Haberin İngilizcesi için tıklayın
İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak için 5 Ağustos’ta İzmir Alsancak’ta gerçekleşen eylemde epilepsi nöbeti geçirdiği halde gözaltına alınan LGBTİ+ aktivisti İsmail Temel yaşadıklarını sosyal medya hesabında paylaştı.
Temel paylaşımında, “Cinsel yönelimim yüzünden yok sayılan evrensel haklarım için ve bu hakların güvence altına alınması için katıldığım ‘barışçıl’ İstanbul Sözleşmesi eyleminden sonra işkence ile gerekçesiz bir şekilde kaçırıldığımı teşhir ediyorum” dedi.
“Polisler bizi takip etti"
Temel baygın olduğu halde işkence ile gözaltına alınmasını şöyle anlattı:
“O5.08.2020 tarihinde katıldığım İstanbul Sözleşmesi eyleminde eşcinsel kimliğimle orada olduğum için eylem sırasında hedef alındım. Beni özellikle hedef aldıkları için oradan biraz daha geriye gitmek istedim ama beni adım adım eylemin kenarından takip eden polisleri görünce tekrar en öne geçtim.
“Zaten o esnada tekrardan bir hücum oldu. Polisin bizi kalkanlarıyla nasıl ezdiğini de videodan görebilirsiniz. Eylemin sonuna yaklaştıkça ön kısımlardaki insanlardan sürekli ‘kaç git seni alacaklar’ uyarısını duyduk. Yanımdaki kadınlar ile eylem bitince dağılmadan gurup halinde (en fazla 10 kişi ) taksiye kadar yürüme kararını aldık. Eylem bitti, dediğimiz gibi taksiye kadar birlikte yürüdük. Yürürken arkamızdan, önümüzden, sağımızdan, solumuzdan her yerden hem sivil hem de üniformalı polisler takipteydi.
‘Hasta olduğumu söylememe rağmen gözaltına aldılar’
“Taksiye bindim ama biner binmez bir polis beni kolumdan sertçe tutarak dışarı çekti onlarca polisin vücudumun her yerinden beni kavraması da birkaç saniyelerini aldı. Görüntüler video da var. Kendimi iyi hissetmediğimi, durumumun kötü olduğunu, bayılacağımı, hasta olduğumu defalarca söyledim ama dinlemediler.
“Direniş göstermediğim halde beni oradan oraya savurdular, yerde sürükleyip yüz üstü yere yatırdılar, göğsümün üzerine sertçe basarak elimi arkaya çevirdiler. O esnada başımı iki kere yere vurdular. Tekrar oradan beni yerde süründüre süründüre polis aracına doğru götürdüler götürürken de anneme, bana, cinsel yönelimime, her şeyime küfür ettiler. ‘Seni arabada döve döve bayıltacağız’, ‘seni şimdi kim koruyacak’, ‘sen bittin’ gibi hala daha aklımdan çıkmayan sürekli ve sürekli zihnimde yankılanıp duran tehditlerini savurup durdular.
"Zaten artık olay sırasındaki sesten, gürültüden, havasızlıktan ve polislerden aldığım ağır darbeler yüzünden nefes alamadım, bir an gözüm karardı ve bayıldım. Kaldırıma kaldırıldığım zamandan hatırladığım şeyler: ben yan şekilde uzanırken onlarca polisin hala daha üzerimde olması, zar zor nefes alırken bilinçli şekilde nefes almamam için yüzümü yukarı kaldırıp ağzıma burnuma durmaksızın 1 dakika kadar bir süre boyunca su döküldüğü. Sonra zaten ambulans beklemeden beni o halde, ölmek üzereyken polis aracına alıp kaçırdılar.
‘Lütfen benim sesim olun’
“Yaşadığım korkunç ve travmatik olayın üzerinden 2 gün geçmesine rağmen hala vücudumun her tarafı ağrıyor. Her yerim morarmış ve tahriş olmuş durumda. Ruh halim, psikolojim hepsi alt üst olmuş durumda. Bana uyguladıkları işkencenin yanlarına kar kalmasını istemiyorum. Hakkımı her yerde arayacağım ama bunu yalnız yapacak bir güce sahip değilim. Bu süreçte benimle birlikte olmanız benim için hem çok hayati hem de çok kıymetlidir. Lütfen benim sesim olun.
‘Vazgeçmeyeceğiz’
“Biliyorum ki bana yöneltilen saldırı örgütlü kimliğime yönelik de bir saldırıdır. Kızıl Okyanus LGBTİ+ aktivistiyim. Ne yaparlarsa yapsınlar örgütlü mücadelemizden vazgeçiremeyecekler. Hiçbir kadın, hiçbir LGBTİ+ asla yalnız yürümeyecek.”
Ne olmuştu?
İstanbul Sözleşmesi'nin hedefe konulmasının ardından Türkiye'nin bir çok noktasında olduğu gibi İzmir'de de kadınlar sokağa çıktı. Alsancak'taki ÖSYM önünde toplanan kadınlara polis engel olmuş, kadınlar durumu protesto etmişti.
Eyleme müdahale eden polis darp ederek 16 kadını gözaltına almıştı. Kadınlar, Emniyet'teki işlemlerinin ardından serbest bırakılmıştı. HDP Milletvekili Serpil Kemalbay-Pekgözegü polis şiddetini Meclis gündemine taşımıştı. (EMK)
* Fotoğraf: Sosyal medya