Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın koronavirüs salgınına karşı başlattığı “Milli Dayanışma Kampanyası” çerçevesinde bazı kamu kurumu çalışanlarının maaşından bağış kesintisi yapılmasına dair açıklama yaptı.
Emekçilere bağışta bulunma dayatması yapılamayacağını vurgulayan KESK, sendika üyelerinin bağış yapmaya zorlanması durumunda suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.
KESK Yürütme Kurulu tarafından yapılan açıklamasında özetle şu ifadelere yer verildi:
“Zorlu bir süreçten geçmekteyiz. Bu süreç ya sosyal devletin gereklilikleri ve dayanışma ilişkileri ile daha az hasarla atlatılacak ya da sermayenin çıkarlarını merkeze alan otoriter, tekçi, partizan, sorumsuz yönetim anlayışında ısrar nedeniyle çok daha vahim, ağır ve onarılması imkânsız büyük acılara yol açacaktır.
"İktidar sürecin ciddiyetinin farkında değil"
"İktidarın süreci sağlıklı okumadığı, ciddiyetin farkında olmadığı, fırsata çevirmek istediğine dair sadece son on günde çok sayıda olaya şahit olduk. İlk örneklerden biri sağlık emekçilerinin alkışlanması eyleminde yaşanmıştır. İktidar eylemin amaçladığı sağlıkçıların başta koruyucu malzeme olmak üzere taleplerini karşılamak yerine alkışlara eşlik ederek eylemi medyatik bir piar çalışmasına çevirmek istemiştir.
"Sosyal yardım yerine Kanal İstanbul yapılıyor"
"İşsiz kalanlar, ücretsiz izine zorlananlar, asgari ücretin dahi altında maaş alan yüzbinlerce emekli, ölümle burun buruna çalışmak zorunda kalan emekçiler, çok zor koşullar altında çalışan sağlık emekçileri, küçük esnaf, kısacası milyonlar iktidardan, dünya devletlerinin birçoğunun yaptığı gibi sosyal yardımlar, sosyal hizmetler içeren paketler açıklamasını beklerken sermayeye 100 milyar TL aktarmayı içeren paket ile, Kanal İstanbul projesinin 8 milyar TL bedelli ilk ihalesi ile karşılaştılar.
"Emekçinin üç kuruşuna göz dikildi"
"Daha bunların tartışmaları devam ederken bu kez de ‘Milli Dayanışma Kampanyası’ adı altında ciddiyetten yoksun, devletin yükümlülüklerini üzerinden atmayı ve sermayeye minnet duyulması duygusu yaratmayı amaçlayan bir kampanya karşı karşıya kaldık. Kampanya vergi indirimi avantajı sağlanan iş insanları ile sınırlanmamış, ekonomik kriz ve salgın koşullarında yaşam mücadelesi veren emekçilerin elinde kalan üç beş kuruşa da göz dikilmiştir.
"Bağış zorunluğa dönüştürülüyor"
Bir yandan emekçilerden bağış talep edilirken diğer yandan muhalif belediyelerin hesaplarının bloke ettirilip 'başka devlet, yeni hükümet kurulmak isteniyor' gibi absürt, tehlikeli bir iddia eşliğinde engellenmeye çalışılması yardım kampanyasının amacı ve geleceği ile ilgili kaygı ve kuşkuya neden olmaktadır.
Öte yandan bir bağış kampanyası gibi sunulmasının, 'gönüllülüğün esas alındığı' şeklinde açıklamalar yapılmasının aksine, yaşananlar, kampanyanın başta kamu işyerlerinde olmak üzere bir dayatmaya, zorunluluğa dönüştürülmek istendiğini göstermektedir.
"Kamu çalışanlarına mesaj atılıyor"
"Örneğin sağlık emekçilerinin taleplerini büyük oranda görmezden gelmesi yetmiyormuş gibi iktidar bu kez de Sosyal Hizmet İl Müdürlükleri eliyle sosyal hizmet emekçilerine gönderdiği mesajda ‘Personelden en az 100 TL olmak kaydı ile destek sağlanması kararı alındığını, bireysel olarak daha fazla destek de sunulabileceğini’ belirtmiştir.
Benzer mesajlar BOTAŞ, Orman Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Adalet Bakanlığı, Yargıtay gibi pek çok kurumda salgına açlık ve sefalet ücretleri ile yakalanan kamu emekçilerine de gönderilmiştir.
Gönderilen yazı ve mesajlarda belirlenen miktarların kurum personelinin maaşlarından kesilerek kampanya hesaplarına aktarılacağı, dekontların kurum merkezine gönderileceği ifade edilmektedir.
"Paraların nereye gideceği meçhul"
Kısacası katılımı gönüllü olması gereken kampanya, limitleri bile yöneticiler tarafından belirlenmiş, yüz binlerce kamu personeli için katılımı zorunlu bir kampanyaya dönüştürülmek istenmektedir. Tek başına bu yaklaşım bile daha önce deprem vergisi gibi vatandaşlardan toplanarak oluşturulan kaynakların akıbetinin meçhul olduğunu hatırlatmakta, bu kampanyadan elde edilecek gelirin de nerelere harcanacağına dair soru işaretlerini büyütmektedir.
"Bağışta bulunma dayatması yapılamaz"
Kamuoyu, üyelerimiz ve tüm kamu emekçilerine net olarak belirtmek isteriz ki, ekonomik kriz koşullarında kıt kanaat geçinirken, şimdi de yaşam mücadelesi vermek zorunda kalan hiç kimseye, hiçbir emekçiye bağışta bulunma dayatması yapılamaz. Bağışta bulunmak istemeyene yönelik ayrımcılık yapılamaz, teşhir edilemez. Bu durum başta anayasanın 128. maddesinin ikinci fıkrası ile 657 sayılı devlet memurları Kanunu’nun 18. Maddesi olmak üzere ulusal ve uluslararası hukuka aykırıdır.
"Hukuki süreç başlatılacak"
Kampanya kapsamında başta sendika üyelerimiz olmak üzere kamu emekçilerinin bağış yapmaya zorlanması halinde bu husus tutanak altına alınacaktır. Sendika genel merkezlerimize ve konfederasyonumuza ulaştırılacak bu tutanak ve bildirimler sonrasında hızla hukuki süreç başlatılacak. Onayları olmadan gelirlerinden kesinti yapılması durumunda ise suç duyurusunda bulunacaklardır." (RT)