Kadir Has Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümünden Doç. Dr. Melis Behlil'in Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Nasıl bir savunma vermeliyim konusu, bir süredir zihnimi kurcalıyor. Son aylarda bu salonlarda okunan beyanların bir kısmını takip ettim, kimi meslektaşlarımın, arkadaşlarımın yazdıklarıyla gurur duydum.
Ancak öte yandan bu mahkemelerin işleyiş şekli, ve kendi başına bu davanın açılmış olma hali, kapsamlı bir savunma yazma konusundaki tüm şevkimi kırdı.
Bu savunmaların davanın gidişatına bir etki edebileceklerini düşünmüyorum, olsa olsa tarihe bir not düşmeye yarıyorlar.
Tarihe not düşmek, sesini çıkarmak yabana atılacak bir iş değil elbette, zaten bu dilekçeyi imzalamamın ardında bu aynı amaç yatıyor: yaşanan (ve daha önceki savunmalarda defalarca tekrarlandığı gibi uluslararası kurumların raporlarıyla belgelenen) şiddete dair itirazımı, ifade özgürlüğümü kullanarak dile getirmek.
Ancak kapsamlı bir savunma yazmak zaman alacaktı, ve yarın teslim etmem gereken bir makale revizyonu olduğu için tercihimi gerçek işimden yana kullandım. Zira hayattaki çabam ya da çabamız aslen bu.
Ben sadece kendim için konuşacağım, ama buradaki pek çok arkadaşım için de bunların geçerli olduğunu biliyorum.
Temel çabam, mesleğimi düzgün yapmak, bu esnada öğrencilerime faydalı olmak, bilgi üretmek, ama hele de bir beşeri bilim insanı olarak dünyayı sorgulamak, birikimimi bu dünyanın belki birazcık daha huzurlu, adil ve yaşanabilir bir yer olması için kullanmak.
2015 yazı ve sonbaharı boyunca Türkiye’nin Güneydoğu illerinden gelen haberleri sosyal medyada, basında ve uluslararası STK’ların raporlarında gördükçe, yaşananlara dair bir şeyler yapma ihtiyacı duydum.
Sonuçta tüm yapabildiğim, özgür ifade hakkımı kullanarak, devlete şiddetin sonlandırılması konusunda çağrıda bulunan bu metne imza atmak oldu.
Bu çağrıyı devlete yapmamın nedeni, karşımdaki muhatabın bir vatandaş olarak vergilerimi ödemekte olduğum Türkiye Cumhuriyeti olmasıdır; çatışmaların diğer taraflarını muhatap almam mümkün değildir.
Herhangi bir devletin öncelikli görevinin, tüm vatandaşlarının güvenliğini sağlamak olduğuna inanıyorum.
Mesleki kuruluşlarım olan Avrupa Sinema ve Medya Çalışmaları Derneği ile Sinema Yazarları Derneği hariç hiçbir örgütle bağlantım yoktur, imza atmak için kendi vicdanım haricinde kimseden talimat almadım, Bese Hozat’ın adını ilk defa iddianame ile duydum ve kim olduğunu hala tam bilmiyorum.
“İddianamede bahsi geçen basın açıklamasına katılmadım; ancak böyle bir açıklamanın ifade özgürlüğü dahilinde suç teşkil” etmediğine inanıyorum. (Akçalı, 2018)
İmzayı, çatışmaların durmasına bir çağrı olarak, barışçı bir eylem olarak attım. İddianamedeki suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum ve derhal beraatimi talep ediyorum. (MB/TP)