Bu tür cümlelerle başlayan ve basın mensuplarının görev yaparken karşılaştıkları zorlukları anlatan yazıları çok okudunuz. Gazeteci kısmı konu bulmakta sıkıntı çektiği zamanlarda oturup kendi sıkıntılarını konu edinen yazılar kaleme alır. Ama bu sefer hakikaten bir sıkıntı var ortada.
Sıkıntı siyasetçiler, milletvekili adayları, fanatik partililer...
İsim vermeye gerek yok. valilerimiz, belediye başkanlarımız, müdürlerimiz gibi politikacılarımız da aynı telden çalıyorlar, istedikleri tek bir şey var:
Gazetelerin ve medya kuruluşlarının kendilerinden hep olumlu yönde bahsetmeleri. Hep kendi dümen sularında hareket etmeleri...
Sanıyorum bu sorun "sıkıntı" olmayı çoktan aşıp "karın ağrısı" olmaya başladı. Tabii bir kısmı.
Kendini bilen siyasetçilerimiz, yok değil; onları tenzih ederim.
Lafı fazla evirip çevirmeye gerek yok.
Mesele şu...
Bir takım politikacılar Batman'da yayınlanan yerel gazeteler, radyo ve televizyonlarda hep kendilerini görmek istiyorlar.
İstiyorlar ki, gazeteciler hep onları takip etsin, hep onların haberlerini yazsın, hep onları yorumlasın.
Rakiplerine mümkünse hiç yer vermesin, bir iki satırla onları geçiştirsin, hatta olabiliyorsa karalasın.
Olacak iş değil, ama bunu isteyenler var.
Vallahi de var, billahi de var.
Sakın yanlış anlamayın bunu benden isteyen yok. Ama bazı arkadaşlarımın sıkıntılarını gördükçe, duydukça, siyasetten ve siyasetçilerden iğreniyorum.
Peki bunu ne hakla istiyorlar?
Efendim; adamlar oturup ilan, reklam, mesaj hazırlıyorlar.
Sonra alıp gazetelere tam sayfa, yarım sayfa yayınlamak üzere dağıtıyorlar. Öyle astronomik rakamlar da konuşmuyor. Tam sayfasını 50-60 milyon liraya yayınlatıyorlar. Çoğu da parasını geleceğe havale ediyor. Ödeyene kadar burnunuzdan fitil fitil çıkarmak üzere...
İşte bütün hakları bu.
Ve onlar bu hakla gazetecileri fırçalıyor, "reklamı keserim..." diye tehdit ediyor.
İnanmayacaksınız ama bu gerçek.
Ödeyene kadar gazetecinin burnundan getirdikleri üç beş kuruşluk paranın arkasına saklanarak, "halkın vicdanı, sesi olma iddia ve idealindeki" basın mensuplarına yapmadıkları kalmıyor.
"Falancanın haberi niye benimkinin üstünde?"
"Filancanın ilanını niye güzel yaptın?"
"Filan kişiyi niye makalede anlatıyorsun?"
Daha nice şikayetler.
Helal olduğu tartışmaya açık sadaka gibi iki kuruşlarının gücü ile yayın politikası belirlemeye çalışıyorlar.
Gazeteleri sadece kendi yayın organları gibi görmek istiyorlar. Onlara göre gazetede kendileri hakkındaki haberler dışında bir haber olmazsa, işte o zaman "tarafsız, objektif, ilkeli yayın" yapılmış olur.
Ayıptır, yazıktır ve hatta rezilliktir.
Zaten bin bir türlü maddi ve manevi zorluklarla mesleklerini icra etmeye çalışan gazetecileri bu kadar da horlamaya kimsenîn hakkı yok.
Reklam ve ilan bedeli olarak ödediğiniz iki kuruşla kimseyi, hele Batmanlı gazetecileri sakın ha sakın satın almaya çalışabileceğinizi düşünmeyin. Batman'da yayın yapan tüm gazeteci ve yayın kuruluşlarındaki hiçbir arkadaşım, onurunu, kalemini sizin vereceğiniz üç beş kurusa satmaz ve satmayacaktır.
Öte yandan, sırf rakibiniz ve diğer bir parti adayının haberi sizinkinden üstte yer almış veya sizinkinden daha geniş yazılmış diye gazetecileri tahkir ve tehdit etmeniz bu memlekete hiçbir fayda sağlayamayacağınız anlamına gelmektedir.
Unutmayın ki, basın mensupları sizinle halk arasındaki köprüdür. Halkın yolunda gitmek isteyen bir politikacı halk yoluna açılan köprüyü tahrip etmez. Daha seçilmeden halkın sesini kısmaya yönelik çalışmalarınız oluyorsa, seçildikten sonra kim bilir neler yaparsınız?
Evet
Pek sayın; siyasetle iştigal eden siz zevatı muhteremler!
Hiçbir gazetecinin ve yayıncının yayın politikasını belirlemeye hakkınız yok. Buna heveslenmeyin.
Eğer halen verdiğiniz ilanların ve reklamların parasıyla gazeteleri ve yayın kuruluşlarını yönlendirebileceğinizi düşünüyorsanız alın o ilanlarınızı ve reklamlarınızı bir de paranızı...
Netice olarak şunu söyleyelim.
Gazeteciler olumsuz haber yaptığı zaman, tehdit, şantaj, baskı, oyun ne deseniz deyin bini bir para.
Gazeteciler olumlu haber yapıyor.
Ses yok...
Tehdit, şantaj, baskı, oyun işine kafası çok çalışanların aklına neden nezaket gelmez?
Yetkili ve etkili olmak kimseye terbiyesizlik hakkı tanımaz. Bu terbiyesizlik de özellikle gazetecilere yapılmaz.
Tamam. Teşekkür istemiyoruz...
Halkı bilgilendirmek bizim görevimiz. Teşekkür istemiyorsak, tehdit, şantaj, baskı, ve oyun da istememeye hakkımız var.
Herkes kendi işine baksın. (EÖ/BB)