Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve ülke çapına yayılan eylemlerde sergilenen polis şiddetiyle ilgili olarak bir açıklama yayımladı.
Uluslararası hukukun savaş dahil yaşam hakki ihlallerini ve işkenceyi mutlak olarak yasakladığına dikkat çekilen açıklamada, son bir haftadır yaşanan olaylarda polisin toplantı ve gösteri yapma özgürlüğünü kullanan yurttaşlara yönelik, giderek ölüme yol açan şiddetinin vahşet boyutuna vardığı ifade edildi.
“İlk günden itibaren sistematik şiddet”
Bu durumun yaşam hakkı ve işkence yasağının ihlali olduğunun belirtildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Siyasi iktidarın bugüne kadar bu vahşete son vermemesi, sorumluları görevlerinden alıp haklarında etkin soruşturma başlatarak yargı önüne çıkarmaması Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası belgelerden doğan yükümlülükleri bakımından suçtur.
“Yetkilerini bu belgelerden alan ve varlık sebebi taraf devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlayarak insan hakları ihlallerini önlemek olan uluslararası mekanizmaları derhal göreve çağırıyoruz.
“Geçtiğimiz hafta içinde tümüyle meşru gösterilere yönelik doğrudan siyasi iktidarın talimatı ile kolluk güçleri tarafından vahşice sistematik şiddet uygulandı. Toplumda büyük bir infial yaratan bu saldırı, başta Ankara ve İzmir olmak ülke çapında yüzbinlerce yurttaşın katıldığı yaygın protesto gösterilerine yol açtı.
“Ancak ilk günden beri bu gösterilere yönelik olarak yine doğrudan siyasi iktidarın talimatı ile kolluk güçleri tarafından işkence ve kötü muamele boyutuna varan sistematik şiddet uygulanmaktadır.
“Bu saldırlar sırasında binlerce insan gazların aşırı yoğun biçimde kullanılması, gaz bombasının hedef gözeterek ateşli silahmış gibi kullanılması sonucu kanister çarpması, basınçlı su kullanımı sonucunda sürüklenme, havalanıp çarpma nedenli künt travmalara maruz kalınması, plastik mermi kullanılması ve linç düzeyinde kaba dayak nedeniyle başta kafa travması olmak çeşitli yerlerinden yaralanmıştır.
“AİHM yasaklıyor”
“İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve ilgili Barolara göre ise ülke çapında gözaltına alınan, yanı sıra işkence ve kötü muameleye maruz kalan kişi sayısı bini geçmiştir. Yaralılara acil sağlık hizmeti sunmak üzere TTB, Tabip Odaları koordinasyonunda kurulan seyyar revirlere kimyasal gazlarla ve fiziksel saldırılarla sağlık hizmetlerinin zor koşullar altında ve zaman zaman kesintiye uğratılması da insan hakları ihlallerinin bir başka boyutu olmuştur.
“Yine bilindiği gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 10 Nisan 2012 tarihli, 9829/07 sayılı Ali Güneş-Türkiye kararında, ‘Polis memurları, başvurucuya barışçıl gösteride gaz sıkarak onu 3. madde anlamı dahilinde insanlık dışı ve aşağılayıcı bir muameleye maruz bırakmıştır’ demiştir.
“Bu kapsamda aslında yasaklanması gerekmesine karşın iç hukukta hiçbir karşılığı olmayan ‘gaz’lara sistematik ve yaygın olarak maruz kalan binlerce kişi benzer bir durumla karşılaşmış, işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır.
“Gösteriler süresince insanların yaşadığı doğal yaşam alanlarında yaygın ve aşırı yoğun olarak kullanılan kimyasal gazlar doğal olarak milyonlarca insanın sağlığına doğrudan zarar vermiştir. Daha da ötesi sistematik ve yaygın olarak uygulanan bu şiddet tüm toplumun ruh sağlığına da doğrudan zarar vermektedir.
İnsan hakları örgütlerine çağrı
“Tüm dünyanın tanıklığında gerçekleşmekte olan bu ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle siyasal iktidar yaşam hakkı ve işkence yasağını pervasızca çiğnemektedir. Bu fiil evrensel insan hakları normları ve uluslararası hukuk açısından açıkça suçtur.
“Bu nedenle TİHV, ilgili diğer kurumlarla birlikte tüm sorumlular hakkında suç duyusunda bulunacaktır. Ayrıca yetkilerini Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası belgelerden alan ve varlık sebepleri taraf devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlayarak insan hakları ihlallerini önlemek olan uluslararası mekanizmaları derhal harekete geçirmek üzere yoğun çaba harcayacaktır.
“Bu amaçla TİHV olarak, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri, BM Toplantı ve Gösteri Özel Raportörü, BM İfade Özgürlüğü Özel Raportörü, BM İşkence Özel Raportörü, BM Yargısız İnfazlar Özel Raportörü, BM İnsan Hakları Özel Raportörü, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, Avrupa Konseyi İşkencenin Önleme Komitesi’ne (CPT) gönderdiğimiz davet yazılarıyla ivedilikle Türkiye’yi ziyareti etmelerini ve hazırlayacakları raporlar aracılığı ile Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası mekanizmaların çalıştırılmasını talep ettik.
“Öte yandan işlenen suçun telafisi için siyasal iktidar da bu vahşete derhal son vermeli, sorumluları görevlerinden alıp haklarında etkin soruşturma başlatarak yargı önüne çıkarmalıdır. Gözaltına alınanlar haklarında hiçbir işlem yapılmadan derhal salıverilmelidir. Yaralıların bir an önce sağlıklarına kavuşabilmeleri için Sağlık Bakanlığı’nın tüm olanakları seferber edilmelidir.
“Hepsinden önemlisi ise gerçek demokrasilerde olduğu gibi siyasal iktidar toplumun sesine kulak vererek son gösterilerin haklı nedeni olan İstanbul Gezi Parkı’na yönelik tasarlanan her türlü projeyi geri çektiğini resmen açıklamalıdır.
“Bu vahşetin bir an önce son bulması için gereken her türlü çabayı sürdürmeye devam edeceğimizi kamuoyuna duyurur, son süreçte kolluk güçlerinin yoğun şiddetine maruz kalan, işkence gören herkesi TİHV’in tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinden, işkence izlerinin belgelenmesi ve rapor edilmesi çalışmalarından yararlanmaları için kurumumuza çağırırız.” (EKN)