Kelepir Mal Bunlar, Yetişen Alacak
Peki, özelleştirilmeye çalışılan bu kuruluşları yeterince tanıyor muyuz? Bu kuruluşların ülkeye katkılarının boyutlarının ne olduğunu biliyor muyuz? İşte satılmaya çalışılan Petkim ve Tüpraş'ın künyesi...
Petkim: Sektörün tek temsilcisi
Türkiye, 1965 yılında İzmit Yarımca'da Petkim'i kurarak, benzer gelişmişlik düzeyindeki ülkelerden daha önce petrokimya sektörüne girdi. İlk kurulduğu yıllarda ülkenin tüm talebini karşılayan Petkim, yüzde 100 kapasite artırmasına rağmen talebi karşılayamaz duruma geldi. 1980'li yılların ortalarında İzmir-Aliağa'da 2. Petkim Kompleksi kuruldu.
Ticari plastikler, elyaf hammaddeleri, lastik hammaddesi ve yan ürün olarak kimyasallar üreten Petkim, 1980-1991 yılları arasında yurtiçi pazarın yüzde 70'ine sahip iken, bugün bu oran yüzde 35'e inmiş durumda.
Oysa, dünyada 2005 yılında termoplastik tüketiminin 2.6 milyon ton, 2010 yılında ise 4.6 milyon ton olması tahmin ediliyor. Bu anlamda Türkiye, çok önemli bir pazar konumunda bulunuyor.
Kuruluş, üretim faaliyetlerini optimum kapasite ile verimli bir şekilde sürdürüyor. 2002 yılında 962 trilyon lira net satış, 21 trilyon lira faaliyet karı elde eden Petkim, 12.4 trilyon lira da vergi ödedi. İstanbul Sanayi Odası'nın 500 büyük kuruluş sıralamasında 11. sırada yer alan şirketin, ekonomiye katkısı ise 254 trilyon lira oldu.
Petkim'in avantajları
Nitelikli ve deneyimli iş gücüne sahip olan Petkim'de çalışanların sayısı her yıl düşüyor. 1997 yılında 7 bin 28 olan personel sayısı, 2001 yılında 5 bine düştü. Bununla birlikte işçilik ücretlerinin düşük olması, şirketi avantajlı kılıyor.
Petkim, büyük ve küçük tonajlı gemilerin yanaşabileceği liman, enerji tesisi, atölyeler, teknik emniyet, atık giderme üniteleri, vs., ticaret merkezlerine ve iç pazara ulaşımı sağlayabilecek karayolu ve demiryolu, yanıcı ve patlayıcı petrokimyasalların üretimi ve ürünlerin nakliyesi için gerekli altyapı ve teknik emniyet, açık ve kapalı basınç altında ve atmosferik tanklarda depolama ve özel amaçlı dolum tesislerinin bulunması, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ve diğer ülkelere yakınlığı ile stratejik bir konumda.
Kuruluş ayrıca, Türkmenistan, İran, Türkiye doğalgaz, Bakü-Ceyhan boru hatları, enerji santralleri açısından bir yatırım alanı ve çok dinamik iç pazarın varlığı, doğalgaz ve petrol kaynaklarına yakınlığı nedeniyle bu kaynaklara sahip ülkelerden hammadde ve enerji kaynaklarını uygun fiyatla ve sürekli temin edebilme avantajlarına sahip.
Ucuz ve kolay hammadde sağlayan Petkim
Türkiye'nin 3 milyar dolarlık plastik hacmi bulunuyor. Türkiye'de yaklaşık 2 bin plastik üreten firma faaliyet gösteriyor. Bu firmaların sadece yüzde 10'u büyük firma. Geri kalan kısmı ise yurt içi tüketime yönelik üretim yapan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ).
Bunların yüzde 95'ine hammaddeyi Petkim temin ediyor. Ancak kuruluş, sektörün kullandığı hammaddenin ancak yüzde 35'ini karşılayabiliyor. Yüzde 65'i ise Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Güneydoğu Asya'nın, standart dışı ürünleri ile karşılanıyor.
Geçmişte plastik hammadde ticaretini İstanbul merkezli az sayıda üretici firma yapmaktayken, Petkim sayesinde bu ticaret Anadolu'ya yayıldı. Doğal tekel olan Petkim, bu küçük firmaların hammaddeye ucuz ve kolay ulaşmasını sağlıyor.
Çevreye duyarlı bir kuruluş olarak Petkim
Petkim, çevreyi koruyucu ve çevre dostu ürünlerin üretimi, atıkları azaltmak gibi, çevre yönetim sistemlerinin getirdiği yüksek maliyetleri göğüsleyerek ön arıtma, atık giderme, tehlikeli atıkların yakılmasına yönelik çevresel yatırımlarla çevresel değerlere de sahip çıkıyor.
Örneğin Avrupa'nın bir çok ülkesinde Klor Alkali Tesisleri'nin çoğunda civalı proses ile üretim sürdürülürken Petkim, klor üretiminin tamamını civa kullanılmayan membran cell'lerle gerçekleştirecek önemli bir yatırım yaptı. Oysa, özel kesim teşvikler, vergi indirimleri yanında ÇED raporlarından dahi muaf olmayı talep ediyor.
Sanayinin ve kalkınmanın lokomotifi: Petrokimya sektörü
Petrokimya sanayinin bir diğer özelliği de, ürünlerin genellikle zincirleme üretim süreçleri ve yüksek otomasyonun uygulandığı büyük ölçekli tesislerde üretilmesi.
Sanayileşme ve kalkınmanın lokomotif sektörlerinden olan petrokimya sanayine ülkeler, kamu girişimciliğiyle girdiler. Japonya, Kore ve Tayvan gibi ülkelerde devlet, özel kesim üzerinde kapasite, yatırım kararları, dikey bütünleşmenin denetim ve kontrolünü yapıyor.
20 uluslararası petrol şirketinin toplam gelirindeki kimyasalların ortalama payı yüzde 20-25, işletme karındaki kimyasalların payı ise yüzde 30-64 arasında bulunuyor.
Tüpraş: Türkiye'nin en büyük kuruluşu
Türkiye'nin akaryakıt ihtiyacının yüzde 86'sını karşılayan dünyanın en mükemmel 400 büyük şirketi listesinde yer alan Tüpraş, Avrupa'nın yedinci, Türkiye'nin ise en büyük kuruluşu.
Türkiye'nin rafineri faaliyetlerini yılda 32 milyon ton toplam kapasiteye sahip beş rafineri yürütüyor. Bunun 27.6 milyon ton/yıl olan kısmı İzmir, İzmit, Batman ve Kırıkkale rafinerilerinden oluşan Tüpraş'a ait. Kapasite kullanım oranı yüzde 84.5 olan kuruluş, 2002 yılında 15.5 katrilyon satış, 8.9 katrilyon lira da vergi ödedi. Tüpraş'ın 2002 yılı işletme karı ise, 137.6 trilyon lira.
Bu arada, Tüpraş yatırımlarına devam ediyor. 2001-2005 döneminde 700 milyon dolar olan yatırım projeleri tamamlanarak 3.1 milyon ton olan benzin üretimi iki kat artarak 5.8-6 milyon tona yükselecek. 7.3 milyon ton olan siyah ürün üretimi, 2005 yılında 6.3 milyon tona düşecek. Böylece, siyah ürünlerin beyaz ürünlere dönüşmesiyle karlılığı daha da artacak.
İSO 500 sıralamasında ilk sırada yer alan ve Avrupa'nın 7. büyük kuruluşu. Deutsche Bank araştırmasına göre; Tüpraş; Polonya, Macaristan, Yunanistan şirketlerini geride bırakarak, Avusturya petrol şirketi OMV ile eşit düzeye gelmiş bulunuyor.
Rafineri-petrokimya entegrasyonunu gerçekleştiren Tüpraş'ta toplam 5 bin 510 yetişmiş, nitelikli işgücü bulunmaktadır.
Petkim özelleşirse ne olur?
Petkim, petrokimya, plastik, kauçuk, ambalaj, deterjan, kimya gibi yüksek katma değer ve istihdam yaratan sanayilerin gelişmesinde lokomotif olması nedeniyle stratejik öneme sahip.
Petkim, bütün dünyada olduğu gibi entegre bir yapıda, yüksek teknolojiye dayalı ve giderek artan üretim ölçeğinde kurulmuş, ülkemizin tek temsilcisi olan kuruluş.
Dünyada özel sektör, daha çok özel kimyasallar denilen nihai ürünlerin yatırımlarında yer alıyor. Örneğin, Güney Kore, Asya krizinde bile petrokimya tesislerini özelleştirmemiş, kamu eliyle üretimine devam etmişlerdir.
Türkiye Petkim ile bu alanda avantajlı ülkeler arasında yer alıyor. Uluslararası petrokimya analizlerinde belirtilen stratejik rekabet faktörleri olan; mevcut kapasite ve altyapı, büyük iç pazar ve büyüme hızı, nitelikli ve ucuz işgücü bakımından Türkiye, Petkim ile ABD, Kanada, Avrupa, Çin, Güney Kore gibi ülkeler arasında yer alıyor.
Petkim'in özelleştirilmesi durumunda Türkiye petrokimya sanayi tamamen dışa bağımlı hale gelecek ve petrokimyasal madde üreten ülkelerin pazarı olacak. Oysa kamu eliyle üretimin devam etmesi ile; bu ürünler kolay ve güvenli temin edilecek, yüksek miktarlarda katma değer yaratılarak kaynaklar yurt içinde kalacak, döviz tasarrufu yatırıma dönüşerek istihdam artışı sağlanacak. Ülke ekonomisine 254 trilyon lira katkı sağlayan Petkim'in özelleştirilmesi ile, ulusal gelir azalacak, yöre halkı yoksullaşacak.
Bu özelleştirme girişimi, Türkiye petrokimya pazarının yerli ve yabancı özel şirketlerin kontrol ve denetimine geçmesine yol açacak. Ayrıca, Petkim ve Tüpraş'ın özelleştirilmesi bir kentin (Aliağa ve çevresi) yıkıma uğratılarak yok edilmesine yol açacak. Kıt kaynakları olan ülkemize büyük maliyetler ve yıkıma neden olacak bu özelleştirme uygulamasının hesabının verilmesi oldukça güç görünüyor.
Satın almak yerine yenisini kursunlar
Petkim kompleksi konum açısından çok önemli olanaklar taşıyor. Kuruluş büyümeye uygun altyapısı, mevcut faal alanların getireceği yatırım bedelinin düşüklüğü, yatırım süresinin kısalığı (3 yıl gibi) ve rafineri-petrokimya entegrasyonunu sağlayacak olanaklara sahip.
Kapasite ve kaynak kullanım oranı açısından oldukça yüksek bir performans gösteren Petkim, uluslararası standartlarda üretim kapasitesi, ürün kalitesine ve Avrupa ülkeleri ile rekabet gücüne sahip bulunuyor.
Özel sektör, yatırım süresinin kısalığı, yeniden edinme değeri 3-4 milyar dolar olan bu sektöre ile teknoloji donanımlı yeni petrokimya tesisleri kurarak talebe açık yurtiçi pazarın üçte ikisinin ihtiyacını karşılayabilir.
Tüpraş'ı alan tekel gücünü kullanacak
Yine Petkim'de olduğu gibi Tüpraş'ın da özelleştirilmesi durumunda endişeler aynı. Petkim ve Tüpraş, ölçek ekonomilerinin sonucunda oluşmuş, üretim ölçeğinin büyümesi yoluyla maliyetlerin düşmesi temeline dayalı doğal tekeller. Doğal tekellerin kuralları ile çalışması toplumun refahı açısından rekabet yaratmaktan daha etkin bir yöntem olarak kabul ediliyor.
Böylelikle ulusal güvenlik, toplumun tasarruflarının korunması, sanayinin geliştirilmesi, tüketicilerin ucuz ve kaliteli üründen yararlanması ve çevre koruyucu önlemlerin alınması sağlanıyor. Bu kuruluşlar özelleştirildiğinde özel tekel oluşacak, kar güdüsü öne çıkacak.
Denetimsiz hale gelecek yerli üretim dokuları, üretim yerine ticaret ağırlıklı yerli ve yabancı gruplar tarafından yok edilecek.
Devletin fiyatları düzenlemesi ortadan kalkacak, özel kesim bu monopol yapıyı yüksek fiyatlamalarla kötüye kullanacak. Türkiye, petrol petrokimya ürünlerinin açık pazarı olacak, dışa bağımlılık artacak, bu ürünleri kolay ve güvenli temin edebilme olanağı ortadan kalkacak, büyük oranlarda döviz kaybı olacak.
Kelepir fiyatına satılacak
Türkiye'de ilk sırada, Avrupa'da ise 7. büyük kuruluş olan Tüpraş'ın yeniden kuruluş değeri 8.5-9 milyar dolarken, 1-1.5 milyar doları veren bu kuruluşa sahip olacak.
Üretim üniteleri arasında ham ve yarı mamul madde alışverişi ve değerlendirmeleri yanında, üretim birimlerinin yararlandığı elektrik, buhar üretim üniteleri, yangın söndürme teşkilatı ve atık sistemlerinin; gerçek ünite maliyetlerinin hesaplanması oldukça zor ve karmaşık.
İngiltere özelleştirmelerinde benzer kuruluşların değerlerinin çok altında satılması sürekli eleştirilmişti.
Bu açıdan Tüpraş ve Petkim "kelepir mal" gibi ucuza devredilecek. Yine özelleştirme durumunda, istihdam daralacak, işten atılmalar ve sendikasızlaştırma yaygınlaşacak.
Kamu yararını göz ardı eden özel sektör, çevre koruyucu önlemleri maliyet unsuru olarak gördüğünden bu yatırımlara yönelmeyecek, dolayısıyla çevresel tahribatlara neden olacak.(BB/NK)
* Bilgiler Petrol-İş sendikasının Savaşın gölgesinde Özelleştirme Kampanyası için hazırladığı dosyadan alınmıştır