Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon Bölümündekli işinden çıkarılan Öğr. Gör. Gülengül Altıntaş'ın Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
“Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı metne, 7 Haziran sonrası süreçte yeniden başlayan savaşın durmasını istediğim için; toplumsal uzlaşmanın şiddet yoluyla değil, barışçıl ve demokratik yöntemlerle kurulabilmesini sağlamak amacıyla, devlet tarafından gerekli adımların atılmasını talep ettiğim için; ve savaşın sürmekte olduğu illerde, tüm ülkenin gözleri önünde sivillerin maruz kaldığı insanlık dışı koşulların sonlanmasını istediğim için imza attım.
Bu imzayı atarken, savaşın mağduru olan sivillerin en temel hakkı olan “yaşam hakkını” savunmanın ötesinde bir amaç gütmedim. Kimseden talimat almadım. İnternet yoluyla tarafıma ulaşan bildiriye akla, mantığa ve vicdana sahip olmanın getirdiği sorumluluk duygusuyla imza attım.
Bu imzayı atarken herhangi bir örgüt ya da iktidarın çıkarlarını desteklediğimi düşünmedim ve sonrasında maruz kaldığım her tür baskı ve hukuksuz uygulama sonucunda da, hala düşünmüyorum.
Barış talebimi vatandaşı bulunduğum devletin güçleri dışında bir başka muhataba iletmem gerektiğini düşünmedim; bu düşünceyi abes buluyorum.
Toplumsal barışı tesis etmenin devletin sorumluluğu olduğuna ve devlet dışında hiçbir gücün bunu sağlayabilecek güçte olmadığına duyduğum inançla metni imzaladım. Metnin içeriğinin hiçbir şekilde şiddeti övdüğünü ya da desteklediğini düşünmedim, düşünmüyorum.
Bugün bu mahkemenin huzurunda hiçbir maddi temeli olmayan, herhangi bir delile dayanmayan, sadece “niyet okumaya” dayalı bir iddianame ile “düşünmediğim” ve “söylemediğim” şeyler ile yargılanıyorum.
Metnin yayınlandığı 11 Ocak 2016 tarihinden önce, medyada geniş bir şekilde yer alan birçok görsel ve uluslararası izleme raporlarında belgelenmiş olan birçok hak ihlali, toplumun vicdanında derin bir yarılma yaratmış ve siyasal atmosferin tetiklediği kutuplaşma toplumsal barışa telafi edilmesi çok güç zararlar vermeye başlamıştı.
Tüm ülkenin tanıklığında gerçekleşen olayların yarattığı aciliyet ve sorumlulukla harekete geçen yüzlerce akademisyen bugün barış talebini yönelttiği devletin mahkemelerinde cezalandırılmak isteniyor.
Metnin yayınlandığı tarihten bu yana, benim de içinde bulunduğum birçok akademisyen işini ve hatta mesleğini kaybetti. Suç teşkil etmesi gereken ama cezalandırılmayan tehditlere maruz kaldı. Hakarete uğradı, karalandı, hedef gösterildi. Yaşadıkları şehirleri, hatta ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Sağlığını ve hatta canını kaybeden oldu. Adalet istiyoruz. Adalet istiyorum.
Mahkemenizin yargılamayı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve hukuka uygun olarak sonuçlandıracağına duyduğum inançla, imza attığım metindeki ifadelerin anayasa tarafından güvence altına alınmış olan düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu nedenle, tarafıma isnat edilen tüm suçlamaları reddediyor ve beraatımı talep ediyorum. (GA/BK)