HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, 2022 yıllında Türkiye'deki önemli siyasi olayları, Paris katliamını, HDP'nin siyasi performansını, kapatma davasını, Rojava ve Güney Kürdistan'daki işgal saldırılarını, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecriti ANF'ye değerlendirdi.
HDP'nin 2022'de üstesinden gelmekle yükümlü olduğu en önemli iki görevin faşizmin kurumsallaşma tırmanışına karşı koyma ve bir barış ve demokrasi ittifakı inşasına öncülük etmek olduğunu ifade eden Kürkçü, " HDP'nin gerek parlamentoda gerekse parlamento dışında faşizmin kurumsallaşma ataklarına, doğru, yerinde ve zamanında yanıtlar vermeyi başardığını, yalıtılmasına yönelik ağır kuşatmayı kırmayı başardığını, TBMM'de ve dışında savaşa ve faşizme karşı biricik alternatif olma rolünü üstlenerek Kürt halkının ve Türkiye'nin radikal demokratik dinamiklerinin meşru temsilcisi statüsünü korumayı ve demokratik kampın vazgeçilmez bileşeni olduğunu hem içeride hem uluslararası alanda kabul ettirmeyi başardığını kaydetmemiz gerekir" dedi.
İkinci Paris Suikasti
Kürtler, Fransız ırkçılığının ve Fransız göçmen siyasetinin söyleminde öne çıkan, Fransa toplumuyla kültürel ve toplumsal çatışma halindeki bir topluluk değildi. Bu cinayet yalnızca Ankara'da iktidardaki Türk ırkçıların yönelim ve çıkarlarına uyuyor. | m |
Kürkçü, 2022 biterken, Noel arifesinde gerçekleşen ve failinin neredeyse serbest bırakılmasının gündeme geldiği, geçtiğimiz Cuma Paris'in ortasında Kürt yurtseverlere ve kurumlarına yönelik suikasti, "Kürtler'in yaşadığı her yeri savaş alanı olarak gören Ankara'nın ırkçı-milliyetçi 'ayaklanma bastırma' stratejisini 2023'e devretme kararlılığı"nın bir göstergesi olarak yorumladı [...] Kürkçü, Kürtler, Fransız ırkçılığının ve Fransız göçmen siyasetinin söyleminde öne çıkan, Fransa toplumuyla kültürel ve toplumsal çatışma halindeki bir topluluk değildi. Bu cinayet yalnızca Ankara'da iktidardaki Türk ırkçıların yönelim ve çıkarlarına uyuyor." dedi ve ekledi: "Cumartesi günü kitlesel protestoyu şirazesinden çıkarmak üzere yürüyüş boyunca Paris emniyetinin 'hoşgörüsü'yle 'durumdan vazife çıkaran' Bozkurtların provokasyonlarına ve üç yurttaşının katli karşısında lâl olan Savunma Bakanı'nın, provokatörleri temize çıkarma ve sokağa dökülen on binleri karalama gayretleriyle ortaya atlayışına bir arada bakınca, görmek isteyenler için ikinci Paris katliamının AKP-MHP blokunun operasyon sahasında yer aldığı yeterince açık."
HDP, ittifakları ve müttefikleri
Kürkçü 2023 seçimlerine gidilirken "Demokrasi ittifakı" inşasının henüz tamamlanamadığı bir süreçte yine Türkiye sosyalistlerinin enternasyonalist dinamiklerinin önemli bir bölümünün HDP ile bileşen ya da müttefik olarak anlamlı bir koalisyon oluşturduğuna değindi.
"Ancak batıda taban dinamikleri genel olarak örgütsüz. Dolayısıyla AKP karşısındaki merkez güçlere aşağıdan halk baskısı sınırlı. Bu da HDP'yle ve HDP seçmeniyle kucaklaşan bir demokratik siyasal sinerji oluşumuna henüz yetmiyor. Bununla birlikte, HDP'nin özellikle parlamenter denklemlerdeki değişmez belirleyiciliği, merkez muhalefetin şekillenme ve söylemini genel demokratik değerlere yaklaştırmasına etkide bulunuyor ama, bu bir demokrasi ittifakı açısından henüz sınırlı bir imkân" dedi.
HDP'nin açtığı zeminin yalnızca yukarıda siyasal heyetler arasındaki sözleşmelerden değil hatta daha çok aşağıdan gelen toplumsal mücadele dinamiklerinden beslenmesi hem mümkün hem gerekli. | m |
Kürkçü, HDP'nin sosyalist bileşenleri, partide yer alan bağımsız sol ve demokrat bireyler ve aynı eksende mücadele eden HDP dışındaki Sol ve Sosyalist Demokratik kesimlere yönelik de şu değerlendirmede bulundu: "Sol, sosyalist demokratik güçler siyasal bağlamda HDP'nin değişmez ve vazgeçilmez müttefikleri, HDP'nin halk iktidarı ve ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı hedeflerini şartsız destekleyen ve hatta bu mücadelelerin öznesi olan güçler. Üçüncü kutbu tahkim hedefi bağlamında HDP'nin program ve politikaları, doğal müttefikleriyle, Türkiye devrimci ve sosyalist hareketinin tamamıyla genel olarak örtüşüyor. Bununla birlikte, Türkiye sosyalist hareketinin işçi hareketiyle ve ezilenlerin kurtuluş mücadeleleriyle bağları HDP'nin Kürdistan kurtuluş dinamikleriyle bağları ölçüsünde organik ve dolaysız değil.
"Bunun ister istemez bir asimetri oluşturduğu ortada. HDP her ne kadar bir adım geri çekilerek sol, sosyalist müttefiklerine alan açsa da bu gerideki toplumsal güç eksikliğini ikameye yetmediğinden henüz örneğin Latin Amerika'da gördüğümüz ve büyük kıtasal değişimin itici gücü haline gelen çoklu, çoğul ve kuşatıcı ittifaklara dayalı, bütün bileşenlerin rengini taşıyan hâkim, tanzim edici bir politik mücadele odağı oluşamıyor. Bunun yarattığı bir yadırgama duygusu var. Buna çare aramak şart. Ben genel olarak HDP'nin açtığı zeminin yalnızca yukarıda siyasal heyetler arasındaki sözleşmelerden değil hatta daha çok aşağıdan gelen toplumsal mücadele dinamiklerinden beslenmesinin hem mümkün hem gerekli olduğunu düşünüyorum.
"O nedenle siyasal öncülerin rolünün daha çok aşağıdaki toplumsal dayanışmayı kolaylaştırarak Kürt hareketiyle işçi hareketi, kadın hareketi, LGBTİ hareketi, Alevi hareketi, ekolojik direniş hareketleri, çiftçi hareketleri, kentsel hak mücadeleleri, kent yoksullarının işsizlik ve pahalılıkla mücadeleleri arasında bağlar, mücadele ve dayanışma ağları oluşturmaya yardımcı olmak olduğunu düşünüyorum. Bu çalışma yukarıdaki yakınlaşmayı da hem daha sahici hem daha dayanıklı kılacaktır."
HDP'nin kapatılıp kapatılmaması
bir mücadele konusu
HDP'nin kapatılması, Kürtlerle Türk merkez siyasetinin gelecek tahayyülleri arasında tarihsel bir uçurum açılması ve Türkiye müesses nizamının otoriter-faşist bir yönetim olmaksızın idame ettirilemeyeceğinin devlet sınıflarınca kabulü ve bütün ülkeye ve bütün Kürtlere ilanı anlamına gelecektir. Bu esasen iktidar dışındaki tüm topluma açılmış bir savaş demektir. | m |
HDP'nin devam eden kapatma davasını değerlendiren Kürkçü, HDP'nin kapatılıp kapatılmamasının bir mücadele meselesi olduğuna vurgu yaparak, şu tespitlerde bulundu: "Kapatılmaması, Cumhur İttifakı'nın, kapatmanın kendisinin de Kürdistan'dan çok uzun bir dönem için silinmesi demek olacağını görmesi ve bunun sonuçlarını doğru tartmasına bağlı. HDP, Kürtlerin oy verdiği, bugüne değin kurulup kapatılan bütün partilerden farklı olarak, Kürtlerin Türkiye demokratik ve sosyal kurtuluş güçleriyle ortaklaşarak yerel ve merkezi iktidara demokratik siyaset yolundan yürüme hedefiyle arkasına geçtikleri bir parti.
"HDP'nin kapatılması, Cumhur İttifakının ve merkezi devlet iktidarının, gerçekleşmesi Anayasal olarak mümkün biricik barışçı seçeneğin üzerini çizmesi ve ortak yaşam hedefine kapıyı ebediyen kapatma eğiliminin kazanması anlamına gelecektir. Bu bağlamda, HDP sadece HDP seçmeninin değil, bir avuç 'yandaş' dışında bütün Kürtlerin partisi konumuna yerleşecektir. Kapatmaysa, Kürtlerle Türk merkez siyasetinin gelecek tahayyülleri arasında tarihsel bir uçurum açılması ve Türkiye müesses nizamının otoriter-faşist bir yönetim olmaksızın idame ettirilemeyeceğinin devlet sınıflarınca kabulü ve bütün ülkeye ve bütün Kürtlere ilanı anlamına gelecektir. Bu esasen iktidar dışındaki tüm topluma açılmış bir savaş demektir. Çünkü HDP oyunu kuralına göre oynamıştır, suçsuzdur, meşrudur."
HDP Onursal Başkanı, partisinin kapatılma davasının Türkiye halkları ve Kürtler açısından tarihsel bir karar olacağını değerlendirerek, şunlara dikkat çekti: "Bu tarihsel karar konusunda Türk egemen sınıfları arasında tam bir mutabakat olup olmadığını göreceğiz. Anayasa Mahkemesi'nde yapılan tahkimat, atanan yeni yargıçlar, hepimizi zamanında itham etmiş bir savcının şimdi bu iddianamelerin 'kanıt' diye önüne getirildiği heyete dahil edilmesi, kapatma kararlılığının yerleşmeye başladığını gösteriyor. Ancak, rejimin, HDP'nin kapatılıp kapatılmaması ikilemini son dakikaya kadar HDP cephesinde tereddütleri besleyecek şekilde manipüle etmek isteyeceği de açık.
"Ne var ki, HDP bütün olasılıkları hesaba katan bir hazırlık sürecinden geçti. Birden çok seçeneğe göre tertiplenebileceği planlar oluşturdu. Bu konudaki kararın nereye varacağı faşizm ve diktatörlük güçlerinin iki dudağı arasında değil. Ne olacağı, Kürt halkı, Türkiye'nin demokratik ve toplumsal mücadele dinamikleri ve HDP'nin karar ve yürütme organlarının da kararına bağlı olacak. HDP'yi bugünlere getiren dinamikler, halklarımızı demokratik siyasette de tarihsel mücadelelerde de seçeneksiz bırakmayacaktır."
13 Kasım Taksim patlamasıyla
seçim sürecine girildi
Seçim yalnızca sandıkta değil, güçlerin her zaman ve her yerde karşı karşıya gelişi şeklinde olacak. Her şey muhalefetin bugünle sandığa gidildiği gün arasını nasıl kat edeceğine bağlı: Bugün hırpalanmasına izin veren, seçmeninin korkutulmasına aldırış etmeyen,[...] tek kelimeyle kamusal alanı 'faşizme geçit yok' kararlılığıyla savunmakta tereddüt gösteren bir muhalefetin seçim günü evden sandığa giden yolu kat etmesi mümkün olmayabilir. | m |
13 Kasım'da İstiklal Caddesi'ndeki ölümcül patlamayla birlikte Türkiye'de seçim sürecine girildiğini ve AKP-MHP koalisyon hükümetinin seçime bu atmosferle girme yönünde bir kararlılık gösterdiğini aktaran Kürkçü, devamında değerlendirmesini şöyle sürdürdü: "Seçim döneminin açıldığı, İstiklal Caddesi patlamasıyla ilan edildi. İster doğrudan doğruya rejim tarafından düzenlenmiş olsun, ister rejimin 'Suriye Muhalefeti'ndeki cihatçı müttefiklerinin önlen(e)meyen saldırısı olsun, İstiklal Caddesi patlamasının siyasete tahvil ediliş şekli rejimin seçimlere bir çatışma atmosferinde yürüme kararı konusunda elindeki kartları göstermesine neden oldu.
"Ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve HDP Eş Başkanlarına eşzamanlı olarak girişilen yargısal ve polisiye saldırılar, rejimin 2019'da kaptırdığı metropollerin büyükşehir belediyelerini geri alarak ve muhalefeti batıdaki kalelerinden sökerek sandığa sürükleme kararını da ele veriyor. Demek ki, seçim yalnızca sandıkta değil, güçlerin her zaman ve her yerde karşı karşıya gelişi şeklinde olacak. O nedenle her şey muhalefetin bugünle sandığa gidildiği gün arasını nasıl kat edeceğine bağlı: Bugün hırpalanmasına izin veren, seçmeninin korkutulmasına aldırış etmeyen, mahallesini, kentini, sokağını, partisini, derneğini tek kelimeyle kamusal alanı 'faşizme geçit yok' kararlılığıyla savunmakta tereddüt gösteren bir muhalefetin seçim günü evden sandığa giden yolu kat etmesi mümkün olmayabilir."
AKP TBMM'yi kaybettiğini görüyor,
Cumhurbaşkanlığına yükleniyor
HDP'ye yalnızca parlamentoda sandalye sayısını artıracak değil, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 31 Mart yerel seçimlerinde olduğu gibi kendisini rejim değişikliğinin kilit gücü mevkiine yükseltecek bir ittifak stratejisi, doğrudan doğruya bir iktidar gücü ve ortağı olmayı hedefleyen, toplumun bütün ezilen ve mağdur katmanlarına hitap etmesine elveren bir ittifak söylemi gerekir. | m |
"HDP'nin bu seçimler öncesinde sol-sosyalist güçlerle oluşturduğu 'Emek ve Özgürlük' ittifakını fiilen daha geniş ve sınırları rejim karşıtlığının bütün tonlarıyla kesişen bir demokrasi ittifakına erişeceği bir hareket üssü olarak görmesi gerekir "diyen Kürkçü, devamında şunları söyledi: "Şurası çok açık, parlamento seçimlerine bugünden teorik olarak bitmiş gözüyle bakabiliriz. Cumhur İttifakı parlamentoda azınlığa düşecektir. Rejim de bu sonucu neredeyse kabullenmiş durumda. O nedenle ağırlığının azamisini iktidarın yüzde 80'ini çekip çeviren Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yıkacaktır. Cumhurbaşkanlığını ve parlamentoyu bir arada alamasa da Cumhurbaşkanlığını faşizmin iktidar tırmanışında bir köprü başı olarak elde tutmayı ve seçimler sonrasındaki ara dönemi topyekûn iktidar mücadelesine geçişin karargâhı olarak değerlendirmeyi hedefleyecektir.
"O nedenle, Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turda demokrasi güçlerinin talepleri doğrultusunda sonuçlanması açısından HDP'nin 'Emek ve Özgürlük İttifakı'nın gücünü maksimize etmeyi, bütün ülkede Alevilerin, kadınların, işçilerin, çiftçilerin, gençlerin birinci partisi olamasa da ikinci partisi gücüne erişmeyi hedeflemesi gerekir. HDP bu kapasiteye erişmedikçe, merkezi muhalefet, Gordion Düğümü'nün HDP ve 'Emek ve Özgürlük İttifakı'nın kılıcı dışında başka hiçbir şeyle kesilemeyeceğini, HDP'nin ve HDP seçmeninin desteği olmaksızın rejim değişikliğinin gerçekleşemeyeceğini kabul etmeyecektir. Hatta merkezi muhalefetin sağ kanadı, HDP'nin bertaraf edilmesinin alternatifsiz kalacak Kürtlerin kısmi desteğinin kendilerine akmasını sağlayacağı hayaliyle avunmaya devam edecektir.
"Demek ki, HDP'nin yalnızca parlamentoda sandalye sayısını artıracak değil, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 31 Mart yerel seçimlerinde olduğu gibi kendisini rejim değişikliğinin kilit gücü mevkiine yükseltecek bir ittifak stratejisine, doğrudan doğruya bir iktidar gücü ve ortağı olmayı hedefleyen, toplumun bütün ezilen ve mağdur katmanlarına hitap etmesine elveren bir ittifak söylemine ve stratejisine sahip olması gerekir. Hali hazırda HDP bu yönelimdedir, süreç hız ve yoğunluk kazandıkça bu karakteri daha da görünür olacaktır."
(AEK)