Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, buğday, arpa ve mısır ithalatında gümrük vergisinin sıfırlanması yönündeki kararın uygulanma süresinin 30 Nisan 2021’e kadar uzatıldığını ve pirinç için de gümrüğün düşürüldüğünü belirterek, “Yabancı çiftçiye verilen destek ülkemiz çiftçisine de verilmelidir” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Temel gıda ürünleri olan un ihracatında dünyada birinci, makarna ihracatında ikinci sıradayız. Tarım ürünleri ihracatında net dış ticaret fazlamız 5,3 milyar dolardır. Çiftçiliğimize verdiğimiz destekleri 12 kat artırdık” şeklindeki sözlerini hatırlatan Gürer, “Un ve makarna ülkemizde üretilen buğdaydan değil ithal gelen buğdayın işlenmesi sonucu ihraç ediliyor” dedi.
Dâhilinde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında yapılan ithal ve ihraç işleminin yerli üreticiye ve ülke tarımına bir katkısının olmadığını ifade eden Gürer ayrıca sıfırlanan gümrük vergisi ile Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) ithal ettiği ürünü daha düşük fiyatla piyasaya vermesi nedeniyle kamu zararı oluştuğunu da aktardı.
"Üretim yeterliyse neden ithal ediyoruz?"
Türkiye’nin 18-20 milyon TL aralığında buğday ürettiğini buna rağmen her yıl 8-10 milyon TL aralığında da buğday ithal ettiğini belirten Gürer şöyle konuştu:
“Biz bu buğdayı niye ithal ediyoruz da kendi çiftçimize ürettirmiyoruz? Eğer üretimimiz yeterli ise neden ithal ediyoruz? Ayrıca makarnalık buğdayı çiftçimizden TMO tarafından açıklanan taban fiyat neticesinde tonu 1800 TL’ye alım yapılırken hasat bitimiyle beraber 24 Ağustos tarihinde makarnalık buğdayı tonu 2450 TL’den ithal etmemizin gerekçesi nedir?
TMO eliyle ithal edilen bu buğday iç piyasaya tonu 1950 TL tutarla satılmadı mı? Bunun neticesinde kim zarar gördü. Gümrük vergisini sıfırla, iç piyasadan daha yüksek fiyatla buğday getir, sonra un, makarna ithal ediyoruz diye anlat, ya yurt dışından ürün bulamazsan ne olacak sorusu da yanıtsız.
“Ürün destekleri 12 kat arttı deniyor. Buğdaya 2002’den bugüne 12 kat artan bir destek verilmedi. 30 yıldır çiftçilik yapan Faik Toy bu hesabı yapıyor. Diyor ki, ‘2002’de buğday üreticisi 1 dekar için 16TL destek alıyordu.2019’da buğday üreticisinin 1 dekar için aldığı tüm desteklerin toplamı 65,5 TL’dir. TL bazında artış 12 kat değil 4 kattır. Dolar bazında artış olmadığı gibi 1,3 dolar eksilme var. Eğer çiftçiye verilen desteklerde 12 kat artış olmuş olsaydı buğday üreten çiftçinin 1 dönüm için aldığı destek 65,5TL değil 192 TL olması gerekirdi. Bırakın 192TL’yi 2020’de, daha yeni yapılan sertifikalı tohum desteği artışıyla 1 dönüm buğdaya verilen toplam destek 72 TL’ye çıkmış oldu’ diye durumu özetliyor. Çiftçi hesabını doğru biçimde yapınca desteklerde açıklanan 12 kat artışın olmadığı net biçimde görülüyor.”
“TMO çiftçinin yanında değil”
Gürer, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin çiftçinin kara gün dostu olarak bilindiğini, ancak ofisin AKP iktidarlarında yabancı ülke çiftçisinin dostu durumuna geldiğini söyleyip, “Ofis ithalat yaptığımız ülkenin çiftçisini değil bizim çiftçimizin ürününü değerinde almalıdır. Böylece çiftçinin tüccara mahkûm olmasının da önüne geçilmelidir” diye konuştu.
Geçtiğimiz hasat döneminde TMO’nun ekmeklik buğday için 1650 lira, makarnalık buğday için de 1800 lira fiyat açıkladığını ve hasat sonrası 24 Ağustos’ta TMO’nun makarnalık buğdayı yurtdışından 2 bin 450 liraya ithal ettiğini anımsatan Gürer, “Sıfır gümrük vergisi ile TMO’nun yerli çiftçiye verdiğinden çok daha fazla fiyatla yurtdışından buğday ithal etmesi bu bağlamda açığın da göstergesidir. DİR kapsamında ürüne dönüştürülüp ihraç edildiği ifade edilse de ülkemiz çiftçisi desteklenip bu miktarda buğday yetiştirmesi sağlanabilir. Eğer ithalat olmazsa ihracat yapan firmalar yurt içinden buğday temini sağlar ki bu da çiftçiliğimize önemli destek yaratır” dedi.
“Yerli üretici ile sorun aşılabilir”
Gürer, yaşanan kuraklık nedeniyle verim kaybı yaşanacağını ve hububat başta olmak üzere daha çok ithal ürüne yönelme riski bulunduğuna da dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Hububat, bakliyat, pirinç ve bitkisel ham yağda olan açıklarımızı gidermenin yolu köyleri geliştirerek, kooperatifleri ve birlikleri yaygınlaştırarak kırsala dönüşün sağlanması sonucunda olacaktır. Köy okulları yeniden açılmalıdır. Köylere ziraat mühendisi, veteriner görevlendirilmeli, kapanan sağlık ocakları açılmalıdır. Kırsalı cazip kılacak projelerin hızla ele alınması şarttır.
“Çiftçi kadınlara SGK desteği sağlanıp iyi ve organik tarımda kadın etkisinin artırılması için de destekler doğrudan kırsaldaki kadına verilmelidir. Genç çiftçi projesi geliştirilip köydeki gençlerin tarıma yönelmesinin yolu açılmalıdır. Kırsalda yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve gerekli desteklerin verilmesi donucu kentten köye dönüşün yolu açılmalıdır. Ayrıca toplulaştırma ve sulama sorunlarına hızla çözüm üretilmelidir.”
“Dünyada fiyatlar yükseldi”
Gürer, Covid-19 pandemisinden tarım ve gıda sektörünün de olumsuz etkilendiğini belirterek “Dünyada çok sayıda ülke ihracatını kısıtlamış, fiyatlarını yükseltmiştir. İthal ürün bulmak kadar uygun fiyatla ürün bulmakta zorlaşmaktadır. Bu sorunun aşılması için ülkemizin kendi çiftçi, besici ve üreticisini desteklemesi gerekmektedir. Çiftçilerimizin kredi borçlarının ertelenmesi, faizlerinin silinmesi ve girdilerde çiftçiye uygun fiyat ile alım yolunun açılması bu sorunun çözümünde atılması gereken adımların başında gelmektedir” dedi.
(HA)