Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Milli İradeye Saygı' mitingleri çerçevesinde dün Ankara’da Sincan’dan sonra ikinci mitingi İstanbul Kazlıçeşme'de yaptı.
Bugün saat 18:00’de başlayan miting için İETT otobüsleri, iki şehir hatları vapuru ve motorlar AKP’lileri taşıdı.
Kazlıçeşme Meydanı’nda miting öncesi polis bomba araması yaptı. Alana girişte üst araması yapıldı.
Erdoğan konuşmasına Adalar’dan başlayarak İstanbul’un ilçelerini sayıp selamlayarak başladı. Ardından “İstanbul demek Türkiye demektir. İstanbul demek Ortadoğu demektir. İstanbul demek Balkanlar demektir. Kuzey Afrika demektir. Avrupa, Asya, Afrika demektir. İşte bu kadim Osmanlı başkentinden bu dünya şehrinden bu dünya başkentinden tüm yeryüzünü, yeryüzündeki tüm dostlarımızı gönülden selamlıyorum” diyerek çemberi büyüttü; sonra Malezya Kuala Lumpur, Makedonya Üsküp, Gostivar, Priştine “Burada mı” diye sordu.
Meydanı göstererek uluslar arası medyaya seslendi: “Hadi bakalım BBC bunu da gizle. CNN bunu da gizle. Reuters bunu da gizle. Günlerdir yalan haberler ürettiniz. Türkiye’yi dünyaya farklı gösterdiniz. Siz yalanlarınızla başbaşa kaldınız” dedi.
Kendisini evlerinde tencere tava çalarak protesto edenleri ise üniversite giriş sınavına girecekleri rahatsız etmekle suçladı: “Çevrede gürültü görüntü kirliliğine karşı olmak da var. Yeşili korumak da var. Bunlar çevreci falan değil.”
Başbakan ardından ne kadar çevreci olduğunu anlattı. Yenikapı’dan geldiğini ve diktiği ağaçların altında yatanlar oluğunu söyledi.
Meydanda toplananlar için ise “Eline çelik bilyelerle sapan taşlarını kalkıp da insanımın üzerine atan hainler değildir. Eline Molotof atıp polise fırlatan, kıran yakan yağmalayanlar burada değildir. Ve biz söyleyeceğimizi demokratik yollarla söyleriz. Hukukun bize tanıdığı yerlerde söyleriz. İstanbul’un miting alanı neredeyse orada söyleriz. Asla hukuku zorlamayız. Zorlamadık.
Başbakan Taksim Dayanışma ve sanatçılarla görüştüğünü anlattı: “Sanatçılar geldi. Taksim Platformu’ndanız dediler onlar geldi. Bunlarla görüşmeler yaptım. Başbakan olarak milletim adına görüşme yaptım. Ve kendileriyle konuştuk, görüştük. Nedir ne değildir bilmenizi istiyorum.
Dedim ki niye bu gençler burada duruyor, neden? Yani yeşili korumak için mi burada duruyor? Eğer bunun için duruyorsa şu anda yargı sürecinde. Niçin o zaman yargı sürecine uyacağını söyleyen bir iktidar var. Şu anda yargının kararını bekleyelim. Bu bir. İki diyorum ki yargı kararı verdi, velev ki lehimizde verdi. O zaman da diyorum plebisit yapalım, halka gidelim. Halkımız ne diyorsa onu yapalım.
Ne deseler beğenirsiniz. Büyük bir çoğunluğu evet dedi. Fakat çok enteresan dışarıya çıktılar. Bir bayan ne dese beğenirsiniz. Önce saygı duydum, sonra kaybettim. Dedi ki içeride böyle bir teklif yapılmadı. Televizyonda bizzat ağzından dinledim.
Sonra bir başka grubu kabul ettik. Onlara da aynı şeyi söyledim. Dedim ki yargı sürecindeyiz. Ben diyorum ki halka gidelim. Milli iradeye saygı duyalım.”
Başbakan konuşmasında şu başlıklara yer verdi:
“Bunların cibiliyeti belli”
“Yazılı ve görsel medya, sosyal medya bunu da saptırmazsınız inşallah. Ama bunların cibilliyeti belli… Saptıranlar yine saptırır. Dostta düşmanda şunu anlasın Türkiye sadece Taksim Meydanı’ndan ibaret değildir. Alsancak’tan Kuğulu Park’tan ibaret değildir. Türkiye Kasımpaşa’dır, Türkiye Fatih’tir, Türkiye Üsküdar’dır. 39 ilçemizin hepsini söylüyorum. Keçiören’dir Altındağ’dır, Türkiye Kayseri’dir, Sivas’tır, Erzurum’dur, Samsun’dur.
"Avrupa Birliği Parlemantosu karar almış”
“Avrupa Birliği Parlamento’su bizimle ilgili karar almış. Haddini bil yahu. Sen Türkiye ile ilgili karar almaya yetkili misin? Daha ilk gün ne dedim? Sizin aldığınız kararı tanımıyorum dedim. Kararı kendilerine iade ettik. Türkiye şu anda AB üyesi değil. eğer siz dürüstseniz samimiyseniz diyorum ki Yunanistan’da bu kadar eylemler oldu, her taraf yakıldı yıkıldı. İnsanlar öldürüldü, kalktınız yüz milyarlarca avro onlara yardım ettiniz.”
“Bunların hesabı sorulmayacak mı?”
“Faiz lobisi çok iyi ortaya çıktı. Taksim meydanına 30 bin kumanyayı kimlerin gönderdiğini gayet iyi biliyoruz. Kendi otellerinde terörle işbirliği yapanları yatırıp kaldıranları çok iyi biliyoruz. Bunların hesabı sorulmayacak mı? Eğer bu hesabı sormazsak, işte o zaman bu millet bizden hesap sorar.
"Çapulcu kime denir”
“Şu anda yaşı 20-25 olan gençler. Samimi olanlar vardı, şu anda hepsi çekildiler. Kişi arkadaşının dinindendir, o samimi olan gençler. Hani ben dedim ya üç beş çapulcu. Rahatsız olanlar oldu. Yarası olanlar konuştu. TDK’nın çapulcu tanımını yaptım onlara. Çapulcu, kamu düzenini bozmaya gayret edenlere denir.
E işte bunlar kamu düzenini bozmak isteyenler değil mi? Bunları görmeyecek miyiz? Es mi geçeceğiz? Biz gençlerimizin bunları bilmesini istiyoruz.”
“Cam, çerçeve her şey kırıldı”
“Şu anda Beyoğlu’nda Taksim’de 30 bin yatak kapasitesi var, hemen hemen hepsi boşaldı. Günah değil mi yahu? Yazık değil mi? Esnaf kan ağlıyor. 18 gündür cam çerçeve her şey kırıldı. Oradaki vatandaşımıza yazık değil mi? Şimdi bunların zararlarını kim karşılayacak soruyorum. Aynı şey, Ankara. Bütün otobüs durakları yakıldı yıkıldı, canım canım seramikler kırıldı. Polis araçlarından 150’ye yakını yakıldı. 200’ü aşkın sivil vatandaşın aracı yakıldı yıkıldı.”
“Teröristlerin resmi vardı”
“Atatürk Kültür Merkezi bir kamu kuruluşudur. İşgal edildi. Bu illegal ve legal zannedilen örgütler tarafından. Oraya paçavralar asıldı. Teröristlerin resimleri vardı orada. Ama bu arada Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na da hakaretler vardı. Bunları sorarsan bana gelenlere, biz de bunlardan çok üzüldük ama. Neyi ama? Onları buradan indirmeyecektik de ne yapacaktık? İçişleri Bakanıma şunu söyledim. 24 saat içinde bunlar temizlenecek.
Bu ülkede biz bu teröristlere bunları bırakamayız. Cumhuriyet Anıtı’nda ne vardı gördünüz. Bölücü başı, yanında Atatürk’ün resmi, yanında Türk bayrağı… Şimdi buradan ulusalcılara sesleniyorum. Ey CHP ve yandaşları, terörist başıyla Atatürk ve Türk bayrağını nasıl bunu yaptınız? Niye gidip de bunları indiremediniz. Milletvekilleri bunlarla beraber yürüyor. Niye bunları temizlemediler?
"Çadırını yaylada kur”
“Biz burada çadırlarımızı kurduk. Kuramazsın kardeşim. Çık yaylalarda çadırını kur. Ben istediğim yerde çadır kurarım. Orası senin mülkün değil yahu. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey göremezsin. Bir tane olsunmuş. Mesaj verilecekmiş. Bunların derdi mesaj değil. Dert başka. Dert ne diyor bir tanesi sözüm ona sanatçı. Sanatçı terör estiren olmaz. Teröre yataklık yapanı ben sanatçı olarak tanımıyorum. Ne diyor? “Mesele Gezi Parkı mı yahu? Hala anlamadın mı” diyor. Şu hale bak.”
“Abudik gubidik numaralar”
“CHP’nin milletvekili çıkıyor “Mesele gezi parkı değil. bu iktidarı devirmek” diyor. Tamam da eğer de bu iktidarı indirmek istiyorsan bunun yolu belli. Nedir? Seçimdir. 2015’te seçimler var. O seçimlerde gücünü koyarsın ortaya indirebiliyorsan indirirsin. Niye böyle değil de, abudik gubidik numaralar yapıyorsun bize.”
“Denizden haber geliyor”
“Şu anda denizden haber geliyor. 130 gırgır motoru, 70 yakın motoru, 850 balıkçı motoru bulunuyor. Gezi’de değil denizde yanındayız diyorlar. Biz de bugüne kadar hep yanlarında olduk. Bundan sonra da yanlarındayız.”
“Gaz kullanmayacak mıyız”
“Galiba yoruldunuz. Yoruldunuz mu? Şu 18 gün hukukun demokrasinin dışına çıkılmasına asla müsaade etmedik. Dediler ki polis biber gazı kullanıyor. Ne olacak? Kullanmayacak mı? Polis biber gazını kullanır, yetkisi var. En ileri ülkelere bak. O en ileri ülkelerde hatta kurşun sıkarlar kurşun ölümüne. Önce uyarı atışı yaparlar arkasından daha serti. Fakat şu anda hastanelerde üç kişi var. Bunlardan bir tanesi benim komiserim. Akşam ona kurşunla atış yaptılar, midesinden yaraladılar. Bir diğeri de ayağından yaralandı. Bir sivil vatandaş da biber gazı sebebiyle gözünden yaralandı. Hastaneden çıkmadı, tablo bu. Diğerleri evlerine gitti.
Şimdi böyle bir tablo içerisinde polisimiz yargımız demokrasimiz çok zorlu bir sınava tabii tutuldu. Ama hamdolsun biz bu sınavı başarıyla aştık. Demokrasiyi hukuku raydan çıkarmak isteyenlere rağmen, biz hukuku öne çıkardık.”
“Hatalar yapılmış olabilir”
“Yanlışlar olabilir. İstenmeyen manzaralar ortaya çıkmış olabilir. Ancak Ankara’da dün akşam yürüyen grubun üzerinde CHP’li milletvekilleri yere çökmüş şov yapıyorlar. Ne bu? Sen milletvekilisin yahu. Milletvekili teröre fırsat vermez. Ülkesine devletine yardımcı olur. Yapması gereken budur.”
“İstanbul’da isim veriyorum. Divan Oteli’ne giren CHP'li vekillerden bir tanesi benim valime hakaret ediyor, saygısızca. O kendisinden yardımcı olmasını istiyor, o ise hakaret ediyor. Kim bu? O da CHP milletvekili. Cibilliyeti bu. Bundan vazgeçemezler. Bunların tarihi bu… Çünkü bunlar, sandıkta alamadıkları neticeyi buralardan alacaklarını zannediyorlar. Ama alamayacaklar.
Şunu herkesin çok iyi bilmesini istiyoruz. Biz polisimizin yanlışı varsa onu sorgularız. Ama polisimize şiddet uygulayan sokaklarda çatışan kamu malına özel mülke zarar verenleri de tek tek inceleyecek ve araştıracağız.”
“Yabancıların ne işi var?”
“Medyada provokasyon yapanları arkadan her türlü lojistik destek verenleri de araştıracak ve deşifre edeceğiz. Ben merak ediyorum, dünyanın değişik yerlerinden Taksim Meydanı’na gelip bu olaylara karışan yabancıların burada ne işi var?”
“Lise müdürlerini de araştıracağım”
“Lise talebelerine baskı uygulayanları milletim bilsin. Ben buradan bazı okulların müdürlerine öğretmenlerine sesleniyorum. Araştırmalar devam ediyor. Ben bu tür okul müdürlerini okullarımızın başında görmeyi asla kabul edemem.
Çünkü biz bu yavrularımızı size teslim ettik. Anarşist olsunlar diye teslim etmedik. Bunları iyi okutun, eğitin diye gönderdik. Birilerinin mitinglerine bunları derslerden çıkararak gönderin diye değil.”
Aynı şey üniversiteler için geçerli. İmtihan var, okula gelmeyin diyorlar. Olur mu böyle şey? Sabah dörde kadar beşe kadar tencere tava. Hep aynı hava. Tencere tava çalanlar hava mı görmek istiyorsunuz, buyurun size hava.
“Hesabını soracağım”
“Şunu açık açık söylüyorum. 18 gün boyunca sokaklarda terör estirenlere, benim başörtülü kardeşlerime el uzatanlara, hem anneye hem bebeğe şiddet uygulayan alçaklara. Dolmabahçe Bezmi Alem Valide Sultan Camii’ne ayakkabılarıyla giren, üç gün orayı işgal edenlere. Orada alkol kullanan saygısızlara… Hukuk dairesi içinde gereken hesabı mutlaka soracağız.”
“Zincirin son halkası”
Mesele Gezi Parkı değil. mesele başka. Önce Ankara’da partimin genel merkezine lav silahıyla saldırdılar. Odama saldırdılar. Ardından Reyhanlı’da 53 kardeşimizi şehit ettiler. İşte bu son olaylar zincirin yeni bir halkası.
“Başbakan çok sert”
Burada bir şey söyleyeceğim. Sayın Başbakan çok sert. Çok gerilimden yana. Diktatör. Onlara sesleniyorum. Sayın Menderes, çok kibardı, çok nazikti. Bu kadar kibar, bu kadar nazik insanı ipe götürdünüz. Astınız be vicdansızlar. İdam ettiniz.
Şimdi Erdoğan için de bunu kullanıyorsunuz. Fakat biz ölüm haktır, Allah’ın verdiği ömrü kimse Allah’tan başka alamaz. Biz buna inanmış insanlarız. Biz milletimizle kucaklaşmışız. Milletimizle bütünüz. Bizi ayırmaya kimsenin gücü yetmeyecek.”
“Bayrak asın”
“Benim sizden bir ricam var. Türk bayraklarınızı sakın katlayıp koymayın. Balkonlarınıza asmanızı istiyorum. Tamam. Bu bayrakları balkonlarınıza asmak istiyorum. Bu bir bayrak kampanyasıdır. Bunlarla birilerine cevabı çok iyi şekilde vereceksiniz. İstanbul’un her yerinde bunu göreceğiz.”