Aile konutu nedir? Eşlerin süreklilik gösterecek şekilde çocukları ile birlikte oturdukları ve yeni Türk Medeni Kanununa göre, eşlerin birlikte seçtikleri, yaşamlarını sürdürdükleri herkesçe bilinen ve belirlenebilen konuttur.
Yani aile konutu, aralarında resmi evlilik bağı kurulan eşlerin ergin olmayan, öz veya üvey evlatları ile birlikte oturdukları, barındıkları, iş hayatları, okul hayatları dışında günlük ortak yaşamlarını sürdürdükleri konuttur.
Eşlerin devamlılık arz etmeyen geçici evleri, yazlık veya yayla evi gibi belirli sürelerde kullandıkları evler, otel odaları, tekneler aile konutu olarak kabul edilemez.
Aile konutu yeni Türk Medeni Kanunu'nda adeta özel korumaya alınmış durumda.
* Her iki eş içinde aynı önemi taşıdığından, eşlerin birlikte seçmeleri gerekiyor. Tabii bu birlikte seçmeden anlaşılan mutlaka iki eşin birlikte hareket etmesi değil, önemli olan, bir eşin seçimine, diğer eşin muvafakat etmesi. Bu muvafakat açık veya örtülü olabilir... Yani eşlerden birisine ait veya diğer eşin kiraladığı bir dairede oturmayı kabul edebilirsiniz.
Evlilik birliğinde işler yolunda gittiği sürece farkına varmadığınız ayrıntılar, evlilik sarsılmaya başlayınca fark edilir ki en zorda kalınacak nokta (özellikle kadın açısından) aile konutundan yararlanmaya devam edip edilemeyeceğidir...
Boşanma durumunda aile konutu
Genellikle, aile konutunun maliki olan koca, evi terk ettikten sonra tapu kaydını anlaşmalı olarak üçüncü şahıslara devrederek veya kira akdini feshederek, geride kalan eş ve çocukların aile konutundan fiilen yararlanmalarına son verir.
Toplumumuzda sıkça karşılaşılan bir başka sorunda çocuksuz evliliklerde kocanın ölümünden sonra, kadının kocasının akrabalarıyla birlikte mirasçı olması halinde, aile konutu ve eşyalarının bu akrabalarla paylaşılması halidir.
* Sözleşme ile seçilebilecek mal rejimlerinde "paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı gibi" ölüm halinde geride kalan eşe, aile konutu ve eşyalar üzerinde üstün hak tanınmış, böylece eşin yıllardır oturduğu ev ve eşyalardan yararlanmaya devam etmesi düşünülmüştür.
* Eğer eşlerden birisine ait bir dairede oturuluyorsa, bu eş aile konutunu dilediği gibi satamaz, devredemez, satış vaadinde bulunamaz, bağışlayamaz, konutu ipotek ettiremez, başkasına intifa veya oturma hakkı tanıyamaz. Bu hukukumuz açısından yeni bir anlayıştır.
Çünkü mülkiyet gibi üstün bir hakkın kullanılmasına bir sınır getirilmiştir ki bu da diğer eşin açık rızasıdır.
O zaman örneğin kocasına ait bir dairede oturan kadın, tapu kütüğüne aile konutu şerhi verdirebilir. Bunun için muhtar veya yöneticiden alınan bir oturma belgesi, tapu kayıt örneği, evlilik cüzdanı ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğü'ne başvurmak yeterlidir.
Eğer bu şerh için iki eş birlikte başvurmuşlarsa şerhin kaldırılması içinde iki eşin birlikte başvurması gereklidir. Bu şerh olduğu sürece, konutun sahibi, diğer eşin rızası olmadıkça satış yapamayacaktır...
* Eğer kiralık bir ev söz konusu ise; örneğin kocanın imzaladığı bir kira akdini artık koca karısının rızası olmadan feshedemeyecektir, tek başına tahliye taahhüdünde bulunamayacaktır.
Bu nedenle ev sahipleri için tek eşin imzaladığı kira akitleri veya tahliye taahhütleri yeterli değildir, iki eşi birlikte muhatap almaları kendileri açısından uygun olacaktır.
Bu düzenleme ile ne sağlanacaktır?
Evlilik içinde eşlerden birinin (ki uygulamada bu genellikle koca olmaktadır) tek başına dilediği gibi davranması engellenecek, kadının çocuklarıyla birlikte barınma sorunu ile karşılaşmasının önüne geçilebilecektir...
Ama unutmayalım "...Evlilik birliği içinde yasaların tanıdığı haklardan yararlanmanın ilk koşulu resmi nikahla evli olmaktır..." (YS/BB)