İsrail İşgalinden Büyük Kaygı Duyuyoruz
Londra'daki Örgüt Merkezi'nden yapılan basın açıklamasında "İsrail'in askeri operasyonu toplu cezalandırmadır" denildi.
İsrail Başbakanı Ariel Sharon'un 5 Mart'ta basına yaptığı konuşmada, "Filistinliler vurulmalıdır ve bu acılı olmalıdır. Onlara kayıp verdirmeli, kurban verdirmeliyiz ki ağır bedel ödediklerini anlamalıdırlar" sözlerine atıfta bulunularak, İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (İSK), operasyonundaki ana amacının tüm Filistinlileri topluca cezalandırmak olduğuna dair kaygıları su yüzüne çıkardığı ifade edildi.
İhlallere ilişkin açık örnekler var
Uluslararası Af Örgütü'nün açıklamasında ihlallere ilişkin örnekler de verildi:
"İbrahim Cazmavi, tıbbi asistan. İsrail Savunma Kuvvetleri (İSK) 7 Mart'ta Batı Şeria'yı işgal ederken Tulkarem'in ana caddesinde Filistin Kızılay'ına ait olduğu açık bir biçimde belli olan iki ambulansa bir tankın ateş açması sonucu öldü."
"Samir Sadi Sasabeh, 45 yaşında, sağır dilsiz. 11 Mart'ta İSK askerleri Cebeliye'de evleri yıkarken ana caddenin karşısına geçmesini isteyen İSK askerlerinin çağrısına uymadığı için öldürüldü."
UAÖ açıklamasında devamla şöyle denildi:
"İSK sağlık personelini, ambulansları ve sağlık tesislerini hedef alarak sivilleri öldürdü ve sokağa çıkma yasağı kaldırıldığında bile evlere ve sokaklardaki insanlara gelişigüzel ateş açtı. Toplu yakalamalar, yakalanan kişileri aşağılayacak bir biçimde yapıldı. El-Amari, Tulkarem ve Deheişe mülteci kamplarındaki 16-45 yaş arasındaki bütün erkeklerin belli bir yere, genellikle bir okula, bildirimde bulunulması emredildi. Gidenler sıraya dizildi, plastik kelepçelerle sıkıca kelepçelendi ve gösleri bağlandı. Birbiriyle uyuşan bilgilere göre, gözaltındakilere kötü muamele edildi ve gözaltındaki ilk 24 saatleri boyunca yiyecek ve tuvalete gitmelerine izin verilmedi. Heyet, İSK'nın toplu cezalandırma harekatında yıktığı evlerin kalıntılarını da gördü.
Bu fiillerin çoğunun Filistin halkını bir bütün olarak cezalandırma ve aşağılama amacını taşıdığı açıktır.
14 Mart'ta ABD elçisi Anthony Zinni'nin gelmesiyle birlikte İSK bazı bölgelerden geri çekildi. Ancak, İSK'nın yaptığı tahribat ve ağır insan hakları ihlalleri, ikinci saldırı dalgasında tahmin edilemeyen boyutlara ulaştı. "Savunma Duvarı Operasyonu" 29 Mart 2002'de Başkan Yaser Arafat'ın Ramallah'taki merkezine yapılan bir saldırıyla başladı ve Batı Şeria'daki 5 kasaba ve yaklaşık 30 köye yayıldı. Ambulanslar ve sağlık personelinin yine hasta ve yaralıları bölgeden çıkarma ve tedavi etmeleri engellendi. Gazeteciler ve hükümet dışı örgütlerin olayları incelemesi haksızca engellendi."
Cenin'deki durum ve açık çağrı
"Bugün Cenin'de İSK operasyonlarının büyük bölümünü, medya, acil tıp hizmetleri, Kızılhaç ve BM görevlilerinin mülteci kamplarına girmesine izin vermeyerek, gizlice sürdürüyor. Cenin mülteci kampının hala dış dünyayla bağlantısı olmadığı için, Filistin evlerinin yüzde 35-40'ının yıkıldığına dair bilgileri doğrulamak mümkün değil. Bölgede yaşanan birinin UAÖ'ne söylediği gibi, "Kamp ölüm kokuyor. Cesetler, evlerin molozlarının altına gömülüyor; diğerleri tanklar tarafından eziliyor ve bazıları da hala sokaklarda yatıyor.
Örgüte gelen bilgilere göre İsrail birlikleri içlerinde insan bulunan ambulanslara ateş açıyor, boş ambulansları tanklarla eziyor ve böylece acil sağlık hizmetlerini engelliyor.
UAÖ, İsrail yetkililerine insan hakları ve insancıl hukuk ihlallerini sona erdirmesi için yaptığı çağrıyı tekrarlıyor ve açık ve şeffaf bir insan hakları misyonuyla uluslararası gözlemcilerin bölgeye yerleştirilmesini talep ediyor.
UAÖ ayrıca, Filistin silahlı grupların çok sayıda İsrailliyi öldürdüğü ya da yaraladığı sivillere yönelik kasıtlı saldırılarını da kınamaya devam ediyor ve silahlı gruplara İsrailli sivilleri hedef almalarını ve İsrail "işbirlikçisi" olduğundan şüphelenilen Filistinlilerin kanundışı öldürülmelerini sona erdirmeleri için çağrıda bulunuyor. (FA)