Kaya Çilingiroğlu, bu tip anılmalarda en çok adı geçenlerden. Türkiye'nin önemli doktorlarından birinin aynı adı taşıyan oğlu ve Hülya Avşar'ın eşi olmaktan öte ne tür vasıflar taşıdığı pek bilinmiyor. Bu vasıfsız olduğu anlamına gelmiyor elbette, ama biz göremiyoruz.
"Oruç başına vurduğu için..."
Çilingiroğlu, eşi münasebetiyle gazetelerde sıkça rastladığımız bir isim. Son zamanlardaki en büyük başarısı "oruç başına vurduğu için" Avşar'dan boşanmak için mahkemeye başvurması olmuştu. Yazıldığına göre; "evlilik" bozulmasın diye, araya hatırlı arkadaşlar girdi de, neyse ayrılmadılar...
İki haftadır Avşar-Çilingiroğlu cephesinden ses çıkmıyordu, magazinciler de ne yazık ki, daha "düşük kalite" magazinle zaman geçirmek durumunda kalıyorlardı, sosyeteyle sanatın buluştuğu tek alan Avşar-Çilingiroğlu evliliğiydi zira..
Neyse ki çok beklemeleri gerekmedi, Çilingiroğlu sıkıntıdan patlayan kamuoyuna en az 1 hafta yetecek bir karışık çerez ikram etti...
Uluç'un jüri başkanlığında
Hikaye biraz uzun aslında, yine bilmem kimin, bilmem nesi yolundan anlatmak gerekiyor ama sözün özü, büyük Türk mucidi Hıncal Uluç'un herkesi hayretlere düşürerek jüri başkanlığı yaptığı "Q Jazz Bar Dans Yarışması" (barın adındaki Jazz'a takılmayın), birincilerinden Reyhan Gökdemir adlı 21 yaşındaki genç kadın, Cuma gecesi sabaha karşı Etiler Polis Karakolu'na giderek Kaya Çilingiroğlu'ndan kendisine tecavüz ettiği iddiasıyla şikayetçi oldu...
Buraya kadar her şey tamam. Çilingiroğlu sabaha karşı nöbetçi savcılığa giderek ifade verdi, bu da tamam. Sonrası da magazincilere kaldı, zaten asıl burası tamam...
"Abimiz" ve "reklam"
Hafta sonunu boş geçiriyoruz diye sıkılan magazinciler, böyle bir iş bulunca hemen atladılar tabii. İlk andan itibaren tavırları "canımız Kaya abimiz, böyle bir oyuna nasıl geldin, biz seni kurtarırız" di.
Ve iddiaların sahibi genç kadın, bir anda "reklam yaptığı kesin" olan, zaten "pek de sağlam pabuç olmayan", Adana'dan gelmiş bir "şöhret budalası" haline geldi.
Çilingiroğlu ise, ne yazık ki eve girdiğini görenler olduğu için, yoksa eve de gitmediği kesin olarak iddia edilecekti, kötü bir tuzağa düşmüş zavallı bir genç erkek oldu...
Tuğba'ya haksızlık ama
Aslında manzara eski Türk filmlerini hatırlatıyor, kötü adam Nuri Alço, iyi aile kızı Ahu Tuğba'yı kötü yola düşürmek için evlenmek vaadiyle evine çağırır, içkisine hap atar ve kız baygınken fotoğraflarını çeker..
Her fırsatta "feleğin çemberinden" geçtiğini, "alemleri çok iyi bildiğini" iddia eden Çilingiroğlu'nun zavallı masun Ahu Tuğba rolüne koymak Tuğba'ya haksızlık ama, magazincilere kızın!!!
Neyse, olayın patlama noktası Pazar gecesi Atv'de geç saatte yayınlanan magazin programı oldu. Adını bilmediğim ATV'nin magazin müdürü, "bütün televizyon kanallarının peşinde koştuğu Reyhan Gökdemir'i büyük zorluklarla canlı yayına ikna etmişti" ve canlı yayında Gökdemir'in canına okudu...
İç çamaşırı mevzuu
Aslında konuşma sıradan başladı, Gökdemir iddialarını anlattı, magazin müdürü bey, elinden geldiğince sevimli bir tarzda "istemediğin sorulara cevap vermek zorunda değilsin" dedi, genç kadın buna rağmen her şeye cevap verdi...
Magazin müdürünün sevimliliği çok da uzun sürmedi, sakin geçen 10 dakikadan sonra yüzyılın sorusu geldi; "böyle bir iddianız var, ama siz bundan bir ay önce bir tanıtımda dans ederken iç çamaşırı giymemişsiniz..."
Magazin müdürü belli ki yayına çıkmadan önce kadının "ipliğini pazara" çıkarmaya kararlı, sevgili dostları, bir numaralı velinimetleri Avşar-Çilingiroğlu evliliğini kurtaracak...
Savcı edalı sorular
Savcı edasıyla sorulara devam ediyor: "Yarışmada da göğsünüz açılmış, televizyon programlarına minicik eteklerle çıktınız."
Zatı muhterem, "ya sen tecavüze uğramadın, reklam yapmaya çalışıyorsun, ya da Kaya sana tecavüz etti, ama ettiyse de, sen zaten hak etmişsin, baksana iç çamaşırsız sahneye çıkmışsın" demeye getiriyor.
Aslında yürütülen kampanya, yıllar öncesinde kamuoyunu uzun süre meşgul eden "hayat kadınına tecavüzde ceza indirimi" mevzusunu hatırlatıyor...
"Biz şimdiden kadını elimizden geldiğince karalayalım, eğer kanıtlar tecavüzü doğrularsa en azından kadın da hak etmiş denir" mantığıyla hareket ediyor medya...
Dava kamuoyuna kaldı!
Çilingiroğlu, iki gün hiç konuşmadı. Aslında başından beri "iftira" dediği gazetelerde yazıldı ama ilk kez dün konuştu, ve aynen şöyle söyledi; "kamuoyu kararını verecektir"...
Çilingiroğlu'na bir hatırlatma yapmakta fayda var, bu adli bir dava ve bu tip durumlarda, uzun, uzun yüzyıllardır kararları yargı veriyor, halk vicdanı değil... Üstelik tecavüz iddiası, magazin programlarında günah çıkartarak başınızdan atılacak bir iddia da değil...
Peki bütün bu olanlara ve iddia sahibi genç kadına "İzleyici olarak inandım mı?" sorusuna vereceğim yanıt, hayır inanmadım. Ama benim ya da magazincilerin ya da halkın inanmıyor olması bir olayın olduğunu ya da olmadığını göstermiyor.
Aile bağlarına bu ilgi niye
Herkesin ağzındaki tek cümle, "karısı ve çocuğu var, Reyhan Gökdemir bir aileyi yıktı..." Yani, tecavüz olsun, olmasın, kadın yerinde oturmalı ve kimseye bir şey söylememeliydi ki, herkesin içi rahat olsun...
Çilingiroğlu-Avşar çiftinin kutsal aile bağlarının herkesi neden bu kadar çok ilgilendirdiği bir tarafa, şimdilerde evliliği kurtarmak için kendini feda eden magazin basınının timsah gözyaşları kimseye inandırıcı gelmiyor,
Çilingiroğlu'nun bundan önceki vukuatlarını manşetlere taşıyanların da onlar olduğunu düşünürsek... Yani Reyhan Gökdemir herhangi bir şekilde ortaya çıkmasaydı, Çilingiroğlu'nun eve girdiğini gören magazinciler, bunun haberini yapmayacaklar mıydı? İnanılır bir şey mi bu?
Hülya Avşar ise, bundan bir ay önce, boşanma mevzusu gündeme geldiğinde söylediklerini doğruluyor; "Boşanacağım, sonra da uğraş dur, yok şununla mı beraber, yok bununla mı beraber, bu saatten sonra, adımı aşk hikayelerine karıştırtmam!". .(ÇM/NM)