Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) 1’inci Olağan Genel Kurulu Diyarbakır’da, Kayapınar Belediyesi Cegerxwin Gençlik Kültür ve Sanat Merkezi'nde yapılıyor.
ANF’nin haberine göre, Genel Kurul Divan başkanı HDP Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin konuşmasıyla başladı. Birtane, Kürt halkının tarihi bir süreçten geçtiğini belirterek, bu sürecin başarıya ulaşması temennisinde bulundu.
DTK eşbaşkanlarından Selma Irmak, Demokratik Çözüm ve Müzakere Taslağı’nın kendileri için de esas olduğunu, Hatip Dicle de Öcalan'ın sunduğu taslağı boşa çıkarmaya kimsenin hakkı olmadığını söyledi.
Irmak, Kobanê direnişi ve Kürt halkının değerlerine yönelik saldırılara karşı çalışmaların en büyük çalışmaları olduğunu ifade etti.
"Geçen üç ay içerisinde gece gündüz Kürt halkı ve Ortadoğu halkı için geleceği çizen bir süreç oldu. Bu sürede iki çizginin savaşımını gördük. Bir çizgi iktidarın, egemenin ve devletin çizgisiydi.
“Ortadoğu'da özellikle Mezopotamya Kürdistan topraklarında bunların savaşını birçok kez gördük. Bu çizgi Kürdistan halkının üzerinde politikalarını sürdürdü. Ancak buna karşı da insanlık damarı olan bir direniş var oldu. Sadece Kürt halkı için değil bütün insanlık için, sadece şimdi değil geçmişten bu yana devam eden bir çizgidir."
Demokratik özerklik
IŞİD’i “egemenlerin çocuğu, ABD ve diğer devletlerin tetikçisi” diye niteleyen Irmak bu aşamadan sonra Kürdistan'ın statüsüz olamayacağının altını çizerek devletlerinde bu eksende kendilerini gözden geçirmesi gerektiğini belirtti.
Demokratik özerkliğin sadece Kürtler için değil bütün halklar ve inançlar için istediklerini ve üniter devletin de bu eksende bir reforma gitmesi gerektiğini söyledi.
Irmak, 2015'te özerkliğin artık yaşam bulması gerektiği ve bunun için de çaba sarf edilmesi gerektiğini de ifade etti.
Müzakere
Irmak müzakere sürecine dair de konuştu.
"Devlet kendisini demokratikleştirmedikçe yaşam mümkün değil. İki yıllık pratiği gözden geçirdiğimizde kandırma ve söylemlerle geçiyor. Kendini kandıran devletin kendisidir, başkası değildir. Ne kadar oyalarsa kendisi kaybeder.
“Müzakere ya ilerleyecek ve adım atılacak ya da müzakerenin rengi değişecek. Çünkü halk artık devletin bu tutumunu kabul etmeyecektir. Devlet 'Süreç ilerliyor, baldıran zehiri içiyoruz' diyor.
“Ama bizim gördüğümüz, kalekolların ve HES'lerin inşaatıdır. Gençlerin katledilmesidir ve tutuklamalardır. Biz bunların dışında bir şey duymuyoruz. Son iki yılda 60 yakın yurttaş sokak ortasında polis kurşunuyla katledildi. Bunlar samimiyet değil samimiyetsizliktir. Bu yüzden diyoruz ki son görüşmedeki taslak bizim için de esastır ve bu eksende adım atılmadır. Adım atılmazsa şartlar değişecektir."
Yoksulluk
Irmak konuşmasında şu noktalara da değindi.
*”Kentlerimize baktığımızda sadece yoksulluk var. Amed'e bakalım, sokaklarda çalışan çocuklar var. Bu bizim kimliğimizi ortaya koyuyor.
“Şu an Amed'de binlerce aile açlık sınırındadır. Bu yoksulluk politiktir, devlet eliyle hayata geçirilmektedir. Kentimizde politik söylemleri çok dile getiriyoruz. Ama bu tür durumları görmüyoruz.
“Yüzlerce köyümüz boşaltılmış diyoruz ama bu binlerce aile, yurttaşımız nereye gitti, nasıl yaşıyor görmüyoruz. Bu yüzden yeni bir duyarlılık yaratmalıyız. Komünal bir yaşamı savunuyorsak ilk olarak paylaşımı esas almalıyız.
“Sadece yoksulluk değil, yine çarpık kentleşme söz konusu. Bu konuda ileriki süreçte kararlaşmalara gidilecektir. Sadece Amed'de Kırklar Dağı ve Sur'da sorunlar ve sıkıntılar var. Dicle Vadisi projesi de örnektir. Bunları görmememiz gerekir. Kendi elimizde evimizi yıkıyoruz. Bu gerçeklerle yüzleşmeliyiz."
Irmak, asimilasyon politikalarına da kısaca değinerek, "Özerklik istiyorsak, geleceğimizi demokratikleştirmek istiyorsak en başta dilimizi öğrenmeli, onu konuşmalı ve yaşamın her alanında kullanmalıyız" dedi.
"Savaş ve barış için önemli noktadayız"
"Savaş ve barış için öyle bir noktadayız ki. Barış, elimizi uzatacağımız kadar yakın ama aynı zamanda sırat köprüsünden de geçeceğimiz bir noktadayız" diyen Hatip Dicle de müzakere taslağına değindi.
"Geldiğimiz tarihi kavşakta hem hükümetin hem bu süreçten sorumlu olan herkesin hatırlaması açısından yakın tarihimize biraz göz atmak istiyorum. Osmanlıca bir söz vardır. 'İnsan hafızası unutmakla engellidir' bu nedenle bu kavşağa nasıl geldik, bu günlerin kıymeti nedir? Sayın Öcalan'ın en son sunduğu KCK'nin bütün birimlerinin kelimesine dokunmadan arkasında olduğu müzakere taslağının kıymetinin hem bizler açısından hem de hükümet nezdinde iyi anlaşılması gerekir.
“Sayın Öcalan görüşmede 'Hükümete söyleyin bu son şanstır. Bu taslak üzerinde en geç nisana kadar mutlaka bir siyasi çözümü yakalamalıyız. Aksi takdirde sabrımın son noktasındayım. Bir hafta on gün sonra bekliyorum' dedi.
“Ama 14 gündür daha adaya gidip Sayın Öcalan'ın sadece Kandil'in mesajını çok şeffaf bir şekilde iletebiliriz. Hükümetin halen taslak hakkında ne düşündüğünü bilmiyoruz. Hükümeti uyarıyoruz. Bizim yapacağımız analizleri kendileri de yapabilirler ama bulunduğumuz noktanın kıymetini sadece biz değil onlar da bilmelidir.
“Biz özgür irademizle bu yolda yürüyoruz. Ama Sayın Öcalan'ın ortaya koyduğu taslağı boşa çıkarmaya ya da oyalamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Kimse kabul edemez. Sorunun muhatapları bizim halklara duyduğumuz sorumluluk gereği canı gönülden haykırdığımızı duymak zorundadırlar."
Kongreye eşbaşkanların yanısıra delegeler ve DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna, HDP'li vekiller ve DBP'li belediye başkanları ile Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Ensitüsü Başkanı Kadri Yıldırım da katıldı.
Yarın sona erecek olan DTK 1. Olağan Genel Kurulu basına kapalı olarak devam ediyor. (YY)