Fotoğraflar: Övgü Elif Kızıl/ ANKARA/ AA
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ayhan Bilgen, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dün tek tip kıyafetle ilgili "Ne yapılacaktı, smokin mi giysinler" sözleriyle ilgili "Cezaevindeki gazetecilerin, akademisyenlerin, siyasetçilerin smokin giymek gibi bir dertleri hiç olmadı. Onlar ülkeleri için bir şeyler yapmak, ülkelerinin karşı karşıya olduğu tehlikeye dikkat çekmenin bedelini ödüyorlar" dedi.
"Tek gündemi Cumhurbaşkanı seçimi olan, tek gündemi 2019'da kaç milletvekili alacağız derdi olanlar var" diyen Bilgen, Bahçeli'yi şu sözlerle eleştirdi:
"Bu sözün sahibi aslında kendi derdini ifade ediyor. Kendi smokin hesabının, smokini kimin giyeceğinin hesabına düşmüş. Meşhur biz sözdür, 'başkalarının yolunda yürüyenler iz bırakmazlar.' Cumhurbaşkanlığı hesaplarında kim kimin izinde yürüyor, bilmiyoruz.
"MHP ve AKP isterse Katolik nikahı kıyabilir"
"Ama birbirlerini çok sevdiklerini arka arkaya dinlediğiniz mesajlardan anlıyorsunuz. İsterlerse Katolik nikahı da kıyabilirler, birbirlerinden ayrılmamak üzere. A+B diye kafa karıştırmasınlar.
"Biz elbette seçim barajıyla ilgili ilkesel yaklaşımımızı ifade ettik. Ama bari bize akıl vermesinler. Malum siyasetçi, Ferdi Tayfur'u çok seviyor, Türkiye siyaseti bu arabesk ruh halinde yönetilmeye devam edilecek. Ben de bu nedenle Ferdi Tayfur'un dillendirdiği şarkılardan birinden iki mısrayı paylaşayım:
Ferdi Tayfur'dan mısra okudu
"Huzurum kalamadı fani dünyada
Yapıştı canıma bir kara sevda.
"Belli ki siyasetçi kimliği smokin bir kara sevda gibi yapışmış ve o kara sevdadan kurtulamadıkları için başka dertler üzerinden herkesi itham ediyorlar.
"Selahattin Demirtaş cezaevinde, bu durumu çok iyi tarif etmişti "İlla bir devlete başkan olmak istiyorsan Devlet'e başkanı ol bari" demişti.
"Muhalefete '5 benzemez' diyen iki parti birbirine çok benziyor. Diğer muhalefet partilerini 5 benzemez diye tarif etmiş. O ikisi Allah için birbirlerine çok benziyorlar. Demokrasi, hukuk devleti, kurunun yanında yaşı da yakmak konusunda çok benziyorlar. Hayırlı olsun.
"Hiçbirimiz vazgeçmeyeceğiz"
"Baluken, hangi suçlardan yargılandı? Mitinglerden, basın toplantısından, yazdıklarından, söylediklerinden" diyen Bilgen şöyle devam etti: "Hadi yazıp söylediklerine, kürsüde ifade ettiklerine tahammülleri yok, bunu anladık ama yazmadıklarından da ceza verdiler. Bingöl Emniyet Müdürlüğü'nün, kendisine ait olmadığını belirttiği bir sosyal medya hesabı olmadığını belirttiği halde o sosyal medya hesabı sebebiyle ceza aldı. Emniyetin raporuna rağmen bu ceza verildi.
"Yine katıldığı iddia edilen bir cenazeden ceza verildi. O gün Meclis'te olduğu Meclis tutanaklarında sabit olmasına rağmen ceza verildi. Yani yazmadıklarınızdan, bulunmadığınız ortamlardan dolayı da yargılanıyorsunuz.
"İşte yargının nasıl bir hale düşürüldüğü sadece Baluken davasında bile çok net görünüyor. Yine fezlekeleri hazırlayan savcı, Ahmet Karaca aynı zamanda MİT tırları davasında adı geçen biri. Hükümete yönelik bir fezleke hazırladığında hain ilan ediliyor ama İdris Baluken için hazırladığı iddianamelerle Baluken'e ceza veriliyor.
"Hangi arkadaşımıza ne kadar ceza verirlerse versinler ne bu cezayı alan ne de bayrağı yere düşürmemek için mücadele eden arkadaşlarımız, hiçbirimiz barışı, demokrasiyi savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
"Diyanet dinin neresinde duruyor?"
"Tabii, devlet niye var? 'Devletin bunca kurumu niye var' sorusuyla yüzleşmemiz gerekiyor. Bu açıdan ciddi bir bütçeye sahip belki de en devasa kurumlardan birisi Diyanet. Güya toplumda değerleri koruması gerekiyor.Kadınlar sokakta Diyanet adına sözler söylerken kimi ilahiyatçı kılıklı kişilerin utanç verici, ahlak dışı sözleriyle fetvalarıyla ilgili duyarlılıklarını ortaya koyuyorlar.
"Şüphesiz bir toplumda çürüme herkesi için önemlidir ama tam da bu çürümeye karşı sorumluluk alsın diye 4-5 bakanlığın bütçesinden daha fazla bütçesi olan bir kurum tam da bu çürümeye yol açıyorsa bunun sorgulanması gerekir.
"İnsafla ve adaletle soralım: Din bu mu? 9 yaşındaki çocuğun evlenmesi, sakalsız erkeklerden tahrik olunduğunun söylenmesi, tacizci öğretmenin şeriat hükmüyle yargılanmak istemesi... Din bu mu? Din bu mu? Eğer din buysa bu din ahlakın neresinde, insanlığın neresinde duruyor? Yok din bu değilse Diyanet dinin neresinde duruyor?
"Son KHK Türkiye'yi ya iç savaşa ya darbeye sürükler"
"Bizim gündemimizde, ittifaklar değil OHAL var. KHK'lerle darbe ve iç savaş kıskacına alınmış olması var. Bir kez daha, altını çizerek tekrarlıyoruz; son KHK Türkiye'yi ya bir iç savaşa ya da bir darbeye sürükler. Türkiye'nin barışına, huzuruna, güvenine, demokrasisine hiçbir şey katmaz.
"15 Temmuz'dan önce de ablukaya alınan şehirlerle ilgili, "bu süreç Türkiye'yi darbeye götürür" diyorduk. Askere yargı zırhıyla ilgili tehlikeleri de defalarca söyledik. Bu düzenlemeyle askerleri yargı muafiyetinden bağımsız tutmak, darbeye sebep olur dedik, 15 Temmuz oldu. Bari bu sefer yapmayın.
"Bizim için önemli olan OHAL ile mücadele"
"OHAL bir vesayet rejimidir. Seçim yapılır, yapılmaz; ne olursa olsun bizim açımızdan her türlü ittifakın tek ölçütü vardır. Kimin ne kadar koltuk alacağı değil Türkiye'yi OHAL'den kurtarmak için bugün ne dendiği önemlidir.
"Bugün ne kadar kararlı olunduğudur, bugün ne kadar demokrasi mücadelesi verildiğidir.
"Dünya bizim neyimizi kıskanıyor, biz de öğrensek"
"Ekonomide gelişmiş ülkeler bizi kıskanıyorlar' diyorlar. ABD'de enflasyon oranı 2,1, AB'de 1,5. Bizim neyimiz kıskanıyorlar? İnsani gelişmişliğimizi mi? Gelir dağılımındaki çarpıklığımızı mı? Bunu bir açıklasınlar da kendi yalanlarına nasıl inanıyorlar bir öğrensek.
"Türkiye'de gerçekten kıskanılacak bir sektör var. Hangi sektör, bankacılık sektörü. Türkiye'de bankalar diğer sektörlerle kıyaslanamayacak kadar kar ediyorlar. Dünyadaki alternatifleriyle kıyaslanmayacak kadar kar ediyorlar. Peki, nerede kaldı sizin faizle mücadeleniz? Bankalar neyle kar ediyor? Dış ticaret açığı 67 milyar dolara çıkmış. Bu tablo, Türkiye'nin OHAL'de ne hale gördüğünü gösteriyor." (PT)