AKEL'i "halkı yönlendirmek yerine halkın eğilimlerinin peşinden koşmakla" eleştiren Hasgüler, Kıbrıs'ta çözümün Avrupa Birliği (AB) sürecine terk edilmesinin, adada ulusçuluğu tırmandıracağını, Türkiye ve Yunanistan'ın ilişkilerinin bozulmasına yol açacağını savundu.
AKEL Genel Sekreteri Hristofias ile Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Serdar Denktaş'ın bir süredir gizli görüşmeler yürüttüğünü savunan Hasgüler, çözümün 1 Mayıs sonrasına ertelenmesinin en çok Kıbrıs'ın kuzeyindeki çözümsüzlük yanlılarını sevindireceğini söyledi.
AKEL, halkın eğilimlerinin peşinden koştu
"Bu noktada, bir 'tersinden uzlaşma' var" diyen Hasgüler'in görüşleri şöyle:
* AKEL, 1941'de kuruldu çeşitli tarihsel hatalar yaptı: 1963 Kasımında Makaryos'un 13 değişiklik önerisine destek verdi; Enosis'in yanındaydı. 1978'de Kıpriyanu gibi bir sağcı lideri, 2002'de Tasos Papadopulos'u destekledi.
* Komünist partilerin halka yön vermesi beklenirken, AKEL her zaman kazanandan yana tavır aldı; halkın eğilimlerinin peşinde koştu.
* Soğuk savaş döneminde, Sovyet Merkezli olması itibariyle Kıbrıs'ın iç dinamiklerini dikkate almadı; Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra da iki önemli söylemle siyasi etkinliğini korudu:: "Kıbrıs'ta işgal gücü vardır" söylemi; "Kuzey'den Güney'e göç eden 200 bin Kıbrıslı Rum'un evlerine dönecekleri" yaklaşımı.
"'Evet' de 'Hayır' da AKEL'i zorda bırakır"
* AKEL, uzun bir süre Kıbrıs'ın Avrupa Birliği'ne üyeliğini desteklemedi; sonra, Türkiye'nin adadaki statüsünü ortadan kaldıracak yegane gelişme olacağı düşüncesiyle destek verdi.
* Homojen ve Rumlardan oluşan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 1 Mayıs 2004'te AB'ye tek başına üye olmasının Kıbrıs Rumlarının çıkarları açısından daha doğru olacağı kararına vardı. Bu, AKEL'de Rum ulusçuluğunun etkisini gösteriyor.
* "Hayır" demek de AKEL'i "evet" demek kadar zor durumda bırakacak. AKEL, parti bütünlüğünü korumayı amaçlarsa, parti üyelerini "serbest bırakabilir".
Adada ulusçuluk tırmanır, Türk-Yunan ilişkileri bozulur
* AKEL, "hayır çıkacağına ertelensin" gibi bir yaklaşımla erteleme istiyorsa, Annan Planı'nın koşullarını yeterince değerlendiremiyor demektir. İlkinde hayır çıkarsa, referandum tekrarlanacak. İkinci referanduma kadar, AKEL "evet" için çalışabilir. Önemli olan sürecin başlaması ve 1 Mayıs 2004'ün aşılmaması.
* Kıbrıs'ta barışı ve çözümü en önde savunması gereken bir gücün "referanduma hayır" demesi, AKEL'in adanın bütünleşmesi, çözüm ve barış konularında inisiyatif almasını engeller.
* Annan Planı hem Türkler hem de Rumlar açısından olumsuzluklar taşıyor. Fakat, plan, Kıbrıs'ta yaşanmış tarihsel gelişmelerin bir sonucu. Bir komünist parti, "Rum toplumunun çıkarlarını en çoklamak" tutumunu sürdürmemeli.
* AKEL Genel Sekreteri Hristofias'a çağrım, "Kıbrıs, çözüme susamış bir toprak parçası. Adaya barış gelmesi ise, kısa vadeli çıkarlarla değil, uzun vadeli ve ideolojik politikalarla mümkün. Öbür türlü, Kıbrıs'ta işi AB sürecine terk etmek, önce Kıbrıs'ta ulusçuluğu tırmandırır, ardından Türkiye ve Yunanistan'ı olumsuz etkiler."
* Referandumun ertelenmesi, Rumların tek başlarına AB'ye üye olmaları demektir. Bu koşullarda görüşmeler, AB üyesi bir Rum devleti ile o devlet topraklarında yaşayan bir toplumun görüşmeleri şeklinde sürecektir. Rum ulusçuluğunun güçlenmesiyle, 1 Mayıs 2004 sonrası yapılacak referandumdan "evet" çıkması güçleşir.
* 1 Mayıs 2004 sonrasında gelişmeler, Kuzey'de AKEL'in hiç istemediği bir devletin uluslar arası kamuoyundan destek görmesine yol açabilir. Kıbrıs'ta tek egemen devlet formülasyonundan iki devlet formülasyonuna geçilebilir. Bu gerçeklerin Kıbrıs Rum toplumuna anlatılması gerekiyor. (BB/YS)