Fotoğraf: pressemblem.ch
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi'nin, 33 medya kuruluşunda yaptığı ankete göre gazetecilerin yüzde 41,5'i, yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinde kendisini güvende hissetmiyor.
Anket İstanbul'da, gazetecilerin salgın sürecini nasıl yaşadığını, uğradıkları hak ihlallerini, kendilerini risk altında görüp görmediklerini tespit etmek, medya kuruluşlarında yaşanan sorunları kayıt altına alarak çözüm arayışlarına bir yol haritası hazırlamak üzere yapıldı.
Sendikadan anket üzerine yapılan açıklamada "Risk algısının temelinde mesleğin doğasından kaynaklanan nedenlerin yanı sıra bazı kurumların gerekli önlemleri almayışı ve COVİD-19 sonrası dönemin güvencesiz çalışma koşulları olasılığı da gösterilmiştir" denildi.
Ankete katılan gazetecilerin görüşleri özetle şöyle:
- Çalışma alanımız çalışan sayısına oranla çok küçük.
- İçeride çalışmama rağmen sahadaki muhabir arkadaşlarımın riski taşımasından endişeliyim.
- İşimiz gereği insan ilişkileri olan bir meslek ve dolayısıyla bu risk her zaman var.
- Sürekli sokaklarda ve insanlarla iletişim içinde olmak risk oluşturuyor.
- Bağımsız çalışıyorum. Hasta olsam, 14-20 gün haber yapamam ve bu beni ekonomik olarak zorlar.
- Mesleğim gereği yüz yüze görüşmeler yapıyorum, kalabalık ortamlara giriyorum ve bu da benim için büyük risk demek.
- Yakın gelecekte çalışabilecek bir gazetenin kalıp kalmayacağını bilemediğimden kendimi risk altında hissediyorum.
- Şu an evden çalışıyoruz ancak büroya geri dönmek zorunda kaldığımızda risk altında olacağımızın farkındayız.
- Çalıştığım yerde hiçbir önlem alınmadı. Hava almayan bir bölümde beş kişi çalışıyoruz.
Kurumlar önlem almada yeterli mi?
Ankete göre gazetecilerin yüzde 83.1’i çalıştığı kurumun aldığı önlemlerden memnun. En sık başvurulan önlem, yüzde 90.8 ile evden çalışma sistemine geçiş. Ardından yüzde 44.6 ile dezenfektan dağıtımı geliyor. Kurumların yüzde 40’ının, çalışanlarına işe gidiş-gelişlerde özel araç tahsis ettiği görülüyor. Yeterli miktarda maske dağıtan ve çalışma alanını düzenli dezenfekte ettiren kurumların oranı aynı; yüzde 38.5.
Yemekhanedeki masaların düzenlenmesi (yüzde 27.7), tek kullanımlık yemek servis malzemesi (yüzde 26.2), ofiste geçirilen zamanın azaltılması (yüzde 35.4), kurumdaki pozitif vakalar hakkında düzenli-şeffaf bilgilendirme (yüzde 27.7) ve risk altındaki çalışanlara ücretsiz test (yüzde 10.8) alınan diğer önlemler arasında.
Ankette TGS "İstanbul medyası salgın sürecinde olumlu bir sınav vermiş görünüyor" yorumunu yaptı.
Hak kayıpları: Fazla mesai var ödeme yok
Yine ankete göre salgın sürecinde yüksek miktarda medya çalışanının hak kaybına uğradığı görülüyor. Hak kaybına uğradığını beyan edenlerin oranı yüzde 36.9.
Çalışma saatlerinin uzamasına rağmen fazla mesai ödenmemesi, yüzde 34.4 ile en sık dile getirilen hak kaybı. Ardından yüzde 28.1 ile yemek, yol gibi yan ödemelerin kesilmesi geliyor. Maaşların geç ödenmesi ile ücretli izinlerin zorla kullandırılması yüzde 18.8 oranında yaşanan hak kayıpları. Bu süreçte iş kaybına uğrayanların oranı yüzde 12.5, görevi olmayan işlerin istendiğini beyan edenlerin oranı da aynı. Maaşında kesinti veya eksik ödeme yapılanlar ile yıllık izin sırasında çalıştırılanların oranı yüzde 9.4, ücretsiz izne gönderilenler ise yüzde 6.3.
Kurum tarafından kısa çalışma ödeneğine başvurulması da basın emekçileri tarafından olumlu karşılanmıyor. Ankete katılanların beyan ettiği diğer hak kayıpları şöyle sıralanıyor:
- Tam mesai yapmamıza rağmen bilgi ve isteğimiz dışında kısa çalışma ödeneğine başvuru yapıldığını öğrendik.
- Şirket devletin kısa çalışma ödeneğinden yararlandığı için 3 ay boyunca prim gün sayım 15'e düştü.
- Evden çalışma nedeniyle haftalık izin diye bir şey kalmadı.
- Şu an bir hafta ofiste çalışıyoruz, bir hafta evde istirahat ediyoruz. Şimdilik evde olduğumuz fazladan 5 gün yıllık iznimizden düşmemekte ancak şirket bir süre sonra bu günlerin yıllık izin bakiyemizden düşüleceğini ve bu şekilde çalışanların birikmiş yıllık izinlerinin eritileceğini iletti.
- Haftalık izinler kaldırıldı, ek mesai ücretleri yatırılmadı.
Sansür ve oto-sansür: “Bunu yazamazsınız ama…”
Covid-19 salgınıyla ilgili hükümetin açıkladığından farklı bilgileri paylaşmak, haber yapmak soruşturma konusu olabiliyor. Ankete katılan gazetecilerin yüzde 9.2’si salgınla ilgili yaptığı habere sansür uygulandığını, yüzde 16.9’u ise oto-sansür yaptığını beyan ediyor.
Sansürün gerekçeleri şöyle sıralanıyor:
- Kurumun iktidar ile ilişkilerine zarar vereceği gerekçesi ile haberim sansürlendi.
- Patronaj tarafından Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) yaptığı açıklamaların, DSÖ'nün "farklı ilişkileri nedeniyle" haber yapılmayacağı söylendi.
- Dünya Sağlık Örgütü ilgili haberlerin girmeyeceği söylendi.
Salgınla ilgili haberlerine oto-sansür yapmak durumunda kalanların beyan ettikleri nedenler:
- Çalıştığım yayın, salgınla mücadelede aksaklık ve eksiklik olduğunu düşünmüyor. Haberlerde bu yöndeki bölümlere yer verilmiyor. Hatta haber için görüştüğümüz insanlar bile “Bunu yazamazsınız ama siz bilin diye anlatıyorum” gibi cümleler kuruyor.
- Salgınla ilgili haberlerin dilini yumuşatmak zorunda kaldım.
- Hangi futbolcuların COVİD-19 testinin pozitif çıktığını yazamadık.
- Gazetenin alacağı cezayı düşünerek oto-sansür yaptım.
- Özellikle sağlık emekçilerinin kendilerini zor durumda bırakacak ifadelerini yazmadım. Hatta sırf bu yüzden yapmaktan vazgeçtiğim haber bile oldu.
- İktidarın baskısı nedeniyle haberin özünü kaybetmeden, cümlelerime dikkat ediyorum.
- Patronun bazı bilim insanlarının açıklamalarının haber yapılmasını istememesi nedeniyle bazı açıklamaları görmezden gelmek zorunda kaldık.
- Salgın, aşı ve buna ilişkin konularda kurumun öne çıkardığı veya yer vermediği açıklamalara göre haber önerisinde bulunmak durumunda kaldım.
(HA)