Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire (Grand Chamber), 26 Nisan'da aralarında Cem Vakfı Genel Başkanı İzzettin Doğan’ın da olduğu 203 başvurucunun mahkemeye taşıdığı davada Türkiye’nin din veya inanç özgürlüğü hakkını koruyan 9. madde ve 9. maddeyle bağlantılı olarak ayrımcılığı yasaklayan 14. maddeyi ihlal ettiğine karar verdi.
Cem Vakfı Onursal Başkanı Prof. Dr. Sayın İzzettin Doğan, The Marmara Hoteli’nde yapılan basın toplantısında AİHM kararını değerlendirdi.
"Türkiye'nin karşısında 47 Dışişleri Bakanı olacak"
Doğan, Büyük Daire’nin verdiği bu kararın AİHM’de Cem Vakfı’nın kazandığı Alevilerle ilgili diğer kararlardan daha geniş kapsamlı olduğunu ve yaptırımının da daha kuvvetli olacağını söyledi. Doğan, yeni anayasadaki din devlet ilişkisinin de bu karar ışığında yazılması gerektiğini ekledi.
“Daha önceki iki karar bu nitelikte değildi, daha mevziiydi. O kararlarla ilgili de hükümet bazı değişiklikler yapmaya çalıştı ama yetersiz. AİHM daha önceki kararlarında da söylediğini bu sefer daha geniş bir biçimde ele aldı ve bu bir prensibe dönüştü artık.
“Bu karar Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne gidecek. Orada Türkiye artık sadece Cem Vakfı ile değil, 47 ülkenin Dış İşleri Bakanıyla karşı karşıya kalacak. Prosedür gereği, Türkiye’nin büyükelçisi 15 günde bir çağrılarak kararla ilgili Türkiye’nin neler yaptığı sorulacak. Sonuçta bu siyasi bir durum. Karşında bir devlet var, elbette kırmadan ancak mahkeme kararının da uygulanmasını sağlayacak şekilde bir süreç izlenecektir.
"Karara uyulmazsa yargı felci oluşur"
"Sonuç olarak hükümetin bu karara kayıtsız kalması mümkün değil. Ancak hükümet kendi kendine bir kurum oluşturup bu meseleyi çözmeye kalkarsa bu da yanlıştır. Yani 'Ahmet, Mehmet sen gel, maaşını al' gibi bir yaklaşım uygulayamaz. Bu kararın nasıl uygulanacağına ancak Alevi kurumları karar verir. Cumhurbaşkanı çıkıp da ‘anayasa kararını tanımıyorum’ dediği gibi bu kararı da tanımıyorum diyemez. Bunun müeyyide riski vardır.
“Türkiye’nin bu kadar yalnızlaştığı, AB’ye sığındığı bir dönemde bu kararı görmezden geleceğini sanmıyorum. Aksi takdirde milyonlarca Alevi yargıya başvurur ve bir yargı felcine neden olunabilir. Bu sebeple yeni anayasanın yazıldığı bu dönemde hükümetin din ve devlet ilişkilerini bu karar ışığında düzenleyerek anayasada yer vermesini talep ediyoruz.”
"Alevi kimliği yok hükmündeydi"
İzzettin Doğan, 90 yıldır Alevilerin ayrımcılığa uğradığını ve siyasiler tarafından verilmeyen haklarını yargı yoluyla kazanmak zorunda bırakıldıklarını belirterek AİHM kararını yorumladı.
“Alevi kelimesini devletin hiçbir resmi belgesinde göremezsiniz. Yani Aleviler, Alevi kimliğiyle yok hükmündeydiler. Sınavları birincilikle kazansalar dahi ne kaymakam, ne vali ne emniyet müdürü olabiliyorlardı.Bu büyük tahrike rağmen Aleviler hiçbir zaman inanışları gereği şiddete başvurmadı. Bir ülkede 20-25 milyon Alevi, en doğal haklarından yoksun kılındığı için küstürüldü.
"Biz Aleviliği, Mevleviliği, Caferiliği, Bektaşiliği Alevi olarak kabul ettik. Hepsine birden inanç ve vicdan özgürlüğünü tanınmasını istedik. Ama siyasi liderler, ister sağ, ister sol parti olsun Sünni oyları kaybetme kaygısıyla bunu kabul etmedi.
"Hep 'Alevi-Sünni çatışması' olur dendi"
"11 sene önceydi. 3 ayrı davada dilekçelerimizde şu konuları dile getirdik. Alevilerin kendi inançlarını Sünnilerle eşit şartlarda yapması için genel bütçeden pay veriniz. Aleviler de vergisini veriyor. Ama sadece Sünniler Diyanet’ten pay alıyor.
"İkinci isteğimiz, Alevi İslam anlayışının okul kitaplarında yer almasıydı. Üçüncüsü cemevlerinin hukuki statüye kavuşturulmasıydı. 1997’de hükümet 'cami de cemevleri de bizimdir' demişti. Ama bu hiçbir resmi belgede yer almadı.Yine okullardaki din derslerinde Aleviliğin anlatılması için öğretmen yetiştirmek istedik, o da olmadı. Teşkilatlanma meselesinde de yardım gerçekleşmedi.
"Bize söylenen hep şuydu: 'Alevi Sünni çatışması olur'. Yahu hakkımızı alamamışız, çatışma olmamış; hakkımızı verirseniz niye çatışalım. İşte siyasilerin sözlerine itibar etmediğimiz için iç hukuk yollarına başvurduk, o da tükenince AİHM’e gittik.
"Diyanet 'siz tarikatsınız' diyordu"
"AİHM daha önceki kararlarında da söylediğini bu sefer daha geniş bir biçimde ele aldı ve bu bir prensibe dönüştü artık.‘Devletin dini toplulukların niteliklerini ve sınıflandırmasını yapma yetkisi yoktur’ dedi. Çünkü AİHM’de Diyanet bize ‘siz tarikatsınız’ diyordu. AİHM, 'inancın hangi şekilde nitelendirileceğine yalnız o toplumun ruhani lideri yani dedeler karar verir' dedi.
"AİHM soruyor, 'devlet Alevilerin kendi inançlarını gelecek kuşağa aktarmak için nasıl bir imkan tanıyor'. Hiçbir imkan tanımıyor, o zaman bu ayrımcılık. Mesela Diyanet, ‘Aleviler kalabalık, aralarında birlik yok’ diyor. AİHM diyor ki; 'Alevilerin arasında farklı görüşlerin olması devletin sorumluluğunu kaldırmaz, o onların iç meselesi.'" (NV)