Hükümet Hissi Beyanatlardan Kaçınmalı
Türkiye'nin önümüzdeki günlerde Gümrük Birliği partneri olacak Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımak zorunda kalacağını belirten Aktar, Türkiye'nin AB ile müzakerelere başlama taleplerine karşı Kıbrıslı Rumların da çeşitli tavizler koparmaya çalışacaklarını düşünüyor.
Ancak Aktar'a göre, "Türkiye ile müzakerelerin başlayacağı sonbaharda netlik kazanırsa, Kıbrıslırumlar da Annan Planı'nı ikinci kez referanduma götürmeyi kabul edebilirler".
Türk hükümetinin yapması gereken ise, 24 Ocak'tan beri sürdürdüğü çözüm iradesini pekiştirmek amacıyla girişimlerde bulunmak; AB ile müzakerelere başlama kararının alınmasını sağlamak.
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi Aktar'ın görüşleri şöyle:
Buraya nasıl gelindi?
24 Ocak'ta Davos'ta başlayan üç aylık sürecin başında, AB'nin siyasi yetkilileri Rum tarafına çok kuvvetli mesajlar veriyor ve telkinde bulunuyorlardı.
Ancak plan son halini aldıktan sonra bu baskılar çok hafifledi; Komisyon'un teknik yetkililerinin beyanatlarıyla yetinmek zorunda kaldık.
AB'nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günther Verheugen, aldatıldığını söyledi, AB Dışişleri Komiseri Chris Patten, memnuniyetsizliğini ifade etti; ama esas baskıyı yapacak olan siyasi yetkililerden hiçbir güçlü mesaj gelmedi. Dönem başkanı İrlanda'nın AB'den Sorumlu Bakanı Dick Roche, "(Rum tarafına) baskı yapamayız" deme cesaretini bile gösterdi.
Yıl sonunda Türkiye'ye Kıbrıs'ta attığı müspet adımlardan dolayı borçlu kalmamak için, 24 Nisan'da Güneyden hayır çıkması için dua eden AB'li politikacılar vardı.
Nitekim, referandum sonrasında Birleşmiş Milletler (BM) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dışında, Güneyde çıkan hayır sonucuna ve bu sonucu hazırlayan Kıbrıslırum siyasetçilerine karşı AB'den bir tek İngiltere kınamada bulundu.
AB, Rumları yola getirmek için "Eğer hayır çıkarsa üyeliğiniz askıya alınabilir" yollu bir telkinde istese bulunabilirdi.
Rum tarafının bu meseleye genel bakışı ise, Rumların ve 1999'a kadar Yunanlıların bildik lümpen milliyetçi ve hasımane tavırlarında somutlaşıyor. Papadopulos, "Hayır çıkarsa kaybeden Kıbrıslıtürkler değil Türkiye olacaktır" deyip duruyordu. Kıbrıslırumlar maalesef Avrupa'nın doğusunda son derece yaygın 19. yüzyıl artığı dışlayıcı milliyetçilikten ötesine geçebilmiş değiller.
Bundan sonra ne gelişmeler olabilir?
Mesele BM'nin çekilmesi ve Güneyin bütün ada namına 1 Mayıs'ta AB'ye üyeliği ile AB'leşecektir. Hem iyi hem kötü anlamında AB'leşecektir. Bugün yapılmakta olan AB Dışişleri Bakanları Genel İşler Konseyi toplantısında Türk tarafına verilecek 259 milyon Euroluk hibe ve diğer idari ve ticari kolaylıklar tartışılıyor.
Ama bu açılımlarda önemli olan Ercan Havaalanı'na uçak inip inemeyeceğidir. Ambargonun gerçekten kalktığını, Kuzeyin turizm endüstrisine büyük katkısı olacağından Avrupa'dan gelen uçakların doğrudan Ercan'a inebilmeleri gösterecektir.
Diğer taraftan, Türkiye'nin AB ile olan gümrük birliği, Cumartesi günü üye olacak olan Kıbrıs dahil on ülke tarafından da müktesebat olarak kabul edildi. Bu, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin de artık Türkiye'nin Gümrük Birliği partneri olacağı anlamına geliyor.
Fiilen ve hukuken Türkiye'nin Rum yönetimindeki Kıbrıs'ı tanıması anlamına gelebilecek olan bu gelişme, Türkiye'de büyük sıkıntı yaratacaktır.
İkinci referandum ve Aralık 2004'e kadar olan yedi aylık süreç?
Bu dönem zarfında Rumlar "Gittiği yere kadar gider" mantığıyla Türkiye'nin müzakerelere başlama taleplerine karşı Kıbrıs'ta başka tavizler koparmaya çalışacaklardır. Ama, bu tavizleri alabilmeleri bu ortamda çok zor gözüküyor.
Eğer Türkiye ile müzakerelerin başlayacağı sonbaharda netlik kazanırsa reddettikleri planın virgülünü dahi değiştirmeksizin ve elbette üzerlerinde yeterli siyasi baskı olursa ikinci kez referanduma götürmeyi kabullenebilirler.
Nitekim, Papadopulos "İkinci referandum olmayacak" gibi bir söz sarf etmedi.
Türkiye ve Türk tarafına gelince, Rauf Denktaş'ın akıl almaz pişkinliğini bir kenara bırakırsak Türk hükümetinin olası gelişmeleri ve müzakerelere başlama hedefini müspet yönde etkilemek amacıyla çok dikkatli davranması gerekiyor. Burada hissi beyanatlardan kaçınmak, "İş bitmiştir", "Bölünme kesinleşmiştir", "Ordu kalacaktır" gibi dönüşü olmayan ifadelerle dünya kamuoyu önünde ipliği pazara çıkmış olan Rumların ekmeğine yağ sürmekten kaçınmalıdır.
Bilakis, 24 Ocak'tan beri sürdürdüğü çözüm iradesini pekiştirmek amacıyla mesela, sembolik iki üç bin kişilik asker indirimine gidilebilir.
Önümüzdeki altı, yedi ay boyunca Türkiye'nin hedefi AB ile müzakerelere başlama kararının alınmasını sağlamaktır. İçerde ve dışarıda atılacak her adım, alınacak her karar bu hedef doğrultusunda tartılmalı ve gerçekleştirilmelidir. (CA/BB)