Maden Kanunu Doğayı ve İnsanı Tehdit Ediyor
Tasarı yaklaşık iki yıldan bu yana süren tartışmalar sonunda 26 Mayıs 2004 tarihinde TBMM Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş, onay için Cumhurbaşkanı'na gönderilmiştir.
Kamuoyundan gelen yoğun tepki nedeni ile TBMM komisyonlarında tasarıda kimi iyileştirmelere, örneğin zeytinlik alanları madencilik faaliyeti kapsamı dışında bırakılmasına karşın, eleştirilen diğer noktalarda kayda değer bir değişiklik yapılmamış, aksine tabiat parkları, özel koruma bölgeleri gibi alanlarda da madencilik faaliyetinin yolu açmıştır.
Bu yasa değişikliğinin temel anlayışı, özetle, "Çevrenin geliştirilmesi, insan ve çevre sağlığı ile ülkemizin doğal ve kültürel zenginliklerinin korunması, madencilik faaliyeti önünde bir engeldir. Hiçbir sınırlama olmadan, ülkenin ormanlarında, sulak alanlarında, milli parklarında, koruma altına alınmış doğal kültürel sit alanlarında madencilik yapılmalıdır. Bu amaçla madencilik faaliyeti önündeki çevre ve insan sağlığı ile doğanın korunmasına ilişkin mevzuat engelleri tamamen kaldırılmalı yada işlevsiz kılınmalıdır" şeklinde.
Geçtiğimiz yıl Haziran ayı içinde kimi gazetelerde çıkan haberlere göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Uşak-Eşme Kışladağ mevkiinde siyanürle altın çıkartmayı planlayan Kanadalı El Derado Firması yetkilileri ile görüşerek, onlara sözler vermiş, firma yetkililerinin "Bergama'da yaşanan sıkıntıları yaşamak istemediklerini, Bergama'da daha önce yaşanan olaylar ve AKP Hükümeti'nin madenciliğe bakışı konusundaki" sorularına, Başbakan Recep Tayip Erdoğan "Merak etmeyin, Bergama'da yaşanan olaylar yaşanmayacak. Biz yeni bir madencilik yasası hazırladık. Maden konusunda yabancı sermayenin Türkiye'ye çekilmesine yönelik çalışmalarımız hızlandırdık, yabancı sermayeye her kolaylığı sağlıyoruz, engelleri kaldırıyoruz" karşılığını vermişti. Başbakanın bu açıklamalarından da yasanın amacı anlaşılabilmektedir.
Mevcut mevzuat ve ülkemizin taraf olduğu uluslar arası sözleşmeler gereğince korunması zorunlu olan doğal ve kültürel zenginliklerin bulunduğu alanlarda madencilik faaliyetine izin verilmesi uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil ettiği gibi,
* Anayasanın 43. Maddesi gereğince kıyılardan yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceğine,
* Anayasanın 45. Maddesi gereğince Devletin tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanımının önlenmesine ilişkin ödevlerine,
* Anayasanın 56. Maddesi gereğince sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkına ve devletin çevreyi geliştirme ve çevre sağlığını koruma ödevine,
Anayasanın 63. Maddesi gereğince devletin, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlama ödevine, açıkça aykırılık içermektedir. Yasa Anayasanın sayılan hükümlerini ihlal etmektedir.
Esasen yasa ile doğal ve kültürel zenginliklerin korunmasındaki kamu yararı genel amacı madencilik faaliyeti yürütecek belli bir grupların özel çıkarı için ihlal edilmektedir.
Yasanın 34. Maddesi ile Orman Yasası'nın 16. maddesinde yapılan değişiklikle devlet ormanlarında madencilere sınırsız tahribatın önü açılmaktadır.
Yasa ile özetle;
* Ormanlar hesapsızca yok edilip, madencilik faaliyetine açılacaktır.
* Ülkemizin ender doğal zenginliklerinin korunduğu milli parklar, özel koruma bölgeleri, ağaçlandırma alanları, tabiat parkları, tabiat alanları, tabiat anıtları, özel koruma bölgeleri, doğal ve kültürel sit alanları madencilik faaliyetine açılacaktır.
* Kentlerin imar alanları, turizm bölgeleri, kültür alanları madencilik faaliyetine açılacaktır.
* Su havzaları, sulak alanlar, karasuları, içme suyu havzaları madencilik faaliyetine açılacaktır.
* Tarım alanlarımız, meralarımız, kıyılarımız madencilik faaliyetine açılacaktır.
* İşletmelerin insan ve çevreye vereceği zararların önlenmesi için uygulanan ÇED prosedürü madencilik faaliyeti için uygulanmayacaktır. Madencilik faaliyetinin insan ve çevre sağlığına getireceği olumsuzluklar denetim dışı bırakılmaktadır.
* Kültür ve tabiat varlıklarının belirlenmesinde madenci çıkarı öncelikli olacaktır.
* Madencilerin, gerçeğe aykırı ve yasa dışı beyanları ile kanuna aykırı tutumları sadece uyarı ile geçiştirilecek, haklarında ceza yasaları işletilemeyecektir
Yasa, madenciliğin sorunlarına da çözüm getirmemektedir. Her şeye karşı madenciliği hedefleyen tasarı, ülkemizin madencilik sorunlarına da çözüm getirmemektedir.
Tasarı yalnızca ülkenin yer altı kaynaklarının hiçbir kayıt ve kısıtlama olmaksızın yeraltından çıkartılması ve işlenmeden yurtdışına çıkartılmasını sağlamakta , üstelik başka hiçbir sektöre sağlanmayan imtiyaz ve teşviklerle desteklenmektedir.
Maden işletme ruhsatlarına kutsallık ve dokunulmazlık sağlanarak kamu elindeki kaynaklar, çok uluslu şirketlere aktarılmaktadır.
* Madencilik alanındaki kamu girişimciliği tamamıyla tasfiye edilecek,
* Çok uluslu yabancı ortaklara madencilik imtiyaz ve teşvik uygulamaları ile birlikte yatırım olanakları sunulacak,
* Ülke sanayisi için değil, dış satım ve batı metropollerine yönelik hammadde üretimi öne çıkarılacak,
* Madencilik politikaları, piyasalar tarafından belirlenecektir.
Sömürgeler dışında, dünyanın hiçbir yerinde, yabancı sermayeye madencilik sektöründe dış satıma teşvik ve imtiyazlı yatırım izni verilmemektedir. Bu haliyle bu yasa, bir sömürge ülkesinde dahi görülemeyecek kıyıma yol açacaktır.
5177 sayılı yasa temel mantığı kamu yararını değil madenci çıkarını hedeflemektedir. Tüm doğal ve kültürel zenginliklerin korunmasını, insan ve çevre sağlığının korunmasını amaçlayan özel yasalardaki hükümler madencilik faaliyetlerinin sınırsızca yürütülebilmesi için 5177 sayılı yasa ile ayıklanmıştır.
Bu yasa, Anayasanın çevre ve insan sağlığının korunmasına ilişkin bir çok hükmünü ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülüklerimizi ihlal etmektedir. Yasa ile bu günün ve gelecek kuşakların sağlıklı yaşama ortamı yok edilecektir. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur.
* Av. Arif Ali Cangı ve Av.Ömer Erlat tarafından Cumhurbaşkanına gönderilen yazıdan alınmıştır.