Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değlendirmelerde bulundu. Kubilay'ın açıklaması özetle şöyle:
"Tüm milletvekilleri serbest bırakılsın"
"Sırrı Süreyya Önder'in cezaevinde bir gün bile kalması zaten hukuksuzdu. Sadece Sırrı Süreyya değil, cezaevindeki tüm milletvekili arkadaşlarımız düşüncelerini ifade ettiği için rehin alındılar. Biz AYM'nin milletvekillerimizin dosyalarına öncelik vermesini ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmesini aynı zamanda halka olan sorumluluğun bir gereği olarak görüyoruz.
Eğer bu ülkede hala hukuktan ve adaletten geriye en küçük bir kırıntı dahi kalmışsa milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız dahil, bütün HDP’lilerin derhal serbest bırakılması gerekir.
"GABB yönetimine de kayyım atadılar"
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım olarak atanan Vali Hasan Basri Güzeloğlu, kendisini Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği (GABB) yönetimini de ele geçirerek kayyım darbesini genişletmeye yönelmiştir.
Ülkenin tüm kurumlarına kayyım atıyorlar. Meclis'e, belediyelere, üniversitelere, şirketlere, marketlere, gazetelere, matbaalara. Çünkü kayyımsız yönetemiyorlar, nitekim yönetemeyecekler de.
Yargı Reformu eleştirisi
Yargı Reformu Stratejisinin birinci paketinin Meclis gündemine gelmesiyle görüyoruz ki bu pakette adalet, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığına ilişkin aslında esastan hiçbir şey yok. OHAL uygulamalarının kalıcı hale getirildiği, TMK ve TCK’dan kaynaklanan ağır haksızlıkların giderilmediği, adalet sistemine reform düzeyinde en ufak bir katkının sağlanmadığı bir paketin bu toplumun sorunlarına çözüm olması mümkün değildir.
"Yüzde 40 tartışması tabanlarının eridiğinin itirafı"
Meclis açılışında Erdoğan’ın, yüzde 40 artı 1’e dair muhalefetten bir teklif gelirse tartışmaya hazır olduklarını ifade etmesi, aslında tabanlarının eridiğinin ve yüzde 50 artı 1’e bir daha ulaşamayacaklarının kendileri tarafından da çok açık bir şekilde görüldüğünün itirafıdır.
Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik tehditler artıyor
Son günlerde Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ne yönelik tehditlerin dozu giderek artıyor. Ankara’da yapılan 3’lü zirveden beri bu tehditlerin dozunda ciddi bir artış var. Özellikle Rusya 3’lü zirveden bu yana Türkiye’yi Kuzey Doğu Suriye’ye saldırtmaya ve bu yönde cesaretlendirmeye çalışıyor.
Rusya ne söylerse söylesin Türkiye bu tuzağa düşmemelidir. Türkiye’nin başka bir ülkenin toprağına saldırmasının hiçbir haklı yanı, meşru gerekçesi ve kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Bu saldırganlığı meşru gösterenler, Türkiye’yi Kürtlere saldırtmaya çalışanlar bu iki ülkenin de iki ülke halklarının da dostu değildir.
"Güvenli bölge dedikleri Kürtsüz bölgedir"
Güvenli Bölge dedikleri, Kürtsüz Bölge yaratmaktır. Kuzey Suriye’nin demografisini değiştirmektir. Erdoğan’ın, BM’de sunduğu harita çok açık bir şekilde bir dönem Suriye rejiminin yapmak istediği ‘Arap Kemeri’ politikasının Türkiye eliyle güncellenmesidir. Bu politika sadece Türkiye’ye sığınmış olan Suriyeli mültecileri ‘Kürtsüz bölge yaratma’ stratejisinin bir aracı olarak kullanmakla kalmayacak, bölge halkları arasında uzun yıllara yayılacak bir husumeti de başlatacak, düşmanlık tohumları ekecektir.
Savaştan kaçan insanların nereye döneceğine Erdoğan ve Bahçeli mi karar verecek?
AKP’nin bu gerçeği gizlemeye çalışması boşunadır. Savaştan kaçıp gelen insanlara dönecekleri güvenli bölge yaratmak istiyorlarmış güya! Eğer, Suriye’den Türkiye’ye sığınmış insanlardan bir kısmı, bir siyasal çözüm sürecinden sonra kendilerini güvende hisseder ve ülkelerine dönmek isterlerse, onların nereye döneceklerine, nerede yaşayacaklarına Erdoğan ve Bahçeli mi karar verecek?" (RT/DB)