Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu.
100 gün önce gözaltına alınan Cumhuriyet Gazetesi çalışanı gazetecilerin eşleri ve yakınları da toplantıya katıldı.
Kılıçdaroğlu Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Güray Öz, Hakan Kara, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay ve Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık’ın tutukluluklarına dikkat çekerek konuşmasına başladı.
Anayasa değişikliği referandumuna değindi.
“100 gündür iddianame yok”
Kılıçdaroğlu’nun açıklamasından satır başları şöyle:
“Cumhuriyet gazetesinden şu anda hapiste olanların eşleri aramızda. Onlar şunu gayet iyi bilsinler. Onların şu anda cezaevinde bulunmaları hepimiz açısından üzüntü verici. Onlar onuruyla ve dik duruşlarıyla kimseye ödün vermedikleri için oradalar. Onlarla hepimiz onur duyuyoruz, gururu duyuyoruz.
“Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör 100 gündür tutuklu aynı zamanda 39 gündür onlarla beraber Ahmet Şık da hapiste.
“Şu sorunun cevabını almış değiliz: Gözaltına aldınız, tutukladınız 100 gündür iddianame yok. Nasıl bir adalet yok. Belli ki bir yerden talimat bekliyorlar. Bir yerlerden olur bekliyorlar. Olur üzerine iddianame hazırlayacaklar. Veya suçlayacakları hiçbir materyal yok. Hiçbir şey yok. O zaman iddianameyi geciktirerek gözdağı vermek istiyorlar. Öyle anlaşılıyor. O savcılara şunu söylüyorum: Eğer sizin unvanınızda Cumhuriyet sözcüğü varsa, ve siz Cumhuriyet'in savcısıysanız Cumhuriyet'in gereklerini yapın. Birilerinin kölesi ve kulu olmayın, iktidar sopası olmayın. Cumhuriyet'i sonuna kadar savunun Cumhuriyet sözcüğünün gereğini yapın.”
“15 yıldır çıkaramadığınız kanun oldu mu?”
“İl ve ilçe başkanlarıyla hafta sonunda buluştuk. Parti değil memleket meselesi olduğunu konuştuk. Hayır dememizin ne kadar kıymetli olduğunu konuştuk. Şu soruyu her gittiğiniz yerde sorun. 15 yıldır iktidarsınız. 15 yıldır çıkaramadığınız bir kanun oldu mu? O zaman bu değişikliğin sebebi ne. Neden parlamento yetkisini bir kişiye devrediyor? Bunu herkese sorun. Şimdi tek adam rejimi getiriyorlar. 2010'da ne diyorlardı. Yargının bağımsızlığını, her vatandaşa devlet eşit yanaşacaktır diyorlardı. Ne oldu? Yargıyı kime teslim ettiler, FETÖ terör örgütüne... Devleti teslim alıp paralel devlet kullandılar.
“15 yıldır iktidarlar. Arzu edip alamadıkları karar var mı? Şimdi Başbakanlığı kapatıyorlar. Bunlar neyi yapamadılar? Bu sorunun cevabı yok. Bu ikisi en temel sorudur. Binali beye ve Sayın Bahçeli'ye de soruyorum. Cevap yok.
“Bu değişikliği istikrar için yapıyoruz diyor. 15 yıldır istikrar getiremedik diyorlar yani Türkiye'yi yönetemediklerini itiraf ediyorlar. Bu değişiklikle çift başlılığı önleyeceğiz diyorlar. Aslında yaptıkları çift başlığı anayasal kurum haline getirmek. Başkan hem ülkenin başkanı hem de partinin genel başkanı. Hem tarafsız hem taraflı. Bunun neresi tek kişi oluyor, tek başlı oluyor. Başkan'ı Vali temsil edecek, mensubu olduğu partinin il başkanı. Al sana iki başlık sistem. Bu anlattıklarım doğru değildir diyorlarsa çıksın söylesinler. Asıl devlette çift başlılığı böyle getirmiş oluyorlar.
“Anayasa değişikliği milletin hangi sorununu çözecek?”
“Bu kadar yetkiyi bir kişiye verirseniz Türkiye’yi bir maceraya sürüklemiş olursunuz. O Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’sini cumhurbaşkanı tayin ediyor. Gelen felaketin boyutlarını bilmeniz için bunları anlatıyorum. Türkiye bir maceraya sürüklenmemelidir. Ucu açık bir macera… Neyin ne olacağını kimse bilmiyor.
“Daha önemli olan, başkanlık sistemi gerçekleşirse, millet ile milletvekili arasındaki bağ kopuyor. O zaman milletin vekili demeyin buna, başkanın vekili deyin. Ama milletvekili diyemezsiniz. Onun sorunlarını çözme konusunda milletvekili bir şey elde edemiyorsa buna nasıl milletvekili diyeceğiz? Bir örnek daha, bu anayasa değişikliği milletin hangi sorununu çözecek?
“Terör sorununu çözüyor mu, hayır. Tek satır yok, hiçbir şey de yok. İşsizlik sorununu çözüyor mu? Hayır. Türk lirasının yabancı paralar konusunda değerini koruyor mu? Hayır. Kuzey Kore gibi, bir kişi konuşacak, 80 milyon dinleyecek. Bu kadar. Batı ne diyor? Bu ülkede demokrasi yok, can ve mal güvenliğim yok neden yatırım yapayım diyor.
“Komşularımızla olan ilişkilerimizi düzenleyecek mi? Hayır. Gıda fiyatları düşecek mi? Hayır. Ekonomik istikrar sağlanacak mı? Hayır. Bozulan eğitim sistemi düzelecek mi? Hayır. O zaman biz bu referandumda ne yapmalıyız? Hayır’larımızı çoğaltmalıyız.
“Tek adam yönetiminin son örneği Hitler”
Bu memleket meselesi, bu demokrasi meselesi! Benim gibi düşünmeyen insanların da demokrasiye ihtiyacı var. Bu karar hepimizin ortak kararıdır. Bu karar bir propaganda kararı da değil. Tek adam yönetiminin neler getirdiğinin en son örneği Hitler'dir. Bir kişiye 80 milyonun kaderini bağlarsanız Türkiye'yi ateşe atarsınız.
Sorun Kılıçdaroğlu'nun sorunu değil. Hepimizin sorunu Ben anlatmak zorundayım. Anlatıyorum, onlar da desinler ki Kılıçdaroğlu'nun şu cümlesi yanlış. Diyemiyorlar. Sakın onu dinlemeyin diyorlar. Niye korkuyorsunuz. Benim bu anlattıklarım Anayasa uzmanının gündemine girmez ki bir vatandaşın gündemine girer. Bir köyün merasıyla ilgili kararı muhtar mı versin köylüler mi versin. Yok efendim boşverin köylüleri, muhtar karar versin diyor.
“Ne istediniz de vermedik diyen kimdi?”
“Niye buraya milletin vekilleri geliyor. Türkiye'nin sorunlarını irdelemek ve ortak aklı öncelemek için buraya geliyoruz. Neden evet diyeceklerini bilmiyorlar, vatandaşa da anlatamıyorlar.
“Binali Yıldırım açıklama yapıyor. Efendim PKK, FETÖ hayır diyor biz de evet diyoruz. Üzülerek ve utanarak söylüyorum, bu kadar üzüntü verici bir durum. Ar damarı denen bir şey var. Ben merak ediyorum. Bunlar Oslo'da yok muydu? Dolmabahçe'de bunlar beraber oturmuyorlar mıydı? Habur'da yan yana değiller miydi? Kimi suçluyorlardı? APO'yla görüşen şerefsizdir diyordu sonra ben gönderdim diyordu. Ne istediniz de vermedik diyen kimdi? CHP'nin genel başkanı mı? Parsel parsel sattınız ya bunu da siz söylediniz! Onlar bu milleti ayıracaklar biz ayırmayacağız. Evet diyen de hayır diyen de bizim başımızın üzerindedir.
“Sayın Cumhurbaşkanı'nın saat 12.30'da Cumhurbaşkanının konuşması vardı. Kaça aldılar 13.30'a. Bu korkunun ifadesidir. Bizi kimse dinlemesin diye! İnadına sokak sokak tarla tarla gezip anlatacağız. Bizi tahrik etmek isteyecekler. Provokasyon yapacaklar. Buna kapılmayacağız. Bizi kışkırtmak isteyeceklerdir. Hiç bir kavganın içine de girmeyeceğiz." (BK)