"Kadın Katlini Önlemeyen Devleti CEDAW'a Şikayet Edebiliriz"
Devletin, polise, jandarmaya ve savcılığa başvurduğu halde Hülya Tazegül'ü koruyamamasını avukat Habibe Yılmaz Kayar, 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un uygulanmasına ilişkin eksikliklerle ilişkilendiriyor.
Tazegül, 18 Mayıs 2011'de kocası tarafından başından vurularak öldürüldü.
Kadınlara Hukuki Destek Merkezi Derneği'nin (KAHDEM) kurucusu Kayar'a göre, 4320 Sayılı Yasa, aile mahkemesi hakimlerine saldırganın evden uzaklaştırılması anlamına gelen "koruma tedbiri kararı" alma yetkisi verse de savcılıklar başvuruları gereken hızla aile mahkemesine gönderemiyor, aile mahkemesi mesai saatleri dışında çalışmadığı için zamanında karar alınamıyor, karar alınsa da kolluk kararı saldırgana yeterince hızlı tebliğ edemiyor. Ayrıca saldırganın denetlenmesine ilişkin prosedürde de eksiklikler var.
Oysa Türkiye'nin 11 Mayıs'ta ilk imzacısı olduğu "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi", kadına yönelik şiddeti ilk kez açıkça insan hakkı ihlali ve ayrımcılık olarak tanımlıyor. Sözleşme ile imzacı ülkeler, koruma tedbirlerini hayata geçirmekle yükümlü kılınıyor.
Kayar da devletin kadınları şiddetten ve her türlü ayrımcılıktan korumla yükümlü olduğunu vurguluyor. Bundan sonra kadınlar, Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Komitesi'ne kişisel başvuruda bulunabilir ve inceleme yapılmasını isteyebilir.
Ayşe Paşalı kararı sevindirmişti ama
Ayşe Paşalı'yı defalarca tehdit ettikten sonra sokak ortasında bıçaklayarak öldüren eski kocası İstikbal Yetkin'in "ağırlaştırılmış ömür boyu müebbet"le cezalandırılması, aynı Paşalı gibi kocasından şiddet gördüğü için defalarca polise, jandarmaya ve savcılığa başvuran Hülya Tazegül'ü umutlandırmıştı, ama devlet Paşalı gibi Tazegül'ün yaşama hakkını da koruyamadı.
Kayar, 4320 Sayılı Kanun'un uygulamasına ilişkin eleştiri ve önerilerini şöyle sıralıyor:
"Mahkeme mesai dışında çalışmıyor"
* Sistem çok hızlı işlemeli. Fakat uygulamada sıklıkla, yasanın ve sözleşmelerin ruhundan uzak tutumlar, ihmaller görülüyor.
* Temel sebep, yasa uygulayıcılarının uluslararası sözleşmeleri doğrudan uygulama alışkanlığının olmaması ve şiddetin olağan kabul edilmesi.
* Yasa uygulayıcılar, şiddetin ölümcül sonuçları kestiremiyor ve risk analizi yapamıyor.
* Koruma kararı veren tek makam olan Aile Mahkemelerinin sadece mesai saatlerinde çalışması da diğer önemli sorun. Şiddet gece ve hafta sonu tam mesai yaptığı halde, kadınları koruyacak bir mekanizma bulunamıyor.
"Nöbetçi savcıların karar alması önerisinde bulunduk"
* KAHDEM olarak mesai saatlerinin dışında nöbetçi cumhuriyet savcılarının koruma kararı verebilmesi ve bu kararın ilk iş gününde hakimlikçe onaylanması önerisinde bulunduk. Fakat şu ana kadar önerimiz dikkate alınmadı.
* Mevcut durum kadınların neredeyse katledilmesi ile sonuçlanıyor. Bu durum taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve CEDAW'ın açık bir ihlali niteliğindedir.
* Kişisel olarak kadına yönelik yaşam hakkının sistematik ve sürekli olarak ihlal edildiği gerekçesi ile CEDAW komitesine başvuru yapılmasını ve komitenin inceleme yetkisini içeren mekanizmanın acilen harekete geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. (NV/BB)