İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Yaşar Kemal Vakfı, 2-3 Aralık tarihlerinde “Yaşar Kemal ile Bin Bir Çiçekli Bahçede” başlıklı sempozyum düzenleyecek.
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) yapılacak olan sempozyum, usta yazarın anlatı dünyasındaki “doğa” ve “insan” öğelerine odaklanacak.
TIKLAYIN - Yaşar Kemal: Türkiye Demokrasi Perdesi Altında Bal Gibi Faşizmi Yaşıyor
Usta yazarın edebiyatını yakından tanıyan sanatçı ve akademisyenlerin katılacağı sempozyum, “Yaşar Kemal ile Gazetecilik-Sanat ve Zanaat”, “Yaşar Kemal Anlatısında Toprağın Sesi, İnsanın Rengi”, “Yaşar Kemal Anlatılarında Doğanın Doğası”, “Yaşar Kemal ile Edebiyatta Dünden Yarına” gibi oturumlardan oluşacak.
TIKLAYIN - Yaşar Kemal: Her Savaş İnsanlığımızı, Vicdanımızı Çürütür
Yaşar Kemal hakkında
Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan Yaşar Kemal, Van Gölü’ne yakın Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan ailesinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden uzun bir göç süreci sonunda yerleştiği Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyünde 1923’da doğdu. Doğum yılı bazı biyografilerde 1926 olarak geçiyor.
Yaşar Kemal beş yaşında kan davası yüzünden babasını yitirdi. Babasının ölümünü görmesi onda kekemeliğe yol açtı. Daha sonra bir kaza sonucu sağ gözünü kaybetti.
O kazayı ve babasına duygularını "Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor / Alain Bosquet ile Görüşmeler" adlı çalışmada şöyle anlatmıştı.
"On iki yaşımdan sonra kekemeliğim geçti. Nasıl, ne zaman geçti hiç anımsamıyorum. Babam ölmeden bir yıl önce de babam benim için her yıl kurbanlar kestiriyordu, o yıl da kurbanlar evin avlusuna getirilmiş, koyunların ayakları bağlanmıştı.
"Halamın kocası da bir koyunu kesmiş karnını yarıyordu ki, bıçak deriden kaydı, ben karşısında duruyordum, bıçak benim sağ gözümün üstüne saplandı, o gözüm görmez oldu.
"Babamın ölümü de beni çok üzdü. Babamın ölümüne uzun yıllar inanamadım ve onun mezarına hiç gitmedim. Uzun yıllar mezarlığın yanından bile geçmedim. Öldüğünden dolayı da ona derinden kırıldım, küstüm. Herkesin babası yaşarken benim babam neden öldürülmüştü, bunu da bir türlü anlayamıyordum..."
Gazeteci Yaşar Kemal
Gazetecilik mesleğine 1951 yılında İstanbul'da Cumhuriyet Gazetesi'nin yurt haberler servisinde başladı. Röportajlarıyla geniş ilgi uyandırdı. "Dünya'nın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün" başlıklı dizi röportajı ile Gazeteciler Cemiyeti’nin Başarı Armağanı'nı kazandı.
1950'lerde Cumhuriyet'te "Bu Pazar" ve "Bu Çarşamba" başlıklı köşe yazıları yayımlanıyordu. Cumhuriyet'ten sonra Yön, Ant, Yeni Halkçı gazetelerinde de köşe yazıları yazdı.
Türkiye Yazarlar Sendikası'na ve Pen Yazarlar Derneği'ne kurucu başkan seçildi.
1998 yılında Bordeaux Kitap Fuarı "Ecureuil" ödülüne değer görüldü. 2000 yılında Nobel Ödülü'ne bir kez daha aday gösterildi.
Yazıları dolayısıyla kovuşturmaya uğradı, yargılandı, ceza aldı.
"Halktan kopmuş sanata inanmıyorum"
Yazarlığını bir keresinde şu sözlerle anlatmıştı.
"Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa, ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım.
"Ben etle kemik nasıl biribirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum."
11 Kasım 2014'te de fahri doktora verilmesi vesilesiyle düznelen ama katılamadığı Bilgi Üniversitesi’ndeki törene “Bizim çağımızda romancıların başları beladadır” diye başlayan bir mesaj göndermişti.
Mesajda “Kitaplarımı okuyan katil olamasın, savaş düşmanı olsun. İnsanın insanı sömürmesine karşı çıksın” diyordu.
Yaşamı boyunca çok sayıda ödül aldı. TGC Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü, Basın Şeref Kartı sahibi Yaşar Kemal, evli ve bir çocuk babasıydı.
Yaşar Kemal'in çoğu onlarca dile çevrilen, aralarında İnce Memed, Teneke, Yer Demir Gök Bakır, Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana, Karıncanın Su İçtiği, Tan Yeri Horozları, Çıplak Deniz Çıplak Ada gibi çok sayıda eseri bulunuyor. (EMK)