Fotoğraf: Mehmet Şah Yılmaz / AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Haklarında soruşturma yürütüldüğü gerekçesiyle HDP’li Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediye başkanlarının görevden alınmalarının ardından hak ve meslek örgütleri konuyla ilgili açıklama yaptılar.
Çağdaş Hukukçular Derneği, Mülkiyeliler Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Demokrasi İçin Hukukçular, İstanbul Tabip Odası, Barış Vakfı ve İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın yaptıkları ortak basın açıklamaları özetle şöyle:
İHD ve TİHV’den ortak açıklama
Konuyla ilgili ortak basın açıklaması yayınlayan İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) demokrasinin ilk ve olmazsa olmaz şartının seçmen iradesini tanımak olduğunu ifade etti.
Anayasa’nın 38. maddesinde vurgu yapan İHD ve TİHV, kesinleşmiş mahkeme kararı ile hüküm giyilmedikçe kimsenin suçlanamayacağını belirtti:
“Bugün gerçekleştirilen görevden alma ve belediyeye el koyma operasyonu Anayasa’ya mutlak aykırı olup siyasi iktidarın seçimlerle ele geçiremediği belediyeleri anti-demokratik yasa ve yetkilerle ele geçirme operasyonudur.
"Doğrudan doğruya valilerin görevlendirilmesi tam anlamıyla bir OHAL işlemidir. Seçimle kazanılamayan büyükşehirlerin bu şekilde valilerin yönetimine geçirilmesi demek, iktidardaki siyasi partinin yönetimine geçirilmesi demektir.
Hükümeti seçilmiş belediye başkanlarını göreve iade etmeye çağıran İHD ve THİV tüm demokrasi güçlerini siyasi iktidarın bu müdahalesine karşı çıkmaya davet etti.
Demokrasi İçin Hukukçular: Halk iradesinin tanınmadığı bir kez daha ilan edildi
Demokrasi İçin Hukukçular ise seçilmiş belediye başkanlarının hukuksuz ve hiçbir kural tanımaksızın görevden alındığını belirterek bunun demokrasinin ve halk iradesinin tanınmadığının bir kez daha ilanı olduğunu söyledi:
"İktidarın yine aynı yönteme başvurmuş olması tek adam iktidarında ısrardan başka bir şey değildir.
"Kayyumların yapmış olduğu yolsuzluklar, belediyenin olanaklarının nasıl kişisel menfaatler için kullanıldığı seçilmiş belediye başkanları tarafından ortaya açıkça çıkarılmışken, belediyelerin yeniden kayyumlara teslim edilmesi, bu yolsuzluk ve çıkar düzeninde devam ve ısrar anlamına da gelmektedir.
"Bu durum ülkenin tamamı için demokrasi ve hukuk devletinin yok edilmesi anlamına gelmektedir. Hukuk tanımayan, halkın iradesini yok sayan bu pervasızlık yarın ülkenin herhangi bir yerinde daha karşımıza çıkabilecektir.
TMMOB: Tek adam rejiminin siyasal ahlak düzeyinin göstergesidi
Belediye başkanları hakkında yürütülen adli-idari soruşturmalar bahane edilerek yapılan görevden almaların demokrasiyle ve hukukun üstünlüğü anlayışıyla bağdaşır hiçbir yanı bulunmadığını belirten Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), bu anlayışın benzerlerinin darbe dönemlerinde gördükleri faşizan yönetim zihniyetinin ürünü olduklarını söyledi:
“Kayyum rejiminde ısrar etmesi sadece halk iradesine değil, halkın demokrasiye ve seçimlere olan inancına da darbe vurmaktadır. Sandıkta kaybedileni demokrasi dışı yollarla gasp etmeye çalışmak, tek adam rejiminin siyasal ahlak düzeyinin de göstergesidir.
“Halkla hiçbir bağı olmayan, halka karşı hiçbir sorumluluk duygusu taşımayan kayyumlar sadece demokrasiye değil, atandıkları yerel yönetimlere de büyük ve kalıcı zararlar vermektedir. Yaşanan bu demokrasi ayıbından, halk iradesine vurulan bu darbeden derhal vazgeçilmelidir."
Mülkiyeliler Birliği: Belediye başkanları hızla görevlerine iade edilmeli
Mülkiyeliler Birliği de görevden almalara tepki göstererek, yaptıkları açıklamada “İçişleri Bakanlığı’nın seçmen iradesini gasp eden bu kararının, siyasi iktidar tarafından makbul görülmeyen tüm muhalif belediyeler için ağır bir tehdit oluşturuyor” ifadelerini kullandı:
“Bugün kayyumlar aracılığıyla demokrasinin en temel ilkeleri bir kez daha ayaklar altına alınmıştır. Seçilmiş belediye başkanlarının hızla görevlerine iade edilmesi ve bu uygulamaya son verilmesi siyasal yaşamımız için hayati önem taşımaktadır.
“Unutulmamalıdır ki acil ihtiyacımız olan güçlü bir demokrasidir. Demokrasinin güçlenebilmesi ise eşitlikçi, özgürlükçü, adil ve barışçıl bir yaşamın var edilebilmesiyle mümkündür."
İstanbul Tabip Odası: Bu karanlıktan hep birlikte çıkacağız
Belediye başkanlarının yerlerine kayyum atamalarını seçmene ve seçilme hakkına yönelik bir saygısızlık olarak nitelendiren İstanbul Tabip Odası özetle şu açıklamayı yaptı:
"Bu yapılan seçmen iradesine karşı bir kayyum atamasıdır. Tıpkı 31 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasının iptal edilmesi gibi bir hukuksuzluktur. Bu yapılan 23 Haziran İstanbul seçimi yenilgisinin acısını çıkartma amaçlı bir intikam operasyonudur.
"Bu yapılan kendileri belediye başkanlığından alındığında demokrasi kahramanı kesilip başkalarını belediye başkanlığından almakta beis görmeyenlerin samimiyetsizliğinin bir göstergesidir.
"Bu yapılan hepimizin iradesine yönelik bir saldırıdır. Diyarbakır, Mardin ve Van halkına demokratik dayanışma duygularımızı iletiyoruz.
Barış Vakfı: Kayyumla Yönetilen Memlekete Barış Gelmez
Barış Vakfı ise bugün olanların demokratik ve hukuk devleti olmak iddiasıyla bağdaşır bir tutum olmadığını söyledi:
"Seçilmiş üç belediye başkanın yerine İçişleri Bakanlığı tarafında o ilin valisinin kayyım atanması kabul edilemez. Bu demokratik ve hukuk devleti olmak iddiasıyla bağdaşır bir tutum değildir.
"Bu tutum: toplumun geniş kesimlerinde son birkaç aydır yaşanan gelişmeler nedeniyle yeniden yeşermeye yüz tutan barış umudunu solduruyor.
"Ülke barışının bölgesel gelişmelerin de etkisiyle ertelenemez bir ihtiyaç olduğu bu dönemde seçilmişler yerine kayyım atama siyaseti, barışı daha fazla imkansızlaştırıyor. Bu politikalara bir an önce son verilmeli, barışın önüne yeni engeller çıkarılmamalıdır.
Çağdaş Hukukçular Derneği: Artık hiç de şaşırtıcı değil
Bugün yaşananları 'haydutluk' olarak nitelendiren Çağdaş Hukukçular Derneği ise belediyelere el konmasını siyasal iktidarın yeni hazırlıklar içerisinde olduğunun göstergesi olarak yorumladı:
"Seçimleri ve sandığı işine geldiğinde meşru görüp, kaybettiğinde 'yasa dışı' ilan eden AKP'nin bugün seçimler yoluyla halkın oyunu almış olan belediyelere el koyması gelinen noktada artık hiç de şaşırtıcı değildir.
"Kürt halkının kendi oyları ile seçtiği belediyelere el konması asla kabul edilemez. Kürt halkına yönelik imha politikalarına derhal son verilmelidir." (HA)