Irak'ın işgaliyle birlikte Türkiye'den Bağdat'a açılan lojistik kapı, savaşın dehşeti içinde aslında acımasız ve kanlı bir çelişkiyi de barındırıyor. Bu çelişki, lojistik koridorun bir ucunda duran ve savaştan rant sağlayanlarla, işgalin acısını çeken diğer uçtaki dindaşlarının ıstırabıyla çatışıyor!..
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) güçleri, büyük bölümü Arap halklarından oluşan Ortadoğu'da lojistik destek için Türkiye'yi kullanmaya devam ediyor. Türk kamyoncuları, Mersin merkezli olarak Doğu ve Güneydoğu'dan şişe suyundan dondurulmuş tavuğa, bakliyattan alkole, işlenmiş petrolden giysi ve inşaat malzemesine kadar değişik türdeki malzemeleri canları pahasına Amerikan askerlerine ulaştırıyor. Bu ürünleri tüketen askerler, namlularını savunmasız Iraklıların üzerine yöneltip katliam yapıyor...
Bölge halkı, Türklerin taşıdığı yakıtı kullanan uçakların Irak'a bomba yağdırmasını, Amerikalıların Müslüman bir ülkeden gönderilen gıdalarla beslenmesini içlerine sindiremiyor, taşınan her malzemeyi "mühimmat" olarak niteliyor! Bu durum "işbirlikçi" olarak nitelenen Türk kamyon sürücülerinin Irak topraklarında acımasızca katledilmesine tek gerekçe olarak yetiyor...
Türk halkı Irak'taki vahşeti, daha çok kamyonculara yönelik saldırılarla derinden hissediyor... Murat Yüce'nin başından kurşunlanması, Durmuş Kuldereli ile Ramazan Elbu'nun kafasının kesilmesini gösteren görüntülerin televizyon ve internetten yayımlanması, "ihanet ve ceza" ikileminde derin mesajlar içeriyor...
Türklere yönelik saldırılarda iki kesim öne çıkıyor:
ABD ve onlara malzeme taşıyan şirketlere tepki gösteren Iraklılar, Bağdat'a uzanan güzergâhta kamyonları sürücüleriyle birlikte yakıyor, malları yağmalıyor ve Türk nakliyecileri acımasızca katlediyor. Bu eylemler Iraklıların, ABD ve destekçilerine yönelik toplumsal tepkisi olarak Arap dünyasında onaylanıyor.
Ancak gözlerini kırpmadan Türk kamyoncularının kafalarını kesen ya da başlarından kurşunlayan El Kaide hücreleri yalnızca lojistik koridoru kesmeye çalışarak düşmanı zayıflatmayı düşünmüyor. Usame bin Ladin'in direniş güçleri, ABD'ye tepkiyi arttırmayı, adam kesme gibi ibret verici eylemlerle şiddeti doruğa çıkarmayı, dünyaya korku salmayı ve bu şekilde destekçileri püskürtmeyi de hedefliyorlar... İnsanın kanını donduran kafa kesme görüntülerini televizyonlardan ve internetten yayımlatarak dehşet salmaya çalışan bu gruplara İstanbul'da 4 binaya bombalı intihar eylemleri düzenleyen Türk El Kaidesinin firari militanları da destek veriyor...
Irak'ta Türk kamyonculara yönelik saldırıları gerçekleştirenlerin, uluslararası ticari rekabet için kullanıldığı iddiaları da öne çıkıyor. ABD'lilere malzeme taşıyan komşu ülke kamyoncularının çok fazla hedef olmaması bu kuşkuyu arttırıyor... Sonuçta Türkiye'nin taraf olmadığı bir savaşta Türk sürücüler linç ve infaz operasyonlarıyla bertaraf ediliyor... Felluce'de bir camide yaşanan infazın Türk kamyonculara yönelik saldırıları arttıracak olması ciddi bir tehdit olarak büyüyor. Nitekim bu olayın basına yansımasından bir gün sonra iki Türk kamyoncunun öldürülmesi de bunu doğruluyor.
Türk firmalarının kan bataklığına dönüşen bu yapı içinde, nakliye sektörünün işlevini, amacını ve yaratacağı kaosu yeniden sorgulaması gelecek açısından giderek daha çok önem kazanıyor... (BB)