Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), bölgedeki SİT alanlarını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın imara açma girişimlerine karşı 7 Aralık 2020 günü bir kampanya başlattı. Kampanyanın hedefinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırlattığı, “Doğal Sit Alanları Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporları” bulunuyor. Platform üyeleri, raporların “bilimsel” kılıfı altında SİT alanlarını korumaktan ziyade tahrip edecek sonuçlar doğuracağını söylüyorlar.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2014 yılında 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu çerçevesinde hizmet alımı yöntemiyle, 22 adet ekolojik temelli bilimsel araştırma raporu ihalesi düzenledi. Dört yıldır ihaleleri kimlerin aldığı, raporları kimin, nasıl hazırladığı, içeriklerinin ne olduğu bilinmiyordu.
Sır rapor tesadüfen ortaya çıktı
Bu 22 rapordan Muğla bölgesiyle ilgili olanı, Datça Belediyesi’nin 4 Haziran 2020 günü açtığı bir iptal davasında ortaya çıktı. Dava dosyasına 1 Eylül günü gönderilen rapor, MUÇEP yerel meclisleri tarafından incelenmeye başlandı. Raporun içeriğini kamuoyuyla paylaşan MUÇEP, şimdi de duyarlılık oluşturmaya ve rapora dayanılarak yapılan imar girişimlerine karşı geniş çaplı kampanyalar düzenlemeyi amaçlıyor.
TIKLAYIN Yazı dizisi - 1: Devlet sırrı" diye gizlenen bir raporun hikayesi
Peki bu rapora dayanılarak bölgede nasıl değişiklikler hayata geçirilmeye çalışılıyor?
MUÇEP’in Gökova Meclisi üyelerinden Serdar Denktaş, SİT alanlarının ciddi bir tehlike ile yüz yüze olduğunu söylüyor ve yaratacağı tahribatı şöyle özetliyor:
"Proje tamamlandıktan sonra hazırlanan rapora dayanılarak, Muğla genelinde doğal SİT alanlarının koruma dereceleri değiştirildi ve büyük oranda düşürüldü. Yani yapılaşmanın önü açıldı. Örneğin; 1. Derece Doğal SİT alanı olan Gökova Körfezi’nin koruma statüsü Nitelikli Doğal Koruma Alanı olarak değiştirildi. Koruma statüsünde yapılan bu değişiklik ile birlikte daha da artan insan faaliyetleri nedeni ile bölgenin ekosisteminin korunması oldukça imkânsız hale geldi. Bu nedenle bilimsel raporların ‘koruma amaçlı’ olarak hazırlanmasını talep ediyoruz."
"Koruma değil yok etme yöntemi"
MUÇEP Bilim Komisyonu’nda yer alan iktisatçı Doç. Dr. Semra Purkis ise raporda öncelikle eleştirilmesi gereken kısmın, kullanılan Analitik Hiyerarşik Süreç (AHP) yöntemi ve bu yöntemin taşıdığı etik sorun olduğunu belirtiyor. AHP yöntemiyle, birbirleriyle karmaşık bağlantıları olan canlı ve cansız varlıkları içeren habitatları ve bunlar içindeki ve üzerindeki süreçleri hiyerarşik kategoriler kurarak sayısallaştırıldığını ifade eden Purkis, seçilen alanın koruma derecesinin, içerdiği tür sayısının sokulduğu kategorilere ve bu kategorilerin hesaplamadaki ağırlıklarına göre belirlendiğini vurguluyor.
Purkis’e göre asıl sorun da daha ilk baştaki böyle bir yaklaşımla başlıyor. "Böylece belli sayısal standartları sağlamadığı gerekçesiyle korunan alanların koruma derecesi düşürülerek, yatırımlara açılabilir hale getiriliyor. Sayısallaştırılamayan korunmaya değer görülmüyor. Bu da ‘bilimsel’ bir yöntem olarak sunuluyor” diyor Purkis.
Yani sayısallaştırma sonucunda nesli küresel ve ulusal ölçekte tehlike altında olmayan türlerin yaşadığı alanlar çeşitli yatırımlara açılabilir. Purkis, bunu somut bir örnekle anlatıyor:
"Örneğin nitelikli koruma alanı ise çadırlı kamp alanı ve günübirlik faaliyet alanları; sürdürülebilir koruma alanı ise yapılabilecek yatırımlar listesi otel inşasından yerleşim yeri kurmaya kadar uzuyor. Bu alanlarda yaşayan canlılar da bir süre sonra bu faaliyetler nedeniyle yok olmaya başladığında alanın koruma derecesi tekrar düşürülebilir ya da tamamen koruma kapsamından çıkarılabilir. Bu yaklaşım koruma mantığı değil, yok etme mantığıdır."
"Temizlik şirketi bile rapor ihalesi aldı
MUÇEP Eş Sözcüsü ve Hukuk Komisyonu üyesi Güngör Erçil de raporun başından itibaren hukuksuzluk taşıdığı görüşünde. Raporun hazırlanması için ihaleye çıkılmasını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ilgili olarak Sayıştay’ın 2019 yılı denetiminde uygunsuzluk olarak değerlendirdiğini hatırlatıyor Erçil.
Bu yöntemin üniversiteleri araştırma projesinin dışında bıraktığını ve ihaleye girenlerde ön yeterlik aranmadığını ifade eden Erçil şunları söylüyor:
"Durum böyle olunca da Muğla ili için hazırlanan bilimsel raporun ihalesi ENİSA Gayrimenkul Yatırım Şirketi’ne kalmış, onlarda CRK Planlama adlı bir başka şirketi taşeron olarak kullanmışlar. Sayıştay denetim raporunda da aynı konu dile getirilerek, Bakanlığın 2013 tarihli yayınladığı Doğal Sit Alanlarının Değerlendirilmesine İlişkin Teknik Esaslar’da belirtilen şekilde kurulmayan ekiplerle hazırlanan raporlara dikkat çekiyorlar. Arazi çalışması yapılmadan rapor yazılan alanlar olduğu da Sayıştay denetim raporunda yer alıyor."
Erçil başka bölgelerde temizlik şirketlerinin bile ihale alarak bilimsel rapor hazırladıklarının altını çiziyor.
SİT alanı arttı, yüzölçümü düştüÇevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye’deki doğal SİT alanlarının büyüklüğünün yüzde 20 artırılarak 2 milyondan 2.5 milyon hektara çıkarılacağını savunuyor. Oysa Tarım ve Ormancılık Bakanlığı’nın 2019 yılı verileri, doğal SİT alanlarının sayısının tescillerle 2 bin 574 adete ulaşmasına karşın, toplam yüzölçümünün 2017 yılı ile karşılaştırıldığında, yüzde 15 azalarak 2 milyon 86 bin hektardan 1 milyon 784 bin hektara düştüğünü gösteriyor. |
Yarın "Muğla'da Neler Oluyor?" yazı dizisinin üçüncü bölümü: "Gökova'nın kalbine saplanan hançer"
(SO)