Ermenistanın İki Yüzü
Alla'nın yeraltındaki evine giriş çıkışlarını gören gazetecilerin ve diğer insanların yönlendirmesiyle, fotoğrafçı Ruben Mangasarian, Sar-yan Sokağı'nın altında, en az on yıldır kullanılmamaktan çürümüş paslı bir çeşmenin dibinde sözkonusu yeri buluyor.
Yakınlardaki inşaatın çalışanları çeşmenin altındaki tamir yerine giden ağır metal kapak şeklindeki kapıyı gösteriyor.
Yoldan gelip geçenler de Alla'nın ziyaretçilerini farkedince kahkahalarla "Bu kadının Sophia Loren'den daha fazla resmi çekildi" diyorlar.
Ruben metal kapaklı kapıyı açmaya çalışırken, karanlıklar içindeki yer altına inen metal basamakların ucundan uyuz bir kara köpek havlıyor. Derinlerden bir ses bağırıyor "Kim o? Ne istiyorsun?"
Ruben de aşağı doğru sesleniyor, "Gazeteciyiz, seninle konuşmak istiyoruz. İçeri girebilir miyiz?"
"Yarın sabah 11'de gelin. Bugün elektriğim yok"
Ertesi gün Alla bizi aşağıda hâlâ elektriği olmadığını söyleyerek uyarıyor. Yakınlardaki dükkândan alınan sağlam, pratik mumlar işe yarıyor. Kaygan merdivenlerden aşağı inmek işin yarısı. Bu mezar gibi evdeki tek ışık giriş deliğinden ibaret. Karanlığa doğru yürümek de başlı başına bir mücadele ama Alla, konuklarına yolu gösteriyor.
"Sağdan devam edin. Lütfen dikkat edin de düşmeyin. Ben bu hendeklere yuvarlanmaktan böyle sakat kaldım."
Karanlık boğucu. Nihayet küçük bir mum yakılıyor ama yaşanan sadece geçici bir rahatlık çünkü bu dünyayı görmemek, belki de görmekten daha iyi.
"Khor Virabıma hoş geldiniz" diyor gözleri yaşla dolan Alla titrek bir sesle. İçerisi soğuk, dışardan en azından birkaç derece daha soğuk ve dayanılmaz ölçüde nemli. Çöp kokusu sırf bu soğuk yüzünden duyulmuyor.
Alla, paslı demir bir yatağınüzerinde ve bir yığın kirli çaput çarşaf arasında oturuyor. Bir haftadır yatağında kalkmadığını söylüyor.Ayağa kalktığında sakat dizi için koltuk değneği kullanıyor. Bir hafta kadar önce merdivenleri çıkarken yine düşmüş ve diğer dizini de incitmiş. Sakatlandığı sırada Mickey adında ve kaniş olarak tanımladığı o kara köpeği naylon torbada yukarı taşıdığını anlatıyor.
Alla yapılı bir kadın. Bu delikten hele de içinde köpeğin olduğu bir torbayla ve değneklerle yukarı aşağı inip çıktığını hayal etmek bile çok zor ama yapıyor işte.
Son beş yıl içinde yeraltındaki bu tamir yeri Alla'nın evim dediği tek yer. Burayı sağlık teşkilatında çalışan bir arkadaşı göstermiş, o da ikinci kocası Roman ve evlerindeki eşyalarla buraya gelmiş. Roman Ağustos'ta onu terkedeli beri başının çaresine bakmaya çalışıyor.
Arkadaşları ve komşuları da ona yiyecekle su vermek ve nasıl olduğuna bakmak için uğruyorlar. Arkadaşları da kendisi gibi evsiz insanlar. Çoğunluğu şişe topluyor, gidecek yerleri, sığınacak aileleri yok.
Zaven ve Şimavon da nasıl olduğuna bakmak için o gün ziyaretine gelmişler. İkisi de kocasının arkadaşları. "Bana birbuçuk kilo et getirmişler ama pişirecek yerim yok. Birkaç ay önce ocağımı ve içinde pasaportumun olduğu çantayı çaldılar. Ne yapabilirim ki?"
Yatağının kenarında duran portatif masanın üzerinde yağmur sularını topladığı büyük bir kova var. Alla bu suyu yıkanmak ve bulaşık yıkamak için kullandığını anlatıyor. Masanın üzerinde kurumuş ekmekler, sigara izmaritleri ile dolu kültablası ve artık yenecek durumu kalmamış yemekler yığılı. Dört bir yanı, içi türlü çeşit eşyayla dolu, üsüste dizilmiş kutularla çevrili. Ayrıca çöp tepecikleri ve yağmur suyunu toplamak için kap kaçak var.
Plastik bir Fanta şişesi alıp çok sert olduğu anlaşılan bir şey dolduruyor kendisine. Ardından da kırık çay bardağına yağmur suyu doldurup çalkalıyor. "Lütfen yanlış anlamayın. Sıcak kalmak için bunu içmeliyim. Başka çarem yok" diyor. Arkadaşları da Fanta şişesinden kendi bardaklarına doldurdukları içkiyle başlarını sallayıp onu onaylıyorlar.
Masanın üzerinde küçük bir radyoyla zamanı takip edebilmesi için iki uydu. Radyoyu açınca Erivan'da yerin altında Christina Aguilera'nın sesi yankılanıyor. Anlaşılan Alla'nın pek hoşuna gitmedi, kanallar arasında gezinip geleneksel, Ermenice bir şarkı buluyor.
"Biliyor musun, şarkı söylerim ben" diyor ve arkadaşları bir kez daha tasdik edercesine başlarını sallıyorlar. Bir şeyler söylemesi için onu ikna etmeye uğraşıyorlar zaten fazla ikna edilmeye de ihtiyacı yok. Hemen dumanlı, sigaradan kalınlaşmış bir sesle yalnızlığa dair hüzünlü bir şarkı mırıldanmaya başlıyor.
Üzerinde kurumuş çiçeklerle dolu bir vazo ile ıvır zıvırın yer aldığı bir çekmeceli dolapla boş bir çamaşır ipi var. Alla'nın en son ne zaman yıkandığını ya da çamaşır ve bulaşık yıkadığını tahmin etmek güç. En son altı ay önce yıkandığını söylüyor. Yazın, büyük su şişelerini doldurup güneşin altına koymuş ve su ısınınca da yıkanmış. Kocası gittiğinden beri, şişelerini taşıyacak kimseyi bulamamış, hava da çok soğuk olduğu için yıkanamamış.
Ziyarete geldiği başka bir seferde Ruben ısrar edince Alla biraz temiz hava almak ve hareket etmek için dışarı çıkmaya razı oluyor. Bu kez yanında yalnızca Zaven var. O da dışarı çıkıyor, elinde bir gün önce Şimavonla birlikte getirdikleri et ve kirli bir tava var. Burada pişirip yiyorlar.
Başkaları da durup hal hatır soruyor. Biri votka veriyor. Alla ve Zaven mukavva kutuları yakarak tuzladıkları eti pişiriyor. Etin çoğu da zaten yağ ve sinirden ibaret.
Alla bir yudum votka alıp yemeğe başlıyor. Mickey de koşarak yanına geliyor ve Alla köpeği bebek gibi besliyor. "Gel anneye Mickey" diye mırıldanıyor, "O benim tek oğlum. Onsuz hiçbir şey yiyemem."
Henüz 46 yaşında ve son beş yıldır kendisiyle durmadan röportaj yapılıp fotoğrafları çekilmiş.
"Bütün bunların sonunda ne olacak bilmiyorum" diyor. "Süper model oldum ama gösterecek bir şeyim yok..."
Daha parlak bir gelecek
2003 yılının sonunda Ermenistan'ın beşkentinde büyük bir çehre değişikliği yaşandı. Tamamlanan Lincy Vakfı projeleri sonrası cadde asfaltları daha düzgün, kaldırımlar daha temiz bir hale getirilirken tiyatro binalan ve konser salonları da onarıldı. Cumhuriyet Meydanı'nın parlak ışıkları, merkezdeki bu çehre değişikliğini daha da belirgin kıldı.
Meydanın az ötesinde ise planlandığı üzere Erivan'ın merkezinde şekillenmeye başlayan Kuzey Caddesi için yıkım ve inşaat çalışmaları sürüyordu.
Yeni başlanan ya da henüz tamamlanmamış projelerin listesi bir hayli uzun. Bu liste yalnızca ülkenin görünümünde yol açacağı değişiklikler nedeniyle değil, toplum ve ekonomi üzerindeki etkileri dolayısıyla da önem taşıyor.
Dünya üzerindeki en büyük ABD Büyükelçiliği binası olan Erivan'daki Büyükelçilik kompleksinin de 2004 yılı içerisinde tamamlanması öngörülüyor. Bu proje aynı zamanda inşaat sektöründe iş imkânı anlamına geliyor. Avca yapım süreci boyunca vasıflı işçilerin teknik işleri yürütmek üzere eğitimden geçmeleri de gündemde olacak.
Zvartnots Havalanı'ndaki temizlik çalışmaları tamamlandı ancak inşaat çalışmalarına daha başlanmadı bile. Gerek vatandaşlar gerekse yolcular bu ağır tempoyu anlamakta zorlanıyorlar ancak kademeli değişiklikler daha şimdiden fark yaratmaya başladı. Dünya üzerinde elektornik vize verebilen ikinci ülke statüsü, Ermenistan gibi çok dağınık Diasporaya sahip bir ülke için gururdan çok daha öte bir anlam taşıyor. (EÖ/BB)
(AIM'in Aralık 2003 ve Ocak-Şubat 2004 sayısından derleyerek çeviren Karin Karakaşlı)