Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden Doç. Dr. Koray Çalışkan'ın Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Okuduğum iddianamede verilere dayalı bir kanıt yoktur, kısa ve etkili bir eleştiri metnini olmayan delillerle yargılamaktadır.
Metni imzaladığım tarihte, Ak Parti hükümetinin barış ve açılım süreci adını verdiği çatışmasızlık hali bitmişti. Bu metin ortaya çıkmadan daha bir yıl önce aynı hükümet aydınlara barış sürecini desteklemek için çağrı yapıyor, destek olmayan ve bunu açıkça dile getirmeyen aydınların suskunluğunu eleştiriyordu.
Barış süreci bitti. Arkasından çok uzun süren ve şehir alanlarını kapsayan sokağa çıkma yasakları başladı. Tüm toplumun vicdanı sivil vatandaşlara yönelik yasakların sürdüğü her gün yaralanıyordu.
O zaman beni çok etkileyen ve unutamadığım bir örnek vermek istiyorum.
10 yaşındaki Cemile Çağarga, Cizre’de evinde vuruluyor, eve ambulans gelemiyor, kan kaybından çocuk ölüyor, ambulansı bırakın morg aracı dahi ulaşamıyor, annesi, kızcağızın ölü bedenini evdeki buzdolabına koymak zorunda kalıyor. 3 gün boyunca da cenazeyi defnedemiyorlar.
O sırada çıkan haberlerin yalnızca bu tekil örneği bile toplumda oluşan vicdan yarasını anlamamızı sağlıyor. Nitekim ulusal ve uluslararası birçok resmi ve sivil toplum kuruluşu bu dönemde sivillerin yaşadığı hak ihlallerini kayıt altına almıştır.
İnternette görüp imzaladığım mektup bu dönemde gerçekleşen ihlallere tepkiydi.
Metni bu bağlamda imzaladım. Savcının iddianamesinin aksine, bu yazıda şiddeti övecek, bir terör örgütünün yaptıklarını meşru gösterecek tek bir ifade yoktur.
Terör meşru ya da haklı gösterilemez. Ancak hükümetin attığı her adım meşru ve kanuni olmalıdır.
İmzamı verdiğim yazı bu genel çerçevenin altını çizmektedir. Dahası bir bilim insanı olarak gördüğüm yanlışları söylemem yalnızca bir tercih değil, bir sorumluluktur.
Şiddete ve cebre karşı durmak ve barış istemek suç değil, insan olmanın gereğidir.
Bu nedenle hiçbir suç unsuru olmayan bir dilekçeyi imzalayarak, anayasal olarak güvence altına alınmış ifade hakkımı kullandığım için yargılandığım bu davanın bitmesini ve beraatimi arz ediyorum. (KÇ/TP)