Erdoğana Destek Verdik, Yargılanıyoruz
Girişim adına açıklama yapan sanatçı Şanar Yurdatapan, Erdoğan'ın suç sayılan sözlerini beş kez yayınlayarak suçuna katıldıklarını, kendilerini ihbar edip yargılandıklarını hatırlattı.
Yurdatapan, içinde Erdoğan'ın suç sayılan sözlerinin de yer aldığı "Düşünceye Özgürlük 2000" adlı kitap hakkında Üsküdar 2. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davanın devam ettiğini belirterek, Erdoğan'a 8 Nisan Perşembe günü saat 10.00'da yapılacak duruşmaya katılması çağrısı yaptı.
Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra uluslar arası insan hakları örgütlerinin de Erdoğan'a destek verdiklerini hatırlatan Yurdatapan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Başbakan Erdoğan'a destek verenler
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dedi ki;
"İnsan hakları örgütleri çifte standartlı. Ben hapse girdiğimde kimse bana destek olmamıştı"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, UAÖ Genel Sekreteri Irene Khan'la görüşürken insan hakları örgütlerini çifte standartlı olmakla suçlayarak şöyle demiş:
"Diyarbakır Belediye Başkanı yargılandığında bildiriler yayınlandı, heyetler geldi. Ben bir şiir nedeniyle hapse girdiğimde ise yanımda kimse yoktu".
Hayır, Erdoğan yalnız bırakılmadı. Biz onun sözlerini tam 5 kez yayınlayarak suçuna katıldık, kendimizi ihbar edip yargılandık.
Recep Tayyip Erdoğan'ın suç sayılan sözlerini tekrar tekrar (5 kez) yayınlayarak suçuna katıldık, kendimizi savcılara ihbar ettik, yargılandık. Erteleme yasaları olmasa şu anda onun yüzünden hapiste olacaktık. İçinde Erdoğan'ın suç sayılan sözlerinin de yeraldığı "Düşünceye Özgürlük 2000" adlı kitap hakkında Üsküdar 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanmamız hala sürüyor. Gelecek celse 8 Nisan Perşembe saat 10:00'da. Bekleriz... (Aşağıdaki kişiler bu davanın da sanıkları)
İnsan Hakları Derneği (İHD) bir çok bildiri yayınladıktan başka, 1999 yılında onun fotoğrafını da taşıyan DÜŞÜNCEYE ÖZGÜRLÜK adlı resimli bir afiş bile yayınladı.
Bundan başka dernek genel başkanı Hüsnü Öndül Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) "Düşünceye Özgürlük 2000" kitabında yeralan Erdoğan'ın yazısı nedeniyle de yargılandı.
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) bu olayı kınayan birçok bildiri yayınladıktan başka sadece onunla ilgili özel bir broşür de yayınladı. Bundan başka dernek genel başkanı Yılmaz Ensaroğlu da Erdoğan'ın aynı sözleri nedeniyle yargılandı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), günlük, aylık ve yıllık bültenlerinde bu konuya defalarca yer verdikten başka, vakıf genel başkanı Yavuz Önen Erdoğan'ın aynı sözleri nedeniyle yargılandı. Önen, o tarihte aynı zamanda Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) genel başkanıydı.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanı Siyami Erdem de Erdoğan'ın aynı sözleri nedeniyle yargılandı.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Vahdettin Karabay da Erdoğan'ın aynı sözleri nedeniyle yargılandı.
Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Konfederasyonu Genel Başkanı Salim Uslu da Erdoğan'ın aynı sözleri nedeniyle yargılandı.
Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) Genel Başkanı Yüksek Mimar Cengiz Bektaş da Erdoğan'ın aynı sözleri nedeniyle yargılandı.
Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekili olan Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Genel Başkanı Attila Maraş da Erdoğan'ın aynı sözleri nedeniyle yargılandı.
Yazar, yayıncı, matbaacı, gazeteci, radyocu, politikacı, akademisyen ve sanatçılar, Erdal Öz, Cevat Özkaya, Sadık Daşdöğen, A. Remzi Taşçı, Abdurrahman Dilipak, Etyen Mahcupyan, Ömer Madra, Hasan Celal Güzel, Abdülmelik Fırat, Prof. Ali Nesin, Lale Mansur, Zuhal Olcay, Şanar Yurdatapan da "Düşünceye Özgürlük 11", "Düşünceye Özgürlük 42", "Düşünceye Özgürlük 44" kitapçıklarında ve "Düşünceye Özgürlük 2000" kitabında yeralan Erdoğan'ın aynı sözleri nedeniyle DGM'de yargılandılar. Beraatları istendiğinde reddettiler, beraat kararlarını temyiz ettiler, bir ilkeyi "İfadenin suç olamayacağını" savundular, Erdoğan'ın suç(!?)una ortak oldular. Bu kitap için Üsküdar 2. Asliye Ceza mahkemesindeki dava hala sürüyor.
Erdoğan "Ben ULUSLARARASI kurumları kastetmiştim" de diyemez. Çünkü:
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW)
Uluslar arası Yazarlar Birliği (International PEN)
ve doğrudan suçladığı UAÖ (Amnesty International) ona ilk andan itibaren destek oldular. Üstelik "yargıya intikal etmiş bir olay hakkında görüş bildirmemek" görüşünün ardına saklanmadan.
UAÖ'nün o zamanki Genel Sekreteri Pierre Sané 13 Ağustos 1998'de dönemin Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'ya bir mektup yollayarak Erdoğan'a destek çıktı.
4 Şubat 1999'da Erdoğan "Düşünce Suçlusu" (Prisoner of Conscience) ilan edildi, 20 küsur ülkede onun için mektup kampanyaları yapıldı. Erdoğan'ın kim olduğunu bile bilmeyen insanlar bu kampanyalara katıldılar, Türkiye'de olup bitenlerden haberleri oldu. Erdoğan için mektuplar, kartlar yolladılar, düşüncelerinden ötürü cezalandırılmasını kınadılar, serbest bırakılmasını istediler.
Sonuç:
1. "Erdoğan bütün bunları bilmiyor" diyemeyiz. (Gerek Başbakanlık, gerekse Dışişleri Bakanlığı ve -nedense?- doğrudan Başbakanlığa bağlı olan Genelkurmay birimleri mutlaka herşeyi biliyordur ve izliyordur.)
2. Bu nedenle bu demecini kınıyoruz, ayıplıyoruz.
3. Kendisine verilen destekler, teşekkür beklentisiyle verilmemişti. Bu nedenle hiçbir düş kırıklığı olmadı. Ama hayırsızlık da beklenmemişti. Bu upuzun fatura, kendisi istemese hiçbir zaman kesilmeyecekti.
Üzgünüz... (BB)