Görevi Gereğince Yapamamanın Üzüntüsü...
* Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenciyken sizden herhangi bir "matematik iktisat" dersi almadım. Kullandığınızı iddia ettiğiniz matematik kitabının binlerce problem çözümüne ait bir dosyanın tarafımca alıkonulduğuna dair yazdıklarınız tamamen hayal ürünü olup, gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi yoktur.
* Boğaziçi Üniversitesi'nden 1982 yılında mezun olduktan sonra "ortadan kaybolmadım"; Minnesota Üniversitesi'nde doktora çalışmalarıma başladım ve 1988 yılında yurda döndüm. Daha sonra İstanbul İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti'nin İktisatçılar Haftası etkinliklerine panelist olarak katıldım.
Dedikodu değil, görüş
* Bu konferanslarda Merkez Bankası'nca tutulan döviz rezervlerinin yeterli olmadığı konusunda bir "dedikodu yarattığımı" belirtiyorsunuz. Oysa, bu panellerde dile getirdiğim görüşler, Merkez Bankası'nın rezerv pozisyonunun analizini içermemektedir.
* Bu etkinliklerde, Türkiye ekonomisinde 1990'lar boyunca sürdürülen başıboş ve denetlenmemiş finansal serbestleştirmenin sonucunda özel sektör birikim tercihlerinin giderek reel üretici sektörlerden uzaklaşarak, spekülatif birikim alanlarına yöneldiği ve kaynak tahsisine rantiyelerin egemen olmaya başladığını tartışmıştım.
* 'Bütün bunları bir insan nasıl huzur içinde söyleyebilirdi' diye şahsımı, Prof. Dr. Korkut Boratav'ı ve Türkiye ekonomisini bizim gibi değerlendiren pek çok meslektaşlarımızı suçlamaktasınız. Evet, gerçekten huzur içinde değiliz. Ulusal ekonominin öz kaynaklarının küresel sermayenin stratejik kullanımına sunulmasına ve ulusal mali piyasaların spekülatif yabancı sermaye akımlarına dayalı çarpık gelişimine yol açan siyasi tercihlere karşı görevimizi yerine yeterince getiremediğimizin üzüntüsü içindeyiz.
* Merkezi Fransa'da bulunan ATTAC grubunun finansal vergilendirme önerisinin geçenlerde kaybettiğimiz James Tobin'den "çalınmış" olduğunu ifade etmişsiniz. Tobin'in önerdiği vergi tipinin, bizzat kendisi tarafından finansal krizlere yol açan spekülatif hareketlere karşı önerdiği bir politika olduğunu hatırlatmak isterim.
Prof. Dr. Erinç Yeldan'ın Deniz Gökçe'ye verdiği yanıtın tam metni şöyle:
Sayın Deniz Gökçe,
* Akşam gazetesinin 25 Mart 2002 Pazartesi günkü köşenizde şahsımı hedef alan ve gerçek dışı iftiralarla dolu olan yazınızı okudum. Ülkemizin değerli bir üniversitesinde yer alan ve bu nedenle bir bilim insanı olduğu düşünülen bir kişiye yakışmayacak üslubunuz karşısında üzülerek bu mektubu kaleme alma gereği hissettim.
* Yazınızda ileri sürmüş olduğunuz üzere Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenciyken sizden herhangi bir "matematik iktisat" dersi almadım. Kullandığınızı iddia ettiğiniz matematik kitabının binlerce problem çözümüne ait bir dosyanın tarafımca alıkonulduğuna dair yazdıklarınız tamamen hayal ürünü olup, gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Kaldı ki, sizin de bildiğiniz gibi, benim Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenci olduğum yıllarda matematiksel iktisat dersleri Prof. Dr. Murat Sertel tarafından verilirdi. On yıl sonra benden geri aldığınızı iddia ettiğiniz ve "binlerce problem içeren" böylesi bir dosyanın tarafımca kullanılmış olduğuna ilişkin iddialar gerçek dışıdır.
* Yazınızda belirttiğiniz şeklinde, Boğaziçi Üniversitesi'nden 1982 yılında mezun olduktan sonra "ortadan kaybolmadım"; Minnesota Üniversitesi'nde doktora çalışmalarıma başladım ve 1988 yılında yurda döndüm. Daha sonra 1996 ve 1997 yıllarında İstanbul İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti'nin İktisatçılar Haftası etkinliklerine panelist olarak katıldım.
* Yazınızda, söz konusu konferanslarda benim Merkez Bankası'nca tutulan döviz rezervlerinin yeterli olmadığı konusunda bir "dedikodu yarattığımı" belirtiyorsunuz. Oysa, bu panellerde dile getirdiğim görüşler, Merkez Bankası'nın rezerv pozisyonunun analizini içermemektedir.
* Bu etkinliklerde, Türkiye ekonomisinde 1990'lar boyunca sürdürülen başıboş ve denetlenmemiş finansal serbestleştirmenin sonucunda özel sektör birikim tercihlerinin giderek reel üretici sektörlerden uzaklaşarak, spekülatif birikim alanlarına yöneldiği ve kaynak tahsisine rantiyelerin egemen olmaya başladığını tartışmıştım.
* Medyatik ifadeyle "finansal serbestleştirme ve küreselleşen dünyaya ayak uydurma" sloganıyla sürdürülen bu süreç, aslında özü itibariyle spekülatif niteliklere dayanan ve reel yatırım davranışlarından ziyade, rantiyer girişimleri besleyen ve ulusal ekonomiyi bir "kumarhane kapitalizmine" dönüştüren bir ideolojinin egemenliğine yol açmıştır. Böylece, Türkiye ekonomisi, yüksek reel faiz ve aşırı değerli TL - döviz kuru cenderesine sokularak tüm temel dengelerini yitirmiş ve sıcak para akımlarının spekülatif tercihlerine bağımlı hale gelerek kısa çevrimli, yapay büyüme, kriz, istikrar sarmallarına sokulmuştur.
* Söz konusu konferansların konuşma çözümleri , yine aynı Cemiyet tarafından yayınlanan İktisat Dergisi, 1996, Sayı 368, Ağustos, sf 58-81;ve aynı dergi, 1997, sayı 368, Haziran, sf. 52-72sayılarında yayımlanmıştır. Arzu edildiğinde bu referanslara bakılarak, söz konusu konferanslarda gerçekten nelerin, nasıl tartışılmış olduğu görülebilir.
* Beni ve benzer düşüncelere sahip iktisatçıları bir kalemde "dedikoducu" sıfatıyla nitelendirdiğiniz bu uyarılar ne yazık ki 1990'lı yıllarda iktisat politikası tercihlerimizin gelişiminde etkili olamadı ve yoğun bir ideolojik medya bombardımanı / saldırısıyla karşılandı. Ve ne yazık ki ülkemiz 2000'li yıllara söz konusu çarpık küreselleşme ve başıboş finansal sermaye akımlarının spekülatif dalgalanmasıyla girmek zorunda bıraktırıldı.
* Sizin de yakından bilebileceğinizi varsaydığım gibi, 1990 - 1999 döneminde Türkiye ekonomisi reel olarak yılda ortalama sadece %3.1 büyürken, bankacılık kesiminin reel aktifleri yılda ortalama %13.5 artış gösterdi.
* Bankacılık kesiminin mali varlıklarının milli gelire oranı 1990'da %30'lar düzeyinde iken, 2000yılında %60'ın üzerine ulaştı. Bu olgu ancak reel olarak %30'lara varan reel faizler ile mümkün olmuştu. Böylece, faiz yükü altında ezilen kamu kesimi tasarruf ve yatırım yapamaz hale getirilmiş, özellikle sanayii sektöründe faaliyet dışı kazançlar reel üretim ve yatırım kararlarının önüne geçmiş ve gelir dağılımı da finansal rantiyeler lehine giderek derinleşen bir bozulma sürecine girmiştir. Ancak, yine sizin de tahmin edebileceğiniz gibi yılda sadece ortalama %3 civarında büyüyen bir ekonominin yapay nitelikteki bu finansal şişkinliği kaldırması mümkün olamazdı. Nitekim, 1994ve 2001'de yaşananlar sıcak para spekülasyonuna dayalı bu şişkinliğin bir finansal krizle neticeleneceğini bizlere çok acı biçimde göstermektedir.
* Yazınızda , bütün bunları bir insan nasıl huzur içinde söyleyebilirdi diye şahsımı, Prof. Dr. Korkut Boratav'ı ve Türkiye ekonomisini bizim gibi değerlendiren pek çok meslektaşlarımızı suçlamaktasınız. Evet, gerçekten huzur içinde değiliz. Ulusal ekonominin öz kaynaklarının küresel sermayenin stratejik kullanımına sunulmasına ve ulusal mali piyasaların spekülatif yabancı sermaye akımlarına dayalı çarpık gelişimine yol açan siyasi tercihlere karşı görevimizi yerine yeterince getiremediğimizin üzüntüsü içindeyiz.
* Yazınızda, merkezi Fransa'da bulunan ATTAC grubunun finansal vergilendirme önerisinin geçenlerde kaybettiğimiz James Tobin'den "çalınmış" olduğunu ifade etmişsiniz. Tobin'in önerdiği vergi tipinin, bizzat kendisi tarafından finansal krizlere yol açan spekülatif hareketlere karşı önerdiği bir politika olduğunu hatırlatmak isterim.
* Bakınız, World Development (2000) Cilt 28, sayı 6, sf: 1001-1104içinde Tobin ne yazmaktadır:
* "Şeffaflık ve ulusal bankacılık sisteminin daha iyi yönetişimi (governance) kendi başlarına finansal krizleri önlemeye yeterli olmayacaktır. Ülkelerin uluslararası rezervleri tehlikede olduğuna göre, hükümetler bankaların ve iş çevrelerinin döviz pozisyonlarına olan duyarlılığını sınırlamalıdır.(Bu amaçla) Şili'de başarıyla uygulandığı gibi, ekstra rezerv zorunlulukları gibi yöntemler ile akışkan yabancı sermaye girişlerini yavaşlatmak konusunda özgür davranmalıdırlar." (sf. 1104) (vurgu benim).
* Söz konusu yazıda finansal yabancı sermayenin akışkanlığını engellemek için sadece vergilendirme ve şeffaflık - iyi yönetişim ilkelerinin yeterli olmadığını savunan Prof. Tobin, doğrudan doğruya sermaye kontrolleri ile denetim önermektedir. World Development dergisinin anılan sayısının 1087-1100 sayfalarında California Üniversitesi, Berkeley'den Prof. Irma Adelman ile birlikte kuramsal bir makroekonomik genel denge çalışmamızın yer aldığını ve Tobin'in uyarılarının kuramsal düzeyde ispatlanmaya çalışıldığını da gözden kaçırmışsınız.
* Son olarak, ATTAC akroniminin açılışında yazınızda öne sürdüğünüz üzere "Tobin" sözcüğünün geçmediğini,kuruluşun Fransızca açılımının "Association pour la Taxation des Transactions Financières pour l'Aide aux Citoyens" şeklinde olduğuna dikkatinizi çekmek isterim. (Bkz. www.attac.org/listen.htm). Türkçe karşılığı, "yurttaşlara yardım için finansal işlemlerin vergilendirilmesi derneği"anlamına gelmektedir.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Erinç Yeldan (BB)