Adalet Bakanı Cemil Çiçek, "Medeni Kanun'un 187. maddesinin değiştirileceğini", Bakanlığın "evli kadınların kızlık soyadını taşımalarına itiraz etmeyeceğini" açıkladı. Kadınların gündeminde şimdi, kanun değişikliği sırasında talep ve önerilerinin dikkate alınması var. Bir de, Nüfus Kanunu değişikliği...
Bakan Çiçek Anayasa diyor ama...
Hürriyet gazetesinin haberine göre, Bakan Çiçek, bu kararı "yürürlükteki yasaların uluslararası sözleşmelerle çelişmesi halinde, sözleşmenin uygulanmasını" öngören Anayasa maddesi ile gerekçelendirdi.
Oysa kadınlar, Medeni Kanun'un yasalaşması sırasında da itiraz ettikleri 187. maddenin değişmesi için yıllardır yoğun bir mücadele yürütüyorlar.
AİHM Tekeli'nin yanında, Ağırdemir CEDAW'a başvuracak
Bakan Çiçek'in "kanun değişikliği müjdesi"ni sağlayan da aslında, bu kadınlardan Ayten Ünal Tekeli'nin 10 yıllık mücadelesi sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) aldığı bir karar...
Ayten Ünal Tekeli'nin yanı sıra pek çok kadın sadece evlilik öncesi soyadlarını kullanma talebiyle mahkemelere başvurmuş, ancak talepleri reddedilmişti.
Soyadı Kanunu'nun Anayasaya aykırılığı iddiasıyla mahkemeye başvuran ancak davası reddedilen avukat Ayten Ağırdemir de, geçtiğimiz günlerde iç hukuk yollarını tüketmişti. Ağırdemir şimdi Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) doğrultusunda Birleşmiş Milletler (BM) Ayrımcılığa Karşı Komite'ye başvurmaya hazırlanıyor.
Kadın-erkek eşittir, Medeni Kanun da kadınların yanında
İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi (KHUM) avukatlarından Hülya Gülbahar ve Ayten Ağırdemir ile İzmir Barosu avukatlarından Ayten Ünal Tekeli, Soyadı Kanunu'nun değişmesi için verdikleri mücadeleyi şöyle gerekçelendiriyorlar:
"Medeni Kanun'un 187. maddesi, cinsiyetçi; bireye müdahale, özel yaşama saldırı ve ayrımcılık içeriyor. İnsan soyunun sadece erkek üzerinden gittiğini kabul eden ataerkil yaklaşımın bir yansıması. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne, (AİHS), Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne (CEDAW) ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na aykırı.
Evlenen kadının kocasının nüfusuna geçip onun soyuna dahil sayılması, eşit ve demokratik aile ilişkilerine aykırı, kadının bağımsız bir birey olarak varlığını hiçe sayıyor.
Bu yaklaşıma göre, bütün çocuklar babalarındır, evlenen bütün kadınlar da kocalarınındır. Kadının kocasının soyadını taşımaya mecbur edilmesi kadını toplumsal olarak kimliksizleştirmenin, yok saymanın; kadına karşı psikolojik ve toplumsal şiddetin göstergelerinden."
Avukat Tekeli, kimlik meselesinin kadınlar açısından önemini şöyle açıklıyor:
"Geçmişte pek çok Türk, kimliklerine müdahale edildiği gerekçesiyle Bulgaristan'dan Türkiye'ye döndü. Güneydoğu'da insanlar çocuklarına istedikleri isimleri koymak için onlarca cendereden geçtiler. Şimdi de biz kadınlar kimliğimize sahip çıkmanın mücadelesini veriyoruz."
Yasa koyucunun erkek egemen zihniyeti
Mücadelelerinin yıllardır "yasa koyucuların erkek egemen zihniyetinin yarattığı engellerle" karşılaştığını vurgulayan kadınlar, Adalet Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı arasındaki yazışmayı bu zihniyete örnek gösteriyorlar:
"Medeni Kanun'da 'aile reisliği' kavramı kaldırıldı; kadın ve erkek evliliğin eşit yetki ve sorumluluklara sahip bireyleri olarak tanımlandı.
Kadın ve erkek arasında, yasalarda ayrımcılık gerektirecek bir farklılık yok. Farklılık sadece yasa koyucuların kafasında. Onlar soyadını erkeğin egemenlik göstergesi olarak ortaya koymaya çalışıyorlar. Adalet Bakanlığı'nın dünkü (Çarşamba) beyanı da bu tutumu pekiştiriyor..."
Soyadı kanunu önerileri
Kadınlar, Soyadı Kanunu değişikliği sırasında talep ve önerilerinin dikkate alınmasını istiyorlar. İzmir ve İstanbul'da, bir grup hukukçu ve kadının, Yasa Tasarısı önerisi için hazırlıkları sürüyor.
Kadınların yasa tasarısına ilişkin önerileri, "tercih özgürlüğünden" yana:
"Kadın ve erkek, ayrı ayrı evlilik öncesi soyadlarını kullanmak; her iki soyadını birlikte kullanmak; iki soyadından birini kullanmak ya da kadının/erkeğin soyadının dışında üçüncü bir soyadı seçmek haklarına sahip olmalı. Çiftlere, evlilik memuruna bulunacakları beyan doğrultusunda kimlik belgesi verilmeli."
Avukat Hülya Gülbahar ayrıca, 'soyadı' kavramı yerine 'aile adı' kavramını öneriyor.
Nüfus Kanunu değişmeli
Avukat Ayten Ağırdemir ise, düzenleme sayesinde boşanmanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerinin azalacağını vurguluyor. Boşanma halinde anne ile çocuğun soyadlarının farklılaştığını hatırlatan Ağırdemir, "Düzenleme sayesinde bu farklılık hem çocuğu rencide etmez hem de anne ve çocuğun özel hayatlarının gizliliği korunmuş olur" diyor.
Kadınların, en az Soyadı Kanunu kadar önemsedikleri bir başka değişiklik de gündeme geliyor böylece: Nüfus Kanunu değişikliği...
Medeni Kanun Madde 321; "Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin, evli değilse ananın soyadını taşır" diyor.
Kadınlar, bu düzenlemenin annesinin soyadını taşıyan çocukların 'evlilik dışı' diye damgalanmasına neden olacağına dikkat çekiyor ve önerilerini sıralıyorlar:
"Ebeveyn evli olsa da olmasa da, çocuk tercihe göre annenin / babanın ya da her ikisinin birden aile adını alabilmeli. Bu, kadının da çocuğun da 'evlilik dışı' diye damgalanmasını engeller." (BB/YS)