Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılında yayımladığı “Çocuklarda Bilişim Teknolojileri Kullanımı Araştırması” ile 6-15 yaş grubundaki çocukların dijital dünya ile kurduğu ilişkiyi veri temelli biçimde gözler önüne seriyor. Kamuoyunda sık sık ‘ekran bağımlılığı’, ‘sosyal medyanın zararları’ gibi başlıklarla tartışılan bu konu, araştırma sayesinde daha kapsamlı ve bütüncül bir bakışla değerlendiriliyor.
Araştırma Nasıl Yapıldı?
Turgut Alper Kerpiççi tarafından ele alınan ve derlenen sonuçlar çarpıcı bir tabloyu gözler önüne serdi. Kerpiççi'nin analizinden bir bölümü aşağıda sunuyoruz. (Çalışmanın tamamına erişmek için tıklayınız)
Sahiplik ile Kullanım Arasındaki Uçurum
Araştırmanın önemli bulgularından biri, çocukların cihazları kullanma oranları ile bu cihazlara sahip olma oranları arasındaki fark. 11-15 yaş grubundaki çocukların yüzde 86’sı akıllı telefon kullanırken, sadece yüzde 65’i bu cihaza sahip görünüyor. Kız çocuklarının sahiplik oranları oğlan çocuklarına kıyasla daha düşük. Oğlan çocukları için alınan telefon, tablet gibi cihazların kız çocukları için alınmadığını görüyoruz.
Bu farkın en önemli nedenlerinden biri, ekonomik engeller olarak öne çıkıyor. Bilgisayar ve oyun konsolu gibi pahalı cihazların sahiplik oranları oldukça düşük. Örneğin oyun konsolu sahipliği yalnızca yüzde 5 olarak belirlenmiş durumda. Buna karşılık çocukların mobil cihazlardan oyun oynamaya yönelmesi, bu eşitsizliğin bir sonucu olarak değerlendiriliyor.
Ekran Süresi ve Uyku Alışkanlıkları
Dijital cihaz kullanımı çocukların sağlığı açısından önemli faktörlerden biri olan uykunun da olumsuz etkilendiği görülüyor. 11-15 yaş grubundaki çocukların yüzde 42’si uyumadan önce, yüzde 29’u ise sabah uyanır uyanmaz telefonlarına baktığını söylüyor. Ayrıca bu yaş grubundaki çocukların yüzde 43’ü telefonlarını en az yarım saatte bir kontrol ediyor. 2021 yılında, Covid-19 pandemisi nedeniyle
okulların kapalı olduğu dönemde yapılan bu araştırma, telefonu düzenli kontrol etme davranışının çocuklarda da yetişkinlerdeki gibi bir rutin haline geldiğini gösteriyor.
Uzmanlara göre bu durum çocukların uyku düzenini olumsuz etkiliyor. Sosyal medya bildirimleri, mavi ışık ve gece geç saatlerdeki telefon kullanımı, çocukların sirkadiyen ritmini bozarak hem fiziksel hem zihinsel gelişimlerini tehdit ediyor.
Sirkadiyen Ritim Nedir?
Sirkadiyen ritim, vücudun 24 saatlik biyolojik saatidir. Uyku-uyanıklık döngüsünden hormon salgılarına kadar birçok işlevi düzenler. Gözle algılanan ışık (özellikle gün ışığı), beynimizdeki biyolojik saati senkronize eder. Ancak telefon, tablet gibi cihazlardan yayılan mavi ışık, bu ritmi bozarak melatonin hormonunun salgılanmasını engeller. Bu da özellikle çocuklarda uykuya dalmayı zorlaştırır ve uyku kalitesini düşürür.
Dijital Süreçler Sosyalleşmeyi de Etkiliyor
Ekran süresi arttıkça çocukların kitap okuma ve arkadaşlarıyla vakit geçirme oranlarının azaldığı da araştırmada yer alan önemli bir detay. Ancak bu veriler tek başına olumsuz bir tabloyu işaret etmiyor. Zira çocuklar dijital ortamda yalnızca pasif içerik tüketmiyor; video çekiyor, oyun oynuyor, yeni şeyler öğreniyor ve çevrimiçi topluluklara katılıyorlar. Bu nedenle ekran süresi kadar ne amaçla kullanıldığı da önem kazanıyor.
Ayrıca araştırma, çocukların ekran başında daha fazla vakit geçirmesinin ardında yatan sosyal nedenlere de dikkat çekiyor. Güvensiz kamusal alanlar, pahalı spor faaliyetleri, araç odaklı kentleşme gibi etmenler çocukları evde kalmaya ve dijital dünyada sosyalleşmeye itiyor.
Sosyal Medyada Kim, Ne Kullanıyor?
Araştırmada Türkiye’deki çocukların en çok kullandığı sosyal medya platformunun YouTube olduğu görülüyor. Onu sırasıyla Instagram (yüzde 63), TikTok (yüzde 36), Snapchat ( yüzde 32), Pinterest (yüzde 21), Facebook (yüzde 14) ve X (yüzde 8) oranla takip ediyor.
Cinsiyet bazında incelendiğinde, kız çocuklarının Snapchat ve Pinterest'i; oğlan çocuklarının ise Instagram ve Facebook'u daha çok kullandığı görülüyor.
Öte yandan Türkiye’de sosyal medya kullanımı için yasal bir yaş sınırı bulunmuyor. Uluslararası standartlara göre (GDPR, COPPA) 13 yaş altı çocukların veri paylaşımı yasak olsa da, denetim mekanizmalarının zayıflığı nedeniyle küçük yaştaki çocuklar da sosyal medya platformlarına rahatlıkla erişebiliyor.
Dijital Oyun: Konsol Değil, Cepte Oynanıyor
Oğlan çocuklarının yüzde 81’i, kız çocuklarının ise yüzde 63’ü dijital oyun oynuyor. Ancak bu oyunlar büyük ölçüde mobil cihazlar üzerinden gerçekleşiyor. Konsol sahipliğinin yüzde 5 gibi düşük bir seviyede olması, ekonomik bariyerleri yeniden gündeme getiriyor. En popüler oyun konsollarının fiyatı 2025 yılı itibariyle 17.000 TL ile 30.000 TL arasında değişirken, aynı dönemdeki asgari ücret 22.104 TL.
Araştırma, geniş bir kitleyle yapılmış olması, yaş, cinsiyet üzerinden veriler sunması açısından alana önemli bir katkı sağlıyor. Ancak bu tarz araştırmalarda, çocukların seslerine daha fazla yer verilerek, onların dijital deneyimlerini doğrudan anlamaya yönelik soruların sorulması gerekiyor. Ayrıca 16-18 yaş grubunun araştırmanın kapsamı dışında tutulması, özellikle ergenlik dönemi dijital alışkanlıklarını anlayabilmek adına önemli bir veri eksikliğini gözler önüne sermektedir.
Ekran süresi ve kullanım amaçlarına yönelik veriler, dijital dünya ile çocukların sosyal ve psikolojik iyi oluşu arasındaki ilişkilerin karmaşık yapısını doğrulamaktadır. Örneğin, uyku süresi veya kitap okuma oranlarının azalması gibi olumsuzluklar, aynı zamanda çocukların dijital platformlar üzerinden yeni bilgiler öğrenmeleri, sosyal ağlar kurmaları veya yaratıcılıklarını sergilemeleri gibi olumlu yönlerle iç içe geçmektedir. Bu nedenle, ekran sürelerini yalnızca “azaltılması gereken bir problem” olarak görmek yerine, içerik ve kullanım bağlamlarını da dikkate alan bir yaklaşımla değerlendirmek önemlidir.
Araştırmanın çocukların teknoloji kullanımına dair sunduğu veriler, bakım verenlerin, eğitimcilerin ve politika yapıcıların iş birliği içinde hareket etmesi gerektiğine işaret ediyor. Dijital eşitsizlikle mücadele, çocukların güvenli ve anlamlı çevrimiçi deneyimler kazanmasını sağlamaya yönelik düzenlemeler ve okullarda dijital okuryazarlık eğitimlerinin yaygınlaşması, bu iş birliğinin somut adımları olacaktır. Bakım verenlerin çocuklarla dijital dünya hakkında nasıl daha sağlıklı bir iletişim kurabileceğine dair rehberlik sunulması da sürecin önemli bir parçası olmalıdır. Politika yapıcıların temel görevi, internetin geniş kitleler tarafından erişilebilir olmasını sağlamak için altyapı çalışmalarını geliştirmek ve ifade özgürlüğünü güvence altına almak olmalıdır. Aynı zamanda platform ve hizmet sağlayıcıların sorumluluklarını daha net bir şekilde tanımlanmaları gerekmektedir.
(Mİ)

