Koşulsuz Ateşkese Davet
Orhan Doğan'ın Oran'daki evinin bahçesinde l Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla ortak basın açıklaması yapan DEP milletvekilleri, koşul ve süre içermeksizin silahların susturulmasını istedi.
DEP'liler adına açıklamayı Leyla Zana yaptı. Türkiye'nin nazik bir süreçten geçtiğine dikkat çeken Zana, "Bu geçiş dönemini aşacağımıza ve ülkemizin yeni yüzyılın bölgesel simgesi olacağına inancımız tam ve kesindir. Belki milyonlarca insan da buna inanmaktadır. Ancak yapılması gereken, bu inançta olan herkesin bu sürece gönülden omuz vermesidir. Duruşumuz hiçbir çıkar, kariyer ve hesap gütmeden sorumlu yurttaşlık görevinin yerine getirilmesidir" diye konuştu.
Öncelikli sorun Kürt sorunudur
Zana, AB ile ilişkiler noktasında devrim niteliğinde adımlar atıldığını, ancak atılan adımlara rağmen, demokratikleşmeye yönelik sorunların tümden çözülmesinin mümkün olmadığını ifade etti.
Çözüm bekleyen pek çok sorun olduğunu ancak en önemli ve öncelikli sorunun özünde demokrasi problemi olan Kürt meselesi olduğuna dikkat çeken Zana, bunun neden öncelikli olduğunu şöyle açıkladı:
"Çünkü bu sorun, ülkemizin coğrafi bütünlüğü ve toplumun genel hassasiyetleri korunarak çözüldüğünde, bunun çözümsüzlüğünden beslenen pek çok sorun da kendiliğinden çözülmüş olacaktır, işsizlikten hayat pahalılığına, yoksulluktan yolsuzluğa, fuhuştan tinerci çocuklarımızın tükenen hayatına, çarpık kentleşmeden bozulan doğa ve ekolojik dengelere, siyasi kirlilikten çeteleşmeye kadar toplumu çürüten onlarca sorun doğal akışı içinde sorun olmaktan çıkacaktır. Çünkü ülkemizin sosyal dokusunu oluşturan farklı etnik kökendeki insanlarımızın dil ve kültür zenginliklerini geliştirerek, siyasal hayata katılım istemleri özünde bir demokrasi beklentisidir. Bu nedenle, özgürlükler genişledikçe, Kürt sorunu da barışçıl bir zemine oturarak çözülmüş ve ülkemiz daha da güçlenmiş olacaktır."
"Fırsat kullanılamadı"
1 Haziran'a kadar devam eden ve 5 yıllık çatışmasız sürecin, Kürt sorununun çözümünde tarihi bir fırsat oluşturduğuna vurgu yapan Zana, bu fırsatın korkular, kaygılar, karşılıklı güven bunalımı, önyargılar, devlet kurumlarının ve Kürt hareketinin içindeki değişime direnç, savrulmalar, savaştan beslenen çeteci ve statükocu güçler, hükümetlerin süreci okuyamaması, Kürt hareketinde silahsızlanmayı sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılamaması, dış güçlerin Türkiye ve bölge üzerindeki hesapları gibi nedenlerle yeterince kullanılamadığını belirtti.
"Şiddet miadını doldurdu"
Zana, demokratik kamuoyunun süreci yeterince sahiplenememesinin, barış yanlısı iç dinamiklerin savaşanları başbaşa bırakan tutumlarının da bir başka handikap olduğuna dikkat çekti.
Sorunun şiddetle çözüm bulmayacağının anlaşıldığını da kaydeden Leyla Zana, şiddette tek taraflı ya da karşılıklı ısrarın çözümsüzlüğü derinleştirmekle kalmayıp, toplumu da terörize ettiğini hatırlatarak, "Irkçı, milliyetçi duyguları körüklüyor. Ülkemizde bunlar yeterince yaşandı. Toplum şiddete doydu. İnsanlarımız şimdi daha çok barış, daha çok sağlık, iş, aş, ekmek ve daha çok demokrasi istiyor. Hangi neden ve gerekçelerle olursa olsun savaş ve şiddet istemiyor. Artık acıya, gözyaşına ve ağıda yeter demenin zamanıdır. Farklı olanla barışmanın günüdür. Sevinci, mutluluğu, sanatı, barışı ve hayatı paylaşmanın zamanıdır artık. Çağımız bizden bunu bekliyor. Sessiz kaldıkça tarih ve insanlığa borçlu kalmaya devam edeceğiz. Savaş yılları Türkiye'nin makus bir talihi ve tarihi olarak unutulmalıdır artık" dedi.
"Savaşmak için cesareti olanların, barış için daha büyük bir kararlılık, irade ve cesaret örneği sergilemeleri gerekmiyor mu?" diye soran Zana, şunları kaydetti: "Barışı kolay kılmak ancak savaş isteyenleri açığa çıkarmakla mümkün olabilir. Burada görev sizin, bizim, hepimizindir. Demokratik kamuoyunundur. Türkiye'yi seven herkes sürece etkin katılmalıdır. Sorunun çözümüne ilişkin öneri, tasarı ve projelerini, hiçbir kaygı ve komplekse kapılmadan tartışmaya açmalı ve barış için gereken tarihsel rolünü oynamalıdır."
"Öl-öldür yerine yaşa-yaşat"
Türkiye toplumunun kaderine terk edilmemesi gerektiğini vurgulayan Zana, "Birlikte yaşama bilinci ve barış ruhu ile hayatın merkezine insanı oturtarak, özgür, zengin ve mutlu olabiliriz. Barış için, çatışma zemininin bir an önce ortadan kaldırılması, buna ilişkin demokratik bir iradenin açığa çıkarılması, koşul ve süre içermeksizin silahların susturulması ve çatışmaların bir an önce sonlandırılması, insanımızın ekmek ve su kadar acil ihtiyacıdır. Bu yüzyılın çözüm dili, yöntem ve araçları barışçıl ve demokratik olmak durumundadır. Ne inkâr olmalı ne de isyan ve ayrılık. 'Öl-öldür' yerine, 'yaşa-yaşat' yeni dönemin felsefesi olmalıdır" dedi.
"AB için silahlar susmalı"
Türkiye'de iç barışın henüz sağlanamamış olmasına ve çatışmalı ortamın AB ile Türkiye ilişkilerini zorladığına işaret eden Zana, çok az bir ihtimal dahi olsa çatışmalar nedeniyle müzakere tarihinin verilmemesi halinde bunun vicdani sorumluluğunun ağır olacağını vurgulayarak, "Bu da bize göre tarihsel bir vebaldir. Silahların susması bu açıdan da oldukça önemlidir. Çözüm, kuşkusuz ithal patentli olmayacaktır. Sorun bizim ve hepimizin olduğuna göre, çözüm de içimizdedir. Ancak AB perspektifi almış bir ülkede demokratik çözüm daha kolaydır. Dolayısıyla sürecin ivme kazanmasında Türkiye'nin ve Kürtlerin tutumu ne kadar önemli ve belirleyici ise, Avrupa Birliği ve üye devletlerin tutum ve katkıları da o kadar önemlidir" şeklinde konuştu.
Dünya Barış Günü mesajı
Zana, ilerici insanlığın yarattığı evrensel değerlerle ortaklaşmanın, hem Kürdün hem Türkün hem de Türkiye'de yaşayan sorumlu her yurttaşın ortak özlem ve umudu olduğunu vurgulayarak, "Ben ve arkadaşlarım, l Eylül Dünya Barış Günü'nü bu duygularla kutluyoruz"'diye ekledi. (YS)
* 2 Eylül tarihli Ülkede Özgür Gündem Gazetesi'nin DİHA'dan aldığı haber.