Bilim insanlarının İstanbul'un gerçek bir felaketin eşiğinde olduğunu düşündüğü belirtilen açıklamada "İstanbul büyük depremlerden yıkıma uğrayacak. Kent buna hazırlıklı değil ve çok büyük kayıplara uğrayacak.Bunu bilim insanları her gün biraz daha açıklıkla ortaya koyuyor. Tepki alamadıkları için her gün biraz daha cesaretle bu bilgileri kamuoyuyla paylaşmaya çalışıyorlar." denildi.
Turizm ve ticaret kaygısıyla bilim insanlarının susturulduğu belirtilen açıklamada şöyle denildi: "Karar vericiler, kamu yöneticileri de bu gerçeklerin ortaya serilmesinden rahatsız. Bu yıl, 17 Ağustos'un anılmasını bile engellemeye başladılar."
İstanbul'u, Bursa'yı, İzmir'i ve başka kentlerini kaçınılmaz depremlerin yıkımlarından korumak için gerekenleri yapmayan bir ülkenin ne yaparsa yapsın AB'ye alınmayacağı ifade edilen açıklamada, " Kimse buna karşı olumlu işler yapıyoruz diyemez. "Unutmadık, Unutturmayacağız" dedik; unutturabilmek için ellerinden geleni yaptılar" denildi.
Yeni bir kamu örgütü gerekli
Açıklamada, İstanbul'un yapı stokunun belli bir program içinde, öncelikler doğru belirlenerek iyileştirilmesi, onarılması ve güçlendirilmesi, yıkılıp yeniden yapılması, bilim insanlarının ve mühendislerin gösterdiği yönde uygulamalarla kentin yeniden kurulması için bir seferberlik açılmasının gerektiği belirtildi.
Bunun, için yeni bir kamu örgütü kurulmasının zorunluluğuna dikkat çekilen açıklamada şu sözlere yer verildi: "Bu, siyasal iktidara karşı özerk olmalıdır. Bu yeni örgüt, Sayıştay tarafından düzenli aralıklarla denetlenmelidir. Bu örgütün karar düzeneğinde halkın katılımı da sağlanmalıdır. Bu örgütün bütün çalışmaları bilimsel danışma kurulları ile yönlendirilmelidir."
Bundan sonraki 17 Ağustoslarda anma etkinliklerinde değil; şantiyelerde, eğitim salonlarında, bilimsel ve teknik araştırmalarda olmayı umdukları ifade edilen açıklama şöyle devam etti:"Halkımıza sesleniyoruz :yaşadıklarımızı unutmayın bilim insanlarımıza kulak verin kaderinize sahip çıkın ki katlanılmaz acılar ve yoksunluklar gelmesin başınıza"(16/08/2002-17.22)
JMO: " Ellerimiz bağlı makus kaderimizi belkiyoruz"
ANKARA - Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO), doğal afet kriterlerinin AB kriterlerinden daha yaşamsal ve acil olduğunu ifade etti.
Jeoloji Mühendisleri Odası, 17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminin üçüncü yılı nedeniyle bir açıklama yaptı. Açıklamada yılların ihmal ve rant politikalarıyla 40 bin insanın can kaybına ve 20 milyar dolar maddi zararın meydana geldiği belirtilerek, "Ancak uzun bir zaman geçmesine karşın depremzedelerin yaşamsal gereksinimlerini karşılamakta aciz kalan hükümetin geleceğe ilişkin etkin ve kalıcı bir önlem de almadığı gerçektir. Bu acı gerçek Ulusal Deprem Konseyi ve Sayıştay raporlarında da dile getirilmiştir" denildi.
Türkiye'nin jeopolitik konumu nedeniyle 20 milyon insanın yaşadığı İstanbul ve çevresinde yıkıcı bir deprem beklentisinin bulunduğuna dikkat çekilen açıklamada, muhtemel deprem senaryosu sonuçlarının bir felaket olduğu belirtilerek, "Ve ellerimiz bağlı bekliyoruz maküs kaderimizi. Kaderci avuntuyla depremle birlikte yaşamaya alışmalıyız safsatasıyla" denildi.
Hükümetin AB yasalarını meclisten çıkardığını ancak AB yasalarından daha önemli olan Deprem Yasası'nın ise hala ele alınmadığına dikkat çekilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Doğal olayların afetlere dönüşmemesi için önlem afetten önce alınmalıdır. Bunun birinci adımı akla, bilime, plana dayalı kentleşme ve sanayileşmedir. İkinci adımı mühendislik ilklerine dayalı güvenli yapılaşmadır. Tüm bunların toplumsal yaşamda gerçekleşebilmesi için yaptırımlar içeren yasaların düzenlenmesi acil bir zorunluluktur. Bu anlamda imar yasası, afetler yasası, yerel yönetimler yasası aklın ve bilimin ışığında yeniden düzenlenerek meclisten geçirilmelidir."(16/08/2002-13.26)