Türkiye’deki koronavirüs pandemisinin 18. Ayında Ağrı, Batman, Bitlis, Diyarbakır, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van-Hakkari Tabip Odaları ortak bir açıklama yaptı.
Van-Hakkari Tabip Odası Başkanı Hüseyin Yaviç'in okuduğu açıklamada "İktidarın ayrımcı ve var olan eşitsizlikleri derinleştiren politikaları nedeniyle bölge illerinde pandemiyi daha katmerli bir biçimde yaşadık, daha fazla bedel ödedik" denildi ve bölgede her gün önlenebilir bir hastalık nedeniyle 200 ile 300 insanın öldüğü kaydedildi. Ayrıca ortak açıklamada iktidarın bölgedeki aşı tereddütünü ortadan kaldırabilimek için Kürtçe dilinde iletişim yöntemleri kullanarak rol üstlenmesi çağrısı yapıldı.
Açıklamadan öne çıkanlar şöyle:
“İktidarın ayrımcı ve var olan eşitsizlikleri derinleştiren politikaları nedeniyle bölge illerinde pandemiyi daha katmerli bir biçimde yaşadık, daha fazla bedel ödedik. Sosyal devlet yükümlülüğünü yerine getirmekten kaçınan, tercihini sermaye lehine kaynak aktarmaktan yana kullanan siyasal iktidar halkın sağlığı için pandemi ile bütünlüklü bir strateji ile mücadele etmedi.
Günde 200-300 ölüm
“Bu durumun bir sonucu olarak bütün pandemi kısıtlamalarının ortadan kaldırıldığı günden bugüne adeta kanıksanmış/kanıksattırılmış bir biçimde önlenebilir ve aşısı bulunan bir hastalıktan her gün en az 200 ile 300 arasında değişen sayılarda insanımızı kaybediyoruz. Etkin olmayan salgın kontrolü nedeniyle önlenmeyen ölümler, yaşam hakkı ihlalidir, sosyal cinayettir.
“Pandemi ile mücadelenin en önemli aracı aşı olduğu bilinmesine rağmen siyasal iktidar aşı kararsızlığını gidermek için şeffaf veriye ve bilgiye dayalı etkili bir iletişim kampanyası düzenlememiş, hatta aşı karşıtı propagandalara izin vermiştir.
Kürtçe kampanya
“Kamu otoritesinin halk sağlığı perspektifi ile anadilinde sağlıklı iletişim yöntemleri kullanarak üstlenmesi gereken rol yetersiz, çekinik kalmıştır. Bunun politik bir tercih olarak benimsendiği açıktır. Bir kez daha yetkilileri ve sorumluları bu tutumdan vazgeçmeye, aşı ile ilgili gerekli çalışmaları ve iletişim kampanyaları yapmaya, tüm yurttaşları da daha fazla zarar görmemiz ve özlem duyduğumuz günler için kendileri, sevdikleri ve tüm toplum için bir an önce aşı olmaya davet ediyoruz.
TIKLAYIN- 3 dilli aşı kampanyasına kaymakamlık engeli
Sağlıkçıların hakları
“COVID-19 salgını gelir dağılımındaki eşitsizlikleri artırmış, işsizlik ve yoksulluğu derinleştirmiştir. Hekimler ve sağlık emekçileri de bu yoksullaşmadan etkilenmiştir. Sağlıkta “dönüşüm”le her geçen yıl giderek artan oranda geriletilip erozyona uğratılmış ekonomik ve özlük haklarımızdaki kayıplar, sağlık emekçilerinin omuzlarına yüklenen COVID-19 pandemisi ile mücadele sürecinde de devam etmiştir. Tükenişin eşiğinde özveriyle çalışan sağlık çalışanlarının özlük haklarında değil iyileştirme, budamalar söz konusudur. Bu koşullarda COVID-19, başta sağlık çalışanları olmak üzere, bir dizi alan ve çalışma koşulları bakımından halen meslek hastalığı olarak tanımlanmamıştır.
Güvenlik soruşturmaları
“Pandemi döneminde hekim gereksimi artarken yeni mezun pratisyen ve uzman hekimlerin hukuka aykırı biçimde güvenlik soruşturulmasına tabi tutulması ve hekimlerin göreve başlatılmaması kabul edilemez. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası başlayan, kalıcı OHAL uygulamaları ile haksız-hukuksuz bir biçimde hiçbir kriteri olmayan güvenlik soruşturmaları derhal son bulmalı, KHK ile ihraç edilen tüm sağlık çalışanları görevlerine iade edilmelidir.
Anadilde hizmet
“Bölgemizde nüfusunun büyük çoğunluğu başta Kürt olmak üzere farklı etnik yapılardan oluştuğu göz önüne alınarak sağlığa erişimi kolaylaştırmak için anadilinde sağlık hizmeti sunmak kritik önemdedir. Bu nedenle anadilde sağlık hizmeti sunmanın alt yapısı bir an önce hazırlanmalı, insanlara kendi dilinde derdini anlatabilme olanağı verilmelidir.
“Ülkemizde sağlıksızlığa da yol açan şiddet dili ve siyasal atmosfer sağlık alanında da kaotik bir şiddet ortamına dönüştürmüştür. Her alanda yaşanan şiddetin son bulmasını, bölgemizde sağlık alanı da dahil yaşanan hemen hemen her sorunun kök nedenlerinden biri olan Kürt sorununun barışçıl demokratik yollardan çözümünün en akılcı yol olacağını bir kez daha hatırlatıyoruz.
“TTB ve Tabip odaları olarak ülkemizdeki 175 bin hekimin taleplerini Sağlık Bakanı ile görüşmek istiyoruz. 1 Ekimde TTB’nin sağlık bakanlığından istediği görüşme talebi tüm hekimlerin talebidir."
(NÖ)