İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi ve şubeleri, her ayın ilk Cuma günü düzenledikleri “Barış Nöbeti” açıklamasını, bu hafta 8 Mart Dünya Kadınlar günü vesilesiyle kadın mücadelesine adadı.
Ankara şubesinin yanı sıra Batman, Van, Mersin, Adana, Antalya, Hatay, Diyarbakır, Dersim İHD şubelerinde açıklama düzenlendi.
İHD ve şubelerinde yapılan eylem ve etkinliklerde, “Kadınlar Barış İstiyor” başlığı altında talepler sıralandı.
“Barış hakkı” vurgusu
MA’nın haberine göre, İHD Ankara Şube Binasında yapılan basın açıklamasında konuşan İHD Üyesi Neylan Solmaz, insan hakları savunucuları olarak çatışmalı bir bölgede yaşadıklarını ve barışın bir hak olduğunu her zaman dile getirdiklerini söyledi.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun kabul ettiği Barış Hakkı Bildirisi ile birlikte BM İnsan Hakları Konseyi’nin 22 Haziran 2017 tarihli kararında “barış hakkının” desteklenmesi gerektiğinin üye ülkelere hatırlatıldığını ifade eden Solmaz, şunları söyledi:
“İHD, barışın insan hakları ve insan özgürlüklerine dayalı olduğunu daima kabul etti. Bizlerin yaşadığı coğrafya, etnik, dilsel, dinsel ve kültürel olarak çok farklı kimliklerin yaşadığı bir coğrafya. Ancak maalesef ki Türkiye'de yerleşik resmi ideoloji sadece Türk ve Sünni Müslüman kimliğini temel almış ve bu ideolojiye uygun bir siyasi sistem oluşturmuş. Bu nedenle de farklı etnik, dilsel, dinsel ve kültürel kimlikler her zaman sorun yaşamışlar coğrafyamızda; ya yok edilmişler ya asimile edilmişler ya da yok edilmeye çalışılmışlar. Bu nedenle barışın coğrafyamızda, önemli bir hak talebi olduğu, çok net olarak ortaya çıkıyor.”
Şiddet ve nefret dili
Türkiye'nin, temel ve yakıcı meselesi olan Kürt sorununda diyalog ve müzakere yerine çatışmanın benimsediğine dikkati çeken Solmaz, sözlerine şöyle devam etti:
“Çatışma ve savaş yönteminin devlet tarafından tercih edilmesiyle birlikte, baskı ortamında şiddetin öne çıkması, beraberinde nefret dilinin gelişmesi, kadına yönelik şiddetin artması, kadın cinayetlerinin önlenememesi ancak bu şiddet ortamıyla izah edilebilir.
Bugün dünyanın birçok bölgesinde de maalesef savaşlar devam ediyor. Savaşlar ve çatışmalar, BM’nin barışı sağlama yönündeki görevini yerine getirmediğini gösteriyor. Maalesef ki bu coğrafyalarda en büyük acıyı da kadınlar ve çocuklar yaşıyor.
Coğrafyamızda yaşanan savaş ve çatışmalı ortam nedeniyle binlerce kadın mağdur oldu. Kadınlar ev baskınlarında, köy baskınlarında, gözaltı merkezlerinde ya da cezaevlerinde şiddete maruz kalıyor.
Devletin kullandığı şiddet fiili ve şiddet dili erkek egemen şiddetin toplumda da yaygınlaşmasına neden oluyor ve bu sebeple evler, sokaklar, işyerleri her yer kadınlar için güvensiz ortamlar oluyor.”
Solmaz, barış talebini yineledi: “8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde kadına yönelik şiddetin tamamen ortadan kalktığı, erkek egemen, feodal ve militer sistemin sorgulandığı yeni bir sürecin başlamasını diliyoruz. Bu nedenle de Barış Konferansımızın da bu taleplerimize öncü olmasını istiyoruz.” (AS)