İmzacılar "Farklı etnik ve dini kimliklere sahip olmanın, Türk olmaya karşı bir kışkırtma, bir hakaret, bir tehdit olmadığı gerçeği benimsenene dek, Türkiye'de siyasi, yasal ve kültürel ayrımcılığa maruz kalan tüm kimlikler bizlere de ait olacak" diyor.
"Barışçı bir çabayı başlatmazsak Türkiye şiddet toplumuna dönüşecek"
Metinde, bu girişimin nedenlerinden biri olarak barışçı bir çabanın başlatılmaması halinde Türkiye'nin bir şiddet toplumuna dönüşeceği öngörüsü de yer alıyor:
"Irkçılığın, ülkemizde ve başka ülkelerde toplumun tümü için her zaman yıkıcı sonuçlar doğurduğunu; buna karşı barışçı, sürekli ve geniş çaplı bir çabayı şimdi başlatmazsak, Türkiye'nin farklılıklarından arındırılmış bir şiddet toplumuna dönüşeceğini gördüğümüz için,
"Irkçılığın bilinçli bilinçsiz tüm aktörlerini, resmi kaynaklarını ve kültürel mimarlarını bu cinayetin azmettiricileri ve yükselen toplumsal şiddetin sorumluları olarak, sözlerimizin ya da kalemlerimizin ulaşabildiği her platformda ifşa edeceğimizi; onlarla mücadelemizin, elimizden gelen tüm barışçı eylem biçimleriyle, bundan böyle sürekli olarak devam edeceğini; bu çabaya katkıda bulunan ya da bulunmak isteyen kişi ve kurumlar ile birlikte, ırkçılığın açıkça ya da dolaylı olarak tehdit ettiği bütün Türkiyelilerle sürekli, kararlı ve somut bir dayanışma içinde olacağımızı ilan ediyoruz."
Çağrının tam metni şöyle:
İfşaya Çağrıİlk 40 imzacının listesiyse şöyle:Biz, aşağıda imzası bulunan Türkiyeli vicdan sahipleri, 23 Ocak'ta Hrant Dink'in cansız bedeninin arkasında yürüyen kalabalığın saygılı sessizliğinin, ortak bir iradeye dönüşmesini istiyoruz. Irkçılığı milliyetçilik adı altında meşrulaştıranların, bu korkunç cinayetin işlenmesinde sorumluluk sahibi olduğunu biliyor, bu söylemi ifşa etmenin böyle bir sivil iradenin gereği olduğuna inanıyoruz.
TCK'nin 301. maddesi uyarınca hakkında açılan dava başta olmak üzere, bütün hayatı boyunca verdiği mücadelede Hrant Dink'i gerektiği gibi destekleyememiş olmaktan; kan, ırk, ölüm ve nefret üzerinden kişisel ve siyasi çıkar sağlayan çevrelere karşı daha önce yeterince ses çıkaramamış olmaktan ötürü kendimizi suçlu hissettiğimiz için;
Hrant Dink'in ailesi, Agos Gazetesi çalışanları ve Türkiye Ermenileri başta olmak üzere, Türkiye'de ayrımcılığa maruz kalan tüm kesimlerle dayanışma içinde olmayı her zamankinden daha çok istediğimiz için;
İntikam ve yıkım üzerine kurulu bir ülkede değil, Avrupa Birliği'nin ve başka ülkelerin tutumu ne olursa olsun; demokratik, çoğulcu, insan haklarına ve ifade özgürlüklerine saygılı, içindeki farklı kimlikleri zenginlik olarak görebilen bir ülkede yaşamak istediğimiz için;
Yıllardır gözlerimizin önünde, medyada, televizyonda, reklam dünyasında, toplumsal yaşamın her alanında bilinçli bir biçimde beslenerek, bebeklerden katiller yaratma noktasına getirilen milliyetçiliğin bu ülkede başka canlar aldığını bir daha görmek istemediğimiz için;
Milliyetçi dalganın desteğini her ne pahasına olursa olsun arkalarına almak uğruna, sudan bahanelerle Hrant Dink'in cenazesine gelmeye cesaret edemeyen tüm siyasi sorumluları, ölüm ve nefret üzerinden çıkar sağlayan hesapçılar olarak gördüğümüz için;
Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından, çeşitli kurum ve kişilerin daha Dink'in cenazesi kalkmadan başlattıkları "Türkiye'nin imajı bozulmasın" kampanyasından midemiz bulandığı ve kendi insanlarını katletmeyen bir ülkenin, zaten "imaj" sorunu olmayacağına inandığımız için;
Hrant Dink'in inandığı ve anlatmaya çalıştığı gibi, 1915'ten itibaren yaşananların ve Ermenilerin bugün hala maruz kaldıkları ayrımcılıkların sorgulanabilmesine olanak tanıyacak toplumsal koşulların oluşturulması gerektiğine inandığımız için;
Irkçılığın, ülkemizde ve başka ülkelerde toplumun tümü için her zaman yıkıcı sonuçlar doğurduğunu; buna karşı barışçı, sürekli ve geniş çaplı bir çabayı şimdi başlatmazsak, Türkiye'nin farklılıklarından arındırılmış bir şiddet toplumuna dönüşeceğini gördüğümüz için;
Irkçılığın bilinçli bilinçsiz tüm aktörlerini, resmi kaynaklarını ve kültürel mimarlarını bu cinayetin azmettiricileri ve yükselen toplumsal şiddetin sorumluları olarak, sözlerimizin ya da kalemlerimizin ulaşabildiği her platformda ifşa edeceğimizi; onlarla mücadelemizin, elimizden gelen tüm barışçı eylem biçimleriyle, bundan böyle sürekli olarak devam edeceğini; bu çabaya katkıda bulunan ya da bulunmak isteyen kişi ve kurumlar ile birlikte, ırkçılığın açıkça ya da dolaylı olarak tehdit ettiği bütün Türkiyelilerle sürekli, kararlı ve somut bir dayanışma içinde olacağımızı ilan ediyoruz.
Farklı etnik ve dini kimliklere sahip olmanın, Türk olmaya karşı bir kışkırtma, bir hakaret, bir tehdit olmadığı gerçeği benimsenene dek, Türkiye'de siyasi, yasal ve kültürel ayrımcılığa maruz kalan tüm kimlikler bizlere de ait olacak.
Hürcan Aslı Aksoy, Mehmet Barış Albayrak, Can Asena, Defne Ayaş, Zeynep Başer, Emir Benli, Cem Bico, Aslı Çiçek, Çiler Çilingiroğlu, Kerem Coşar, Merih Danalı, Derhan Demirkaya, Nazlı Doğuoğlu, Deniz Dursun, Ece Erbay, Harun Ercan, Başak Ertür, Raif Derin Esmer, Nazım Gizem Forta, Zeynep Özgün Forta, Aslı Gür, Gökhan İrfanoğlu, Yasemin Özcan Kaya, Emre Keki, Burçak Keskin, Mahmut Koyuncu, Deniz Mardin, Alber Nahum, Ahmet Öğüt, Ali M. Oker, İmge Oranlı, Gümüş Özdeş, Mert Reisoğlu, Emre San, Evren Savcı, Aslı Seven, Nıvart Taşçı, Ferhat Taylan, Adnan Yıldız, Hakan Yücefer (TK)
* Çağrı metnini görmek ve imza atmak için: www.hrant-ve-biz.org