Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği (ÇMÇ) tarafından daha önce birincisi gerçekleştirilen ve büyük ilgi gören, "İşyerlerinde Baskı, Denetim ve Mobbing" konferansının ikincisi 10 Haziran'da Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Konferans Salonu'nda gerçekleşti.
Moderatörlüğünü araştırma görevlisi Sırrı Emrah Üçer'in yaptığı konferansın birinci oturumunda TODAP'tan Psikolog Eser Sandıkçı, "Kapitalist Çalışma İlişkileri ve Mobbing" başlıklı tebliğini sundu. Sandıkçı, tebliğinde, önceleri hayvan ve çocuk davranışları için kullanılan mobbing kavramının bugünkü anlamını nasıl kazandığını açıklayarak, bu olgunun kapitalist çerçevedeki tahlilini yaptı.
"Performans bezdirinin başında geliyor"
İşyerinde psikolojik taciz, bezdiri anlamına gelen mobbing, her daim akılcılık vurgusu yapan kapitalist çalışma anlayışının krizi olarak değerlendirildi. Kâr hırsı ile doğru orantılı olarak çığırından çıkan performans değerlendirmelerinin ve ölçümlerinin bezdiriyi sağlayan koşulların başında geldiğini vurgulayan Sandıkçı, mobbingin kaynağı olarak emek ve emek gücünün birbirinden ayrılmasını gösterdi.
Plaza Eylem Platformu temsilcileri, birlikte yürüttükleri ikinci sunumda sermaye gruplarının mobbing kavramını neden gündemde tuttuğunu tartıştıktan sonra yakın zamanda gerçekleştirdikleri Deneyim Atölyesi'nin sonuçlarını paylaştı.
Liberal iktisadı ve onun kavramlarını benimseyen kurumlar ve kişiler anlam karmaşası yaratarak mobbing konusundaki alan yazınına hakim olmaya çalışırken, PEP'in Deneyim Atölyesi ve Mobbing Çalıştay'ından aktardıkları oldukça anlamlıydı. Şirketlerin karlılığı sürdürdüğü sürece mobbingi destekledikleri vurgulanan sunumda, bu olguyu tazminatsız işten atmak için meşru bir zemin yaratma olarak nitelendirdi. Aktarılan öneri ise oldukça net: "Mobbingi sorgula, sınıf içi şiddete son!"
Konferansın interaktif bir şekilde sürdürülen ikinci kısmı ise ÇMÇ Hukuk Müşaviri avukat İzzet Otru'nun yönlendirmeleri ile gerçekleşti. Sunumunu videolar ve yaratıcı drama teknikleri ile zenginleştiren Otru, konuşmasına mobbing tartışmalarında tüm tanımları sınıfsal temele oturtmak gerektiğini vurgulayarak başladı.
"Her türlü baskı güvencesizlikten geliyor"
Soru-cevaplarla salonun katılımının sağlandığı oturumda, işyerindeki baskı ve denetime dair hak arayışı için hukuk sisteminde ferdileşme şartı arandığı belirtilirken, yöneltilen soru tüm çalışanlar için can alıcı oldu: Kapitalist iş hukukunda tek mücadele alanı olarak bireysel davalar gösterilirken kolektif hak ihlallerini ve işyerinde uygulanan görünmez şiddeti nasıl değerlendireceğiz? Ve elbette ki psikolojik şiddete uğramayan işçi var mıdır?
Katılımcıların da deneyimlerini paylaşarak katkıda bulunduğu konferansta ortaklaşılan nokta, bizlere bir kez daha gösterdi ki, mobbing de dâhil olmak üzere işyerindeki her türlü baskı ve denetim mekanizması, güvencesizlikten kaynaklanmakta. Sunumların bir diğer ortak vurgusu ise burjuvazinin yaptığı gibi bu tip olguları kötülerin mağdurlara zulmü olarak açıklamanın vereceği zararlar ve bireysel bir dava kazanılsa bile bir sonraki işyerinde aynı sorunlarla karşılaşmanın ne kadar olası olduğu idi.
Öyleyse ne yapmalı? Elbette bugünden yarına mutlak bir çözüm yaratacak bir reçete dünyanın hiçbir yerinde bulunmuş değil. Fakat sendikalar, meslek odaları ve konferansın çağrıcılığını yapan topluluklar gibi kurumlarda yer alarak; gerekirse bu alanlara mücadelemiz için baskı yaparak, güvenceli çalışma koşulları için bir araya gelmek oldukça anlamlı bir başlangıç olacaktır.
Kimler düzenledi: Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği (ÇMÇ), Bilişim Çalışanları Derneği (BİÇDA), Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP) Yapı-Yol Sen, Bank-Sen, Plaza Eylem Platformu (PEP), Avukat Sendikası Girişimi ve KaçBizeGel. (LK/NV)