'ün telefon talimatıyla, Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk tarafından konulduğu anlaşılmaktadır."
Kim uğraşıyor
Öte yandan dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, kendilerinin delilleri toplayıp yargıya teslim ettiklerini belirterek, "Başka bir şey hatırlamıyorum. Ama Pınar Selek'in arkasında büyük gruplar var, onlar uğraşıyor" dedi. (EÖ)
(*) Haber Radikal gazetesinin 9 Şubat 2011 tarihli sayısında yayımlandı.