İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden emekli Nörolog Prof. Dr. Gençay Gürsoy’un Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Sayın Mahkeme heyeti,
İddianameyi okudum. Gerçekleri ters yüz ederek, niyet okuyarak icat edilmeye çalışılan bütün suçlamaları reddediyorum ve eski ifadesiyle “Akliye- Asabiye” dalında yarım asra yakın üniversite hocalığı yapmış emekli bir hekim olarak, barış talep eden bu bildiriye imza koyan 2000’i aşkın bilim insanının, yıllar boyu iğneyle kuyu kazarcasına elde ettikleri birikimlerini, öğrenci yetiştirme ve araştırmalarını sürdürmede kullanmak yerine, ağır ceza mahkemeleri kapılarında süründürülmesinden, kimilerinin evlerinin, üniversitedeki odalarının silahlı polis timlerince basılmasından, birçoğunun KHK’larla işlerinden atılarak, açlığa mahkum edilmesinden, geri kalanının ise, tedirginlik içinde sıranın ne zaman kendilerine geleceğini beklemelerinden ve bütün bunların sonucu olarak, iyi yetişmiş binlerce gencin, kendilerine başka ülkelerde bir gelecek aramak zorunda kalmalarından, bu ülke adına keder ve utanç duyuyorum.
Sayın Mahkeme heyeti,
Bu bildiriyi imzalamamın başlıca iki nedeni var:
Bunlardan birincisi, onur duyarak başkanlığını yaptığım Türk Tabipleri Birliği’nin, yüzlerce yıllık geçmişi olan hekimlik değerlerinden süzülüp gelen ve ne yazık ki bu ülkede suç delili sayılan “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” şiarına sadakatle bağlı bir hekim olarak, hangi taraftan olursa olsun, en çok yoksul ailelerin çocuklarının ölüp gitmeleri karşısında vicdanen sessiz kalamayışımdır.
İkincisi de, kendi sınırları içinde ve kan gölüne çevrilmiş bölgemizde, adaletli ve kalıcı bir barış sağlama potansiyeline az çok sahip olan ülkemizin, bunu ancak kendi Kürtleriyle barışarak sağlayabileceğine olan derin inancımdır. Yakın geçmişte bunun mümkün olduğu kanıtlanmıştır.
Suçlamaları esas olarak üç nedenle reddediyorum.
Birincisi, propagandasını yaptığımız ve bir yöneticisinin açıklaması üzerine kaleme aldığımız iddia edilen bildiride, herhangi bir örgütün adı geçmediği gibi, iddianamede sözü edilen “Özyönetim” kavramı ya da onu ima eden en ufak bir göndermenin bulunmayışıdır. Bulunsaydı iddia kanıtlanmış mı olacaktı? Hayır olmayacaktı. Zira genel anlamıyla, yerel yönetimlerin demokratikleşmesi ve güçlenmesi anlamına gelen bu yaklaşım, Avrupa Birliği (AB) sözleşmesinde “Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” başlığıyla vurgulanan, ayrıca bugün iktidarda olan AKP’nin ilk parti programında yer alan bir idari reform kavramıdır. Ama tekrar ediyorum, imzaladığımız bildiride, özyönetim ya da o anlama gelecek başka bir sözcük de yoktur.
Suçlamaları reddetmemin ikinci nedeni, bildiride, cezalandırılmak istendiğimiz TMK 7-2’nin 2013 değişikliği ile öngördüğü ”Cebir ve şiddeti alenen överek, yakın bir toplumsal tehlikeye yol açmak” koşulunun hiçbir şekilde söz konusu olmamasıdır. Bildiride şiddet ne alenen ne ima yoluyla övülmüş, ne de “yakın bir toplumsal tehlikeye” yol açılmıştır. Aksine bağlı oldukları yasaları ihlal eden sorumlularının ortaya çıkarılması ve sorunların barışçı yoldan çözülmesi talep edilmiştir.
Suçlamaları reddetmemin üçüncü nedeni ise, bildiride, gerekçesi ne olursa olsun, operasyonlar sırasında sivil halkın uğradığı akıl almaz mağduriyetler, kadınların, çocukların, sağlık çalışanlarının ölümleri konusunda, ekte bazı örneklerini sunduğum (Ek.), çok sayıda raporla belgelenen, o dönemde, boy boy resimleriyle günlük basında yer alan, TBMM tutanaklarına geçen gerçekleri ileri sürmenin, bu konuda fikir beyan etmenin hiçbir şekilde suç sayılamayacağıdır.
Burada, aynı davada yargılanan arkadaşların ayrıntılarıyla dile getirdikleri, haftalarca süren sokağa çıkma yasakları nedeniyle sokak ortasında kalan bir anne cesedini, buzlukta bekletilen evlat cesedini, güvenlik güçleri dışında kimsenin taşıyamayacağı ağır silahlarla ve tanklarla yerle bir edilen kadim kentleri, yıkıntı duvarlarında, bölge halkını ağır şekilde rencide eden, kendi gözlerimle gördüğüm ahlaksız yazıları anımsatmakla yetiniyorum.
Yargılamakta olduğunuz bu bildiri açık bir şekilde barış talep ediyor. Barış talep etmek suçsa, ben bu suçu ortaokul yıllarından başlayarak ömrüm boyunca işlediğimi ve işlemeye devam edeceğimi itiraf ediyorum.
Çocukluğumda aklımın erdiği kadar, askerlerimizin Kore’de savaşmasına karşı çıktım, gençliğimde yurt içinde ve yurt dışında ABD’nin Vietnam’da yürüttüğü kirli savaşa karşı yapılan gösterilere, 70’li yıllarda Barış Derneği faaliyetlerine, 2002 yılı boyunca devam eden “Irak’ta Savaşa Hayır” kampanyalarına aktif olarak katıldım.
10 Ağustos 2005 tarihinde Kürt sorununun demokratik ve barışçı yollarla çözümü için Hükümete çağrı yapan 150 imzalı bildiriyi, o dönemde Başbakan olan şimdiki Cumhurbaşkanı’na sunan heyetin sözcülüğünü yaptım. 10-11 Ocak 2011’de Barış Girişimi tarafından gerçekleştirilen “Barışı Kurmak” adlı uluslararası bilimsel konferansın düzenleyicileri arasında yer aldım.
Temmuz 2015 tarihinde 140 civarında sivil toplum örgütü, sendika ve meslek odasının katılımıyla girişimlerde bulunan “Barış Bloku”nun iki dönem sözcülüğünü yaptım.
Bu girişimlerimizin hiçbiri ne yazık ki kalıcı bir sonuca ulaşmadı ama ben barışa dair umudumu koruyarak, şimdi de yargılamakta olduğunuz akademisyenler arasında yer alıyorum. Yargılama sonucu ne olursa olsun, bu çabalarımızın boşa gitmeyeceğine hala inanıyorum.
Sayın Mahkeme Heyeti,
Bu aşamadaki savunmama son vermeden önce, yaşı itibariyle üç askeri darbe dönemini yaşamış, birçok sivil ve askeri mahkemede ve 1984-86 döneminde, şu anda yargılamakta olduğunuz davanın bir benzeri olan ve o günlerde “Aydınlar Dilekçesi Davası” adıyla anılan davada, rahmetli Aziz Nesin ile birlikte yargılanmış ve beraat etmiş kıdemli bir sanık olarak ifade etmek isterim ki, hiçbir dönemde, kamuoyu nezdinde yargıya olan güvenin bu derece sarsıldığına ve “Adil Yargılanma Hakkı”nın bu kadar pervasızca çiğnendiğine bugünkü kadar sık tanık olmamıştım.
Çeşitli kamuoyu araştırmalarında kanıtlanan bu vahim gerçeklere dair sayısız örnek sıralamak yerine, daha soruşturmamız başlamadan önce, bugünkü siyasi iradeyi temsil eden Erdoğan’ın bizlere yönelik, “alçak, zalim, vatan haini, terör örgütünün maşası, ahlaksız” gibi ağır ifadelerle dolu suçlamalarını ve hakaretlerini yargı konusu bile yapamadığımızı belirtmek isterim.
Bu konuşmadan mesajı alarak harekete geçen bir suç örgütü liderinin, “kanlarını oluk oluk akıtıp duş alacağız…” mealindeki tehditleri karşısında açtığımız dava, üç celsede beraatle sonuçlandı.
Duruma ışık tutması açısından, sosyal medyada uzun süre dolaşan ve yargı konusundaki kamuoyu algısını yansıtan bir karikatürü, heyetinizi tenzih ederek aktarmak isterim:
Buraya benzer bir mahkeme salonunda, duruşma bitmiş ama sanıkla heyet başkanı hala salondadır. Sanık “Kararı bekliyorum efendim” diyor. Heyet başkanı cevap veriyor: "Ben de kararı bekliyorum!”
Savunmamı, bugünkü siyasi iradeyi temsil eden Erdoğan’ın, 7 Mart 2018 günü, Yargıtay’ın 150. yılı sempozyumunda, yargı konusundaki son değerlendirmelerini aktararak bitiriyorum:
“Bir ülkede halk bunalmış, ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse, orada yargı sisteminde bir sorun var demektir. Adaleti kaybettiğimizde her şeyimizi de kaybedeceğimizi bilmek zorundayız. Hukukun üstünlüğüne büyük önem veriyoruz. (…) Adaleti dağıtmayan savcı ve hakim de zalimler sınıfına giriyor. Devleti yönetenlerin yaptığı adaletsizlik hukuk yoluyla telafi edilirken, yargının sebep olduğu adaletsizliğin telafisi yoktur.”
Hukuki gerekçeleri açıklamayı avukatıma bırakarak, ortada bir suç bulunmaması nedeniyle derhal beraatimi talep ediyorum. (GG/BK)
Ek: SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARI VE BUNLAR ÇERÇEVESİNDE GELİŞEN İNSAN HAKLARI İHLALLERİ İLE İLGİLİ RAPOR VE TESPİTLERDEN ÖRNEKLER
ULUSLARARASI KURUMLAR:
UNITED NATIONS, OFFICE OF THE HIGH COMMISSIONER FOR HUMAN RIGHTS, “Turkey: Zeid concerned by actions of security forces and clampdown on media,” Geneva (01.02.2016)
http://ohchr.org/EN/NewsEvents/Pages/DisplayNews.aspx?NewsID=17002&LangID=E
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Güneydoğu Türkiye’de İnsan Haklarının Durumu Raporu, Temmuz 2015 – Aralık 2016 (Şubat 2017)
http://www.ohchr.org/Documents/Countries/TR/OHCHR_South-East_Turkey2015-2016_TURK.pdf
COUNCIL OF EUROPE, COMMISIONER FOR HUMAN RIGHTS,VISIT TO TURKEY, “Turkey: security trumping human rights, free expression under threat,” , Ankara 14.04.2016
COUNCIL OF EUROPE, EUROPEAN COMMISSION FOR DEMOCRACY THROUGH LAW (VENICE COMMISSION), “Turkey – Opinion on the Legal Framawork Governing Curfews,” Adopted by the Venice Commission at its 107th Plenary Session (Venice, 10-11 June 2016, Opinion No. 842/2016, CDL-AD(2016)010 Or.Fr., Strasbourg, 13 June 2016 http://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2016)010-e
Türkçe çevirisi: Sokağa Çıkma Yasaklarının Yasal Çerçevesi Hakkında Görüş Raporu:
HUMAN RIGHTS WATCH, “Türkiye: Devlet Güneydoğudaki Ölümlerin Soruşturulmasını Engelliyor,” -
11.07.2016
http://www.hrw.org/tr/news/2016/07/11/291848
INTERNATIONAL CRISIS GROUP, “Türkiye’de PKK ile Yaşanan Çatışmaların İnsani Maliyeti: Sur Örneği,” Kriz Grubu Avrupa Raporu, N°80 Diyarbakır/İstanbul/Brüksel - 17.03.2016
EUROMED RIGHTS - INTERNATIONAL FEDERATION FOR HUMAN RIGHTS,“High Level Solidarity Mission To Turkey,” 20-24 Ocak 2016
http://euromedrights.org/wp-content/uploads/2016/02/Turkey-FINAL-REPORT-EMR-FIDH-February-2016.pdf
TÜRKİYE:
HAKİKAT ADALET HAFIZA MERKEZİ
SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARI ÜZERİNE RAPORLAR (içindekiler)
http://hakikatadalethafiza.org/kaynak_tipi/sokaga-cikma-yasaklari-uzerine-raporlar/
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Çatışmalı Ortamlarda Meydana Gelen İnsan Hakları İhlalleri Araştırma Raporu
TİHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) Dokümantasyon Merkezi Verilerine Göre 16.08.2015-16.08. 2016 Tarihleri Arasında Sokağa Çıkma Yasakları Ve Yaşamını Yitiren Siviller
79 Günlük Sokağa Çıkma Yasağı Ardından Cizre Gözlem Raporu (TİHV ve birçok başka kurumun katılımı ile)
http://tihv.org.tr/wp-content/uploads/2016/04/Cizre-Gözlem-Raporu_31-Mart2016.pdf
MAZLUMDER Cizre Olayları Gözlem Raporu
HDP Cizre Raporu Tam Metin ve Özet - 20.04.2016
http://hakikatadalethafiza.org/kaynak/cizre-raporu-tam-metin/
http://hakikatadalethafiza.org/kaynak/cizre-raporu-ozet/
http://www.cumhuriyet.com.tr/foto/foto_galeri/551895/1/HDP_den_Cizre_raporu__Dehsetin_belgeleri.html
Hasar Tespit: Zorunlu Göç Raporu – Kent Merkezlerinde Gerçekleşen Çatışmalar Sonrası Durum
Suriçi Çatışmalar Sonrası Kültürel Miras Hasar Tespit Raporu
http://hakikatadalethafiza.org/kaynak/surici-catismalar-sonrasi-kulturel-miras-hasar-tespit-raporu/
http://hakikatadalethafiza.org/kaynak/bolgesel-hasar-tespit-raporu-agustos-2015-ocak-2016/
KONUT VE TOPRAK HAKLARI AĞI Uluslararası Habitat Koalisyonu ACIL EYLEM ÇAĞRISI
DİYARBAKIR: TUR–260516 DİYARBAKIR SURİÇİ'NDE KAMULAŞTIRMA, TAHLİYE VE YIKIM
http://www.hlrn.org/img/cases/UA_TUR_TURKISH.pdf
İdil’de Sokağa Çıkma Yasağı Süresince ve Yasak Kalktıktan Sonra Geri Dönüşlerde Kadın ve Çocukların Yasamış Olduğu Psiko-Sosyal Süreçlere Yönelik Araştırma Raporu
Europa Nostra’nın UNESCO’ya Türkiye’nin Güneydoğusundaki olaylarla ilgili mektubu bu beyanın ekinde ayrıca sunulmaktadır.