* Munzur, Fotoğraf: Flickr
Bugün Uluslararası Jeoçeşitllik Günü.
2020’de tüm kıtaları temsilen 40 ayrı ülkeden 18 uluslararası jeoloji veya doğa koruma kuruluşu, 7 bölgesel kuruluş ve 80’den fazla yerel kuruluş bir araya gelerek yaşamın temel taşlarından biri olan jeoçeşitliliğin gezegenimizde her geçen gün tüketilerek yok edilmesine karşı her yıl 16 Nisan’ın “Uluslararası Jeoçeşitlilik Günü” olarak kutlanması ve dünyamızda jeoçeşitliliğin korunarak gelecek nesillere aktarılması gerektiğini belirten bir deklarasyon yayımladı.
Jeoçeşitlilik, jeolojik çevremizi oluşturan mineraller, kayalar, fosiller, topraklar, yer şekilleri gibi doğanın jeolojik ve fiziksel unsurları ile aktif jeolojik ve jeomorfolojik süreçleri, nehirler, göller, denizler gibi doğanın canlı olmayan tüm çeşitliliğini ifade ediyor.
Ekin yetiştirdiğimiz topraklardan, toplumumuzun üzerine inşa edildiği doğal kaynaklara; jeolojinin çevremizi düzenlemesinden, insanların rekreasyon için ziyaret ettiği açık hava manzaralarına kadar her şeyin temelini jeoçeşitlilik oluşturuyor.
Jeoçeşitlilik hedefleri
Uluslararası Jeoçeşitlilik Günü, Dünya’nın dört bir yanındaki toplumları, kuruluşları ve ülkeleri bir araya getirerek birtakım konularda eşgüdüm içinde hareket etmelerini hedefliyor.
TMMOB’a bağlı Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO), Uluslararası Jeoçeşitlilik Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada bu konuları şöyle sıralıyor:
- Gezegenimizdeki tüm canlılar ile jeoçeşitlilik arasındaki kritik bağlantı hakkında farkındalık yaratmak.
- Toplumun, üzerinde yaşadığı gezegendeki jeoçeşitlilikten nasıl faydalandığı, gezegenin jeolojik kaynaklarının sürdürülebilir kullanımının ve jeolojik mirası korumasının önemini anlamasını teşvik etmek.
- İnsanlığa inanılmaz yaşamsal materyal zenginliği sunan jeoçeşitliliğin rolünü tanımlamak.
- Jeoparkları, dünya mirası varlıklarını, koruma alanları ve jeositleri oluşturmayı ve yönetmeyi amaçlayan tüm programların ve projelerin geliştirilmesini desteklemek ve bunların kültürel, arkeolojik ve tarihi öneme sahip alanlarla yakın bağlantıları olduğunu vurgulamak
- Yerbilimi eğitiminin insanoğlunun doğal kaynak ihtiyacını karşılama, doğa kaynaklı jeolojik riskleri önleme ya da etkilerini azaltma, iklim değişikliğinin ve biyolojik çeşitlilik kaybının etkilerinin öngörülmesi ve etkilerinin azaltılması için sürdürülebilir çözümler sağladığına dair kanıtlar sağlamak
- Eğitimli toplum, araştırma kurumları, akademiler, endüstri, hükümet ve sivil toplum kuruluşları arasındaki faaliyetleri koordine ederek yerbilimleri, araştırma-geliştirme ve eğitim alanlarında uluslararası işbirliğini geliştirmek.
- Öğrencileri, özellikle de gelişmekte olan ülkelerdeki kız öğrencileri lisans ve lisansüstü eğitime çekmenin bir yolu olarak yerbilimlerindeki profesyonel kariyer çeşitliliğini teşvik etmek.
Türkiye’de jeoçeşitlilik
JMO’nun açıklamasında Türkiye’deki duruma da örneklerle dikkat çekiliyor:
“Tüm uyarılarımıza rağmen Gümüşhane’deki Dipsiz Göl’ün define arayıcıları tarafından yok edilmesi, Erzurum-Narman’da jeopark niteliğindeki alanda betonarme bina yapılması, Erzurum-Tortum Şelalesinde peyzaj düzenlemesi adı altında doğal çevrenin tahrip edilmesi, Mersin Cennet-Cehennem Obruğu içine asansör yapılması, Dünya’nın sayılı jeoparkı olmaya aday Kapadokya’nın, Kapadokya Alan Yönetimi Kanunu ile imara ve talana açılması, Konya-Hadim-Çifteler Yerköprü Şelalesi’nde yapılan peyzaj ve çevre düzenlemesi çalışmaları ile doğayla uyumlu olmayan yapılaşmayla tahrip edilmesi, ülkemizin UNESCO’ya kayıtlı tek jeoparkı olan Manisa Kula-Salihli Jeoparkı içine HES inşaatının yapılmasına izin verilmesi, Antalya-Kepez’de yer alan Düden Çayı ve Düden Şelale’sinin kirletilerek tüketilmesi veya yok edilmesi, derelerimizin, nehirlerimizin, kıyı alanlarımızın, denizlerimizin kirletilerek tüketildiği dikkate alındığında, jeolojik çeşitliliğin korunması ve gelecek nesillere aktarılması daha bir önem kazanıyor.”
TIKLAYIN - Dünyanın sadece yüzde 3'ü ekolojik açıdan bozulmadı
JMO’dan çağrı
JMO, jeoçeşitliliğin korunmasının sadece jeolojik çevre ile ilişkili olmadığı; üzerinde biyoçeşitlilik ve kültürel mirasın da gelişip beslenmesine olanak sağladığı gerçeğinden hareketle bir dizi düzenlemenin acilen yapılması için de çağrı yapıyor:
- TBMM acilen 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda gerekli değişiklikleri yaparak jeoçeşitliliğin korunması ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak düzenlenmeleri yapmalı.
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü yeniden yapılandırılarak, uluslararası jeoçeşitliliğin koruması konusundaki iş ve işlemleri yürütür hale getirilmeli.
- Başta madencilik, çarpık kentleşme, yanlış yerleşim alanı seçimive altyapı tesisleri ile hızla yok edilen jeolojişitliliğin korunması amacıyla çevresel etki değerlendirilmesi kapsamında hazırlanan raporlarda jeoçeşitlilige ilişkin değerlendirmelerin yapılması zorunlu hale getirilmeli, yapılan faaliyetlerin jeoçeşitlilik üzerindeki etkilerinin raporlar içinde değerlendirilmesi sağlanmalı.
- Yerel idarelerin Çevre Koruma Daire Başkanlıklarının görev alanları genişletilerek, jeoçeşitliliğin korunması konusunda da çalışmalar yürüten birimler haline dönüştürülmesi sağlanmalı.
(TP)