HDP eski Grup Başkanvekili İdris Baluken, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile DEM Partili Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder arasındaki görüşmeyle ilgili gazeteci Amed Dicle’nin sorularını yanıtladı.
Baluken, Abdullah Öcalan’ın mesajının sadece Kürt halkında değil, barış ve demokrasi mücadelesinde yer alan kesimlerde de moral yarattığını söyledi. Ortadoğu’da dinamik bir süreç yaşandığını ve yakıcı gelişmeler olduğunu kaydeden Baluken, Öcalan’ın mesajının “Bölge halklarında çözümün mümkün olduğu anlamına geldiğini” dile getirdi.
Abdullah Öcalan’ın mesajının genelinde “demokratik dönüşüm”, “halkların kardeşliği” ve “barışçıl bir gelecek” vurgusunun ön planda olduğunu ifade eden Baluken, şöyle devam etti:
“Tartışmaların başlangıcından bu yana sürecin Bahçeli ve Erdoğan üzerinden yürütülmesinde hep eksik unsurdu. İnsanlarda da, toplum genelinde de bir kaygı uyandırıyordu. Tek taraflı bir çağrı yapılacak da bir müzakere ortamı olmadan, dünyada benzer çatışma-çözümlerine hiç uymayan bir model üzerinden algı yaratılmaya çalışılıyordu. Gelen mesaj Sayın Öcalan’ın 30 yılda ortaya koyduğu tutarlılık ve kararlılık düzeyini de yansıtmış oldu.
Öcalan bu çerçeveyi 30 yıldır savunuyor. Çözümün adresi olarak masayı gösteriyor, silahların devreden çıkması için yapılması gereken demokratikleşme çalışmaları, yasal, anayasal düzenlemeleri işaret ediyor. Her şeyden de öte barışın salt silahların susması meselesi olmadığını ifade ediyor. Barış için silahların susması, devreden çıkması önemlidir. Ancak kalıcı bir barış dediğimiz şey sonrasında onurlu ve eşit bir yaşamın gelişmesi onun sürdürülebiliyor olması, herkesi kapsayacak şekilde uygulanıyor olmasıdır.”
“Bölgenin demokratik geleceği için de önemli”
Baluken, Kürt meselesinin çözümünün sadece Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili değil, bölge halkının demokratik geleceği ile ilgili de kilit bir yerde durduğunu kaydetti.
Öcalan’ın yöntem ve metedoloji açısından müzakere ruhunun önemine dikkat çektiğini belirten Baluken yeni bir süreç olup olmadığı sorusuna “Süreç olarak adlandırılması için müzakere mekanizması oluşturulmalı” yanıtını verdi.
Öcalan’ın mesajında da “müzakere sürecine geçilmesinin” önemine vurgu yaptığını söyledi:
“Öcalan kendi görüşlerini heyetin farklı siyasi çevrelere, toplumsal çevrelere, devlette ilgililere götürerek, görüş almaları ve kendisine iletilmesini istiyor. Olumlu bir geri dönüt olursa buradan sürecin ilerlemesi ya da başlatılmasına dair hazır olduğunu ve yetkin olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla burada bir yeni bir paradigmadan bahsediyor. Yeni bir paradigma olduğu kesin. Bu yeni paradigmanın süreç olarak adlandırılabilmesi için müzakere mekanizmasının oluşturulmasına ihtiyaç var.
Müzakere mekanizması da müzakere koşulları sağlanarak, yapılacak bir şeydir. Sayın Öcalan 23 Ekim’de aile görüşü sonrası yansıyan mesajı kısaydı ama içerik ve kapsam bakımından derin ve anlamlı bir mesaj vardı. ‘Hukuksal ve siyasal zeminde çözülmesi için gerekli koşulların sağlanması’ ibaresi vardı. Son gelen mesajda da bunu görüyoruz. Sayın Öcalan kendi pozisyonunu yani Kürt tarafının pozisyonunun büyük bir özgüvenle ortaya koyuyor. Buna yetkili ve ehil olduğunu ifade ediyor. Bunun olması sadece hükümetin izin verdiği dönemlerde bir heyetin gitmesiyle mümkün olmaz.
Müzakere dediğimiz şey böyle bir şey değil. Sayın Öcalan’ın müzakere koşullarına, çalışma koşullarına sahip olması lazım. Kamuoyuna doğrudan fikirlerini açıklayabilmesi lazım. Kendi halkıyla, hareketiyle doğrudan kendisinin iletişim kuracağı olanaklara sahip olması lazım. Heyetin gitmesi önemlidir. Ancak heyetin dışında farklı kesimleri temsilen heyetlerin, gazetecilerin gitmesi, Sayın Öcalan’ın görüşlerini doğrudan kamuoyuna aktarması gerekir. Kalıcı bir barış olacak ise bütün bunları tabulaştırmaktan çıkarmak gerekiyor.”
(HA)