Fotoğraf: Meltem Ulusoy-https://csgorselarsiv.org/
Türkiye İnsan Hakları Vakfı, LGBTİ+ Onur Haftasını yayınladığı bir açıklamayla kutladı. TİHV'e göre 2020 yılında kadınlar ve LGBTİ+'lar tarafından yapılmak istenen en az 18 toplantı ve gösteriye kolluk güçlerinin müdahalesi sonucu en az 164 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.
Açıklama şöyle:
"Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılık, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin pek çok kararında vurguladığı üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin diğer pek çok maddesinin yanı sıra işkence yasağı başlıklı üçüncü maddesinin de ihlaline sebep verir.
"Siyasi iktidarın bu anlamda başta 2015'ten beri İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşüne olmak üzere Türkiye'nin çeşitli illerinde uzun yıllardır LGBTİ+'ların her türlü barışçıl eylem ve etkinliklerine yönelik tavrı ve özellikle son zamanlarda gökkuşağı bayrağına yönelik keyfi müdahale ve gözaltılar ifade, toplanma, gösteri ve örgütlenme özgürlüklerinin yanı sıra işkence yasağının da açık ihlalidir. TİHV Dokümantasyon Merkezi'nin tespitlerine göre sadece 2020 yılında kadınlar ve LGBTİ+'lar tarafından yapılmak istenen en az 18 toplantı ve gösteriye kolluk güçlerinin müdahalesi sonucu en az 164 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kalarak gözaltına alınmıştır.
"Bu anlamda siyasi iktidara, Türkiye'nin uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini bir kez daha hatırlatarak LGBTİ+'lara yönelik ayrımcılık, nefret ve şiddet içeren tutum ve davranışlardan vazgeçmesi çağrısını yineliyoruz."
"Çarka, koliye, madiliğe..."
9. İzmir Onur Haftası Komitesi ise yaptığı basın açıklamasında özetle şöyle dedi:
"Her dönem aralıksız bir şekilde iktidar tarafından devam ettirilen LGBTİ+fobi, bu sene de iktidarın pandemiyi bahane ederek kullandığı bir politika oldu. Pandemi boyunca LGBTİ+'ları hedef almaktan, LGBTİ+'ları hedef göstermekten ve LGBTİ+'ları kriminalize etmekten tek bir an bile geri durmayan bir iktidar gördük. Koronayı, eşcinsel hastalığı olarak tanımlayan ve HİV fobiyi ve LGBTİ+ fobiyi durmaksızın üreten Diyanet İşleri'ni gördük. Eşcinselliğe geçit vermeyeceğiz diyerek LGBTİ+'ları sapkın olarak işaretleyen İçişleri Bakanı'nı gördük. Biz eşcinsellik propagandasına karşı sessiz kalmayacağız diyen Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı'nı gördük. LGBTİ, yok öyle bir şey, bu ülke millidir, manevidir, bu lezbiyenlerin, mezbiyenlerin söylediklerine takılmayalım. Biz analarımıza bakalım diyen ve devlet kanallarında canlı yayından LGBTİ+'ları hedef gösteren partili cumhurbaşkanını gördük.
"Biz LGBTİ+'lar, işte tam da bu yüzden diyoruz ki; bizleri virüsten çok, iktidarın topluma yaydığı LGBTİ+ nefreti öldürüyor. LGBTİ+'ları virüsten çok, ırkçı, erkek egemen, heteronormatif, türcü düzen öldürüyor. LGBTİ+'ları virüsten çok, genel ahlak baskısı ve kutsal aile dayatması öldürüyor. LGBTİ+'ları virüsten çok, katillere ödül denilebilecek cezalar veren ve neredeyse katillere acıyan işbirlikçi erkek yargı öldürüyor.
"Bizler, çarka, koliye, madiliğe, gullüme, çorculuğa, sokağa... Nereye gidersek gidelim, her zaman vardık, varız, var olacağız diye gideriz. Bugün bunu buradan bir kere daha hep birlikte yineliyoruz; LGBTİ+'lar vardı, varlar, var olacaklar!"
(AÖ)