İsrail Savunma Kuvvetleri, 14 Kasım günü başlattığı "Savunma Direği Operasyonu" ile Gazze'de yaşanan vahşetin son perdesini açmış oldu. Mısır'ın arabulucu olarak yürüttüğü ateşkes görüşmeleri 21 Kasım akşamı nihayet olumlu sonuç verse de bölgede çatışmaların yeniden başlama ihtimali hiç de az değil.
Bölgede yaşananları, uzun süre Gazze ve Batı Şeria'da yaşamış olan ve 1989'dan bu yana İsrail'de yayımlanan Haaretz gazetesinde yazan, "Gazze'de Denizi İçmek" kitabının yazarı, 2009 Hrant Dink Ödülü sahibi gazeteci Amira Hass ile değerlendirdik.
Savaş yanlısı kamuoyu
Hass, İsrail kamuoyunda savaşı destekleyen görüşlerin yükselişte olduğunu ve "Savaşı destekleyenlerin, nihayetinde Hamas'ın ortadan kaldırılmasının mümkün olabileceğini" düşündüğünü belirtiyor.
İsrail'de dokuz hafta sonra yapılacak erken seçim ortamının, savaş yanlısı bir kamuoyu ile birleşmesi durumunda sürecin çok daha fazla şiddet yanlısı bir siyasi ortamla sonuçlanabileceği tartışılıyor.
Hass ise güncel İsrail siyaseti dikkate alındığında bu savaşın (Binyamin) Netanyahu'nun pozisyonunu güçlendirdiği görüşünde. "İsrailliler, Filistinlilerin neden olduğu şiddeti, herhangi bir şekilde İsrail işgalinin uyguladığıçok daha büyük bir vahşetle ilişkilendirmiyorlar" diyen Hass, İsrail kamuoyunda Filistinlilerin kendiliğinden şiddet yanlısı bir toplum olduğu görüşünün hâkim olduğunu vurguluyor. Netanyahu'nun siyasetini de bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.
Amira Hass, Gazze saldırısının sadece iç siyasete yönelik bir gelişme olduğu görüşüne katılmıyor. Ona göre, saldırı daha geniş çaplı birkaç siyasi planın bir parçası.
"İşçi Partisi ve Likud benzeri partilerin dâhil olduğu İsrail Hükümetleri geçtiğimiz 23 yıl boyunca Gazze'yi 'çözümden' uzaklaştırmak için ellerinden geleni yaptılar" diyen Hass'a göre, böylece Gazzeliler, geri kalan Filistin halkının ekonomik, siyasal ve toplumsal meselelerinden koparılmış oldu. Askeri saldırılar ise bu mantığın ve taktiğin ürünü. Batı Şeria'nın Filistin Ulusal Yönetimi altında ayrı bir hayat yaşadığı düşünüldüğünde, bu taktiğin İsrail açısından işe yaradığı açık...
Bu sefer farklı
Ancak Hass'a göre bu yıl bu taktik başarısız oldu, çünkü "Batı Şeria protesto gösterileri için harekete geçti ve bölgedeki durum ile bağı giderek daha da kopan Filistin Ulusal Yönetimi halkı durdurmakta başarısız oldu."
Diğer yandan, Hass, İran, Türkiye, Hamas ve Hizbullah'ın bölgede oyunun kurallarını değiştirmeye yönelik bir siyaset uygulamaya çabaladığını söylüyor. Ancak buna karşılık, "Saldırılar, İsrail'in böyle bir değişimi reddettiğini" ve eğer bu değişim olacaksa bile "yüksek bir maliyeti olacağını gösteren bir mesaj."
Ateşkes görüşmeleri yoğunlaşırken, çatışmaların şiddeti giderek arttı. Hass'a göre her ne kadar İsrailliler savaş yanlısı olsa da, kamuoyunda olası bir kara harekâtına karşı tepki oluşmuş durumda. Mısır'ın önerdiği ve Katar, Türkiye, BM ve Arap Birliği'nin katkıda bulunduğu ateşkesin İsrail tarafından kabul edilmesi bu şekilde açıklanabilir.
Öte yandan, Ortadoğu belki de son elli yıldır hiç olmadığı kadar istikrarsız durumda. Suriye'de yaşanan iç savaşın bölgeye etkileri bir tarafta, Lübnan ve Ürdün'de karışıklıklar devam etmekte. Arap Baharı sonrası Mısır'da meydana gelen iktidar değişikliği sonrası, son dönemde çatırdamalar başladı. Bu açıdan İsrail'in başlattığı operasyonun Ortadoğu'da daha büyük bir felaketin habercisi olabileceği yönünde görüşler yükseliyor.
Hass bölgenin istikrarsız olduğunu, ancak daha önce yaşanan istikrarın da, nihayetinde baskı rejimlerinin yarattığı bir istikrar olduğunu söylüyor. Söz konusu Filistin ve Lübnan olduğunda ise böyle bir istikrardan bahsetmek olası değil. Hass, Hamas'ın kendisini bir devlet olarak kabul ettirmek ve bölgesel bir güç olarak Filistin'in karar alma mekanizmasını elde tutmak istediğini belirtiyor.
Hass'a göre İsrail'in iç siyaset odaklı hareketleri yanlış hesaplamalara dayanıyor. Çünkü İsrail bölgede meydana gelen siyasi ve toplumsal değişimleri değil, sadece askeri dengeleri gözetiyor; ancak "Ortadoğu değişiyor ve gidişat Hamas'ın lehine." (FGD/AS)