İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Florya’daki başkanlık konutunda gazetecilere açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, özetle şunları söyledi:
“Yol haritamızı anlatacağız”
“Bazı tartışmaların sona ermesi adına, deprem toplanma alanlarıyla ilgili envanteri çok yakın bir zamanda basınımızla paylaşacağım. Deprem toplanma alanlarının yeterliliği konusunda yaptığımız çalışmada nasıl bir yol haritamız olacağını anlatacağız. İnsanlar, İstanbul’da en azından bir afet sonrası süreçte, deprem toplanma alanlarıyla ilgili bizim eylem planımızı öğrenmiş olacaklar. Ben, kafamı kuma sokamam. Bu şehre hata yaptırtmayacağım.
“İnsanların bizden beklentisi var”
Siyaseti unutalım. İşimize bakalım. Bu şehrin insanlarının bizden beklentisi var. Deprem ile ilgili sürece dair, insanların bizden eylem planı, hareketlilik beklentisi var. İnsanlar, şu anda on binlerce binada, sıkıntılı binalarda ya yaşıyor ya da yaşamaya çalışıyor. Bunları çözmemiz lazım.
"İlk gün neden 18.30'da çağrıldım"
(AFAD toplantısı tartışması) Beni kim çağırdı? Kim aradı? Kaçta aradı? Nasıl aradı? Bunu ispat etsinler. Birinci gün ben niye 18.30'da çağrıldım. Deprem 14.59'da oldu. Ben koşa koşa AKOM'a gittim. İstanbul'un en donanımlı takip merkezi AKOM'dur. Daha detaya girmeyeyim. Daha önce birçok afette, devletin bütün yetkilileri, İBB'nin AKOM Merkezi'nden süreci takip etmiştir. Valisi, diğer unsurlarıyla beraber. Ben Vali Bey’i arayıp, 'AKOM'a gidiyorum' dedim ve AKOM'a gittim. Niye 18.30'da çağırıldım? Acaba gelişen tepkilerden dolayı mı çağrıldım? Dolayısıyla birilerinin beni bir masada isteyip istememesi benim umurumda değil. 16 milyon insanın sorumluluğu benim üstümde. Bu sorumluluğu yerine getirmek adına da gereğini yapmak için işime bakarım.
Ama ikinci gün ben çağrılmadım. Valilikteki toplantı 15.00'ten sonra başladı. Ama bizim oraya gelişimiz 19.00 gibi oldu. Bir sonraki AFAD toplantısına çağrılmadım.
"Susuyorsam nedeni var"
3 gündür önüne gelenin bu toplantı ile ilgili yorum yapmasını, konuşmasını esefle kınıyorum. Bakanların, bazı siyasi parti temsilcilerinin bu konuyla ilgili, benim şahsımı hedef alarak, bu süreci bu şekilde yorumlamasını kınıyorum. Çok ayıp. Suskunluğumu fırsata çeviren insanları da acizlik olarak yorumluyorum. Çağrıldığım her devlet toplantısına, devletimin beni çağırdığı her toplantıya koşa koşa giderim. Suskunluğumun iki sebebi var. Bir tanesi bu depremin önüne geçmemesi ile ilgili direncim ve ısrarım. İkincisi de devlet terbiyem, devlet adamlığı terbiyemdir. Herkesin de bu hassasiyetle davranmasını beklerdim. Ama olmadı. Üzülüyorum.
Haydarpaşa Garı ihalesi
Haydarpaşa-Sirkeci meselesi de çok önemli bir mesele. İkisi de İstanbul’un simgesi. Göçün simgesi. İstanbul’a gelişin simgesi. Ulaştırma Bakanlığı iki simge alanın depolarını arazisiyle beraber ihaleye çıkarıyor. İhaleye çıkardığı yerlere de biz katılma kararı veriyoruz. Buralar sit alanı zaten üstüne var olanların dışında bir şey yapamazsınız. Önerim yol yakınken buranın İBB ile iki kamu kurumu arasında bir sözleşme yapın devredin. Biz de ticaret yapmadan o yapıları o alanı sit alanını tamamen kültüre sanata adayarak bu şehre nitelikli bir çalışma hediye edelim.” (DB)